Sanırım yüzleşmemiz gereken şeyler var.
Mesela…
Her şeyin eskisi gibi olacağını düşünmek.
Dünyanın yeni “dijital zenginleri” öyle düşünmüyor ve planlamıyor belli ki.
Kazandığınla idare etmek.
Paranın değeri azalıyor, eskisi gibi kazansan da önceki standartlarına sahip olma ihtimalin çok düşük.
Ofise dönmek.
Çalıştığın şirket artık ofis ortamını finanse etmek istemiyor olabilir.
Yeni iş bulmak.
Önceki nesiller gibi kolayca iyi işler bulmak veya bulduğun işte çok uzun süre çalışma ihtimalin de az görünüyor.
Konfor alanında kalmak.
En sıkıntılı konu bu sanırım; yakında o alanı su basabilir ve küçük balığın okyanuslara açılması gerekebilir.
Bunların hepsi sadece bir ihtimal ama göz ardı edemeyeceğimiz kuvvetli ihtimaller... Peki geçmişte ne olmuştu?
Düşün ki bundan 50 yıl önce herhangi bir meslek sahibi biri; büyük şehirde kalbur üstü bir hayat yaşabiliyorken, aynı standartları yakalayabilmek için 40 yıl önce ilkokul, 30 yıl önce lise, 20 yıl önce üniversite, 10 yıl önce ise yüksek lisans mezunu olmak yetmemeye başladı. Şimdi ise neredeyse bu başarılardan hiçbiri size rahat bir hayatın garantisini vermiyor. Bu çemberin sürekli daralmakta olduğunu görmek için büyük analizlere de ihtiyaç yok. Bundan bir adım sonrası, var olan işinizin de sizi finanse edemeyeceği…
Pozitif bakalım: Yüklerimiz bizi terk etti. Hem de biz onlardan yakınırken ama terk etmeye de cesaretimiz yokken. Hafifledik! Rutinlerin faydası da yok; artık daha özgürüz. Kötü tarafından bakarsak yarattıkları konfor da gitti.
Benim Yeni Sayfam!
Peki benim yeni sayfamda neler var?
Hepimiz bir şeyleri “oldurmaya çalışıyoruz.” En büyük stres de bu oldurmak istemelerin yarattığı baskıdan ortaya çıkıyor. Gelişen dünya o kadar krize açık ki oldurmaya çalışmanın stresi bu dünya için çok fazla.
Artık benim için “hedeflerden” çok, ayakları yere basan “hayaller” var. Sürekli değişen konjonktürde, net hedeflerle kendimi baskı altına almak yerine ulaşmak istediğim yeri hayal etmek ve elimden geleni yapıp zamana bırakmak en doğrusu.
Sonra…
Paradan çok, kendimi gerçekleştirmek için çalışmak,
İnsanların kendilerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak,
Kişisel kutsallar yerine ortak değerleri yüceltmek,
Çeşitliliği esas almak,
Birden fazla iş ve yetenek sahibi olmak,
İletişime daha çok inanmak,
Kendine ve akışa güvenmek var.
Neler yok?
Safsata yok!
Müşterimle, arkadaşımla, iş arkadaşlarımla şeffaf bir ilişki kurmak zorunda olduğumu biliyorum.
Sınır yok!
Verdiğim hizmete dünyanın neresinde ihtiyaç varsa orada olmam gerektiğini anladım.
Yalandan motivasyonlar yok!
Başkasını veya kendimi gerçek olmayan şeylere motive edemeyeceğimi biliyorum.
Köşeler yok!
Esneklik dışında bir seçenek de yok aslında. Duruma göre hareket etmek günün zorunluluğu.
Yeni kararlar eşiğindeysen…
Kendine sormanı istediğim bir soru var: “Eskisi hala bir seçenek mi?”
Bana göre cesaretli olmak, yeni bir sayfa açmak için doğru zamandayız. Pandemi ile hepimiz sıfır noktasına geldik. Bu saatten sonra koşanların, ağırlıklarından vazgeçmeyenleri geçeceğine şüphem yok. Var olan koşullarda en iyiyi üretmek için kendisinin ve kategorisinin sınırları zorlayanlar yarının önemli isimleri olacak. Hala konfor alanından çıkmak istemeyenler için son sorum ise şu: “Dünyanın seni, kaybedecek bir şeyin olmadığına ikna etmesi için daha fazla ne yapması gerekiyor?”