Bu hafta, ilk GQ yazım için planlayıp ertelediğim bir konu hakkında karalamak istiyorum. Enteresan bir konu çünkü, herkesi bir yerden yakalıyor.
Dünya, yerel küçük işletmeler düzeyinde ilerleyen ticaretin ardından sanayi devrimi ile birlikte, tüm dünyaya yayılan “kurumsal markalarla” tanıştı. Adım adım neredeyse tüm ülkelere erişen dev markalar, sokak afişinden gazeteye, tv’den internet devrimini takiben cep telefonumuza kadar uzayan reklam ve pazarlama aksiyonlarıyla her eve girmeyi başardı. Bunu yaparken de on binlerce çalışanı, yüz binlerce paydaşı olan dev organizmalara dönüştüler.
Sen Yoksun Marka Var
Markadan markaya insan kaynakları stratejileri değişse de tüm kurumsal markalar haliyle bireysellikten çok takım oyununa odaklandılar. Bu anlayış Amerikan kültürünün hakim olduğu şirketlerde biraz daha esnek olsa da bireylerin kurumun önüne çıkması çok da hoş karşılanan bir durum değildi, aslında hala değil.
Bireyselliğin Yeniden Yükselişi
Fakat dünyada değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Şu an sosyal medyanın körüklediği “bireysellik”, takım oyununun kurallarını tekrar yazıyor. Artık insanların büyük markalara ve kurumlara saygısı sorgulanabilir düzeyde. Kişisel markalara, yerel organizmalara her geçen gün yenisi eklenirken, yerele olan güven de her geçen gün artıyor. Bu yerelliğe ve bireyselliğe “teknoloji, alan, pazar yeri, medya” sağlayan kurumlar ise, şu an dünyanın en büyük markaları haline geldi.
Peki Ne Değişti?
100 yılı aşkın bir sürede kurumsal markalar “güveni” domine etse de günümüzde kanlı canlı insanlara olan güvenimiz kurumsal markalara olan güvenimizle yarışır durumda. Bu değişimi sosyal medyanın yarattığını söylemeye dahi gerek yok. Markalar net ve eğlenceli olmaktan ne kadar uzaksa bireyler o kadar güvenilir ve eğlenceli hale geldi. Günümüzde bir ürününün yarattığı farktan çok, onu kimlerin tavsiye ettiğini konuşuyoruz ve buna göre satın alma kararı veriyoruz. Bu eskisi gibi sadece bir ünlünün tv reklamında yer alması ile de olmuyor. Takip ettiğimiz kişilerden de teyit almak istiyoruz.
Influencer Markaları
Bu süreçte bazı dinamikler temelinden sarsıldı. Önce büyük markalar, kategorisinde ilham verme gücü yüksek “influencerlarla” çalıştı. Daha sonra influencer’lar güçlerinin farkına varıp kendi markalarını kurmaya başladı. Şimdi ise dünyada influencer markalarının payı her geçen gün artıyor. Global hale gelen influencer markaları olduğu gibi “collab”lerle de kişiler tüm dünyaya yayılıyor.
Influencer Markalar
Hal böyle olunca markalar artık kurumsal duruştan adım adım uzaklaşarak yarattıkları persona gibi gözükme eğilimindeler. Burada şirketlerin kurucuları veya CEO’ları PR çalışmalarının merkezinde. Hem de sadece iş kararlarıyla değil çok daha fazlası kendi kişisel yaşantılarıyla. Kaç yaşında, evli mi, nasıl bir evliliği var, çocuğu var mı, onlarla arası nasıl, spor yapıyor mu, hayvan besliyor mu, arabası ne marka, nasıl giyiniyor, tatile nereye gidiyor, siyasetle ilişkisi ne, +lgbt haklarıyla ilgili ne düşünüyor, evi nerede, nasıl bir ev…. Kişinin bu konulardaki tercihleri şirketin hisse değerini bile belirler durumda.
Günümüzün En Etkili İmaj Yönetimi: Liderler.
Dev şirketler artık en hızlı yayılımı, verdikleri reklamlarla değil, liderlerinin sosyal medya hesaplarındaki iş ve kişisel paylaşımlarıyla sağlayabiliyor. Bunun en kötü örneğini yakın zamanda Trump ve Elon Musk’la, yerel örneğini ise Nusret’le yaşadık. Facebook, Mark Zuckerberg sayesinde hala insanların gözündeki sırt çantasıyla gezen, minimal hayatlı, nerd bir teknoloji meraklısı imajını korumaya çalışıyor. Milyar dolarlık dev krizlerde bile mahkeme salonlarında Mark’ı masumca tüm dünya kamuoyundan özür dilerken görüyoruz.
Özet: Fırsat Sensin
İki önemli değişimden bahsettik. Yerel markaların güveni ve ekonomiyi geri kazanma yolunun açılması, ikincisi lider iletişiminin ne kadar hızlı ve etkili olduğu. Bu iki şey birleştiğinde konu hepimizin masasına geliyor. Biz ailelerimizden geride kalmanın bir tevazu göstergesi olduğunu öğrendik. Fakat çağ, görünür olma ve yarattığın markayı bir lider olarak “yaşama” çağı. Markan seninle birlikte eskisinden çok daha hızlı ilerleyebilir. Ve sen aslında kendi markanın aynasısın. İkiniz de tek başına eksiksiniz ama birlikte tüm dünyaya kafa tutmamanız için sebep yok.
Markanı Planlarken Kendinden Başlamayı Dene
Önce kendinin ve markanın yönetilmesi gereken iki ayrı imaj değerinin olduğunu ve birbirlerini çok sıkı beslediklerini görerek başlayabilirsin. Sonra da kurmak istediğin / kurduğun / içinde olduğun marka ile hangi noktalarda kesiştiğini belirleyerek, bu kesişim noktalarını bireysel hayatında nasıl büyüteceğine ve yansıtacağına bakarsın. Maceracı bir markayı, ofisinden yöneten bir lidere inancımız zayıf olur. Ama sen maceranın ortasındaysan zaten bu ürünü başka nereden alabiliriz ki?
Markan Gibi Görün ya da Göründüğün Gibi Bir Marka Ol
Özetle kendime ve ekibime tavsiyem daha fazla görünür olmayı tercih etmek ve içinde olduğumuz markanın aslında “biz” olduğumuz gerçeğini unutmayarak çalışmak. Gerisi bir olmak ve daha ileri gitmek!
Bu yazı "Görünür Olmak" başlığıyla #GQyaz21'de yayınlanmıştır.