simone biles Getty Images
Dergi Konuları

“Zamansız ve çok özel”

Çok az sporcu birden çok olimpiyatta unutulmaz anlara imza atar. Onlar modern spor tarihinin “yarı tanrıları”dır. Ve artık zamansızlardır.

Olimpiyatların düzenlediği o yaz ayını nerede, kimlerle geçirdiniz? Nasıl bir ruh halindeydiniz? Aradan yıllar geçince o yazdan geriye bir veya iki an kalır. O anın kahramanı, yıllar süren emek ve çalışma sonucunda adını tarihe yazdıran sporcudur. 100 metre koşusunda en yakın rakibine birkaç boy fark atan ve yarış bitmeden gülümseye başlayan Usain Bolt’tur o; veya tek olimpiyatta 8 altın madalya kazanan Michael Phelps’tir. 

Hanımlar ve beyler, karşınızda tarihin en özel birkaç sporcusundan, 1.42’lik dev Simone Biles…

4 Ağustos 2024…

Tokyo’da yaşadığı trajedinin ardından mindere dönen Simone Biles’ın zaferini ilan ettiği gündü. 3 altın ve 1 gümüş kazanıp kariyerindeki olimpiyat madalyası sayısını 11’e yükselttiği gün…

Mutluydu Simone Biles. Ama yine de X hesabından isyan etti: “Arkadaşlar madalya kazanan sporculara ‘Bundan sonra ne olacak?’ diye sormayı bırakmalısınız.”Bu tweet’i 25 milyon kişi görüntüledi, 870 binden fazla kişi like’ladı. 9 bin kişi yorum yaptı.

Biles hızını alamadı, devam etti: “Bırakın hayatımız boyunca uğrunda çalıştığımız ânın tadını çıkaralım.”  

Trajedinin gölgesinde başarı

“Hayatımız boyunca” derken haklıydı Biles. Çok zor bir çocukluk geçirdi, en yıpratıcı sporlardan artistik jimnastiğe 6 yaşında başladı.

İlk andan itibaren sınırlarını zorladı. Henüz küçücük bir çocuk olan Simone Biles’ın o yaşlardaki görüntüleri şimdilerde sosyal medyada çok paylaşılıyor. 

Ne kadar yetenekli ve azimli değil mi? Oysa perde arkasında bir aile trajedisi var. Uyuşturucu sorunları yaşayan annesi, Simone ve kardeşini koruyucu aileyle vermişti. Neyse ki o en zor günleri, büyükbabası ve büyükannesinin evlat edinmesiyle aşabildi.

Spora konsantre oldu. Daha 16 yaşındayken rüştünü ispatladı. 2012 Olimpiyatları’na yaşı tutmadığı için katılamadı. Ama katıldığı ilk dünya şampiyonasında ikisi altın, dört madalyaya uzandı.  

2014 Dünya Şampiyonası’ndaysa tüm dünya Simone Biles adını ezberleyecekti. 5 altın ve 1 gümüş madalya kazandı. Rio Olimpiyatları’na gelindiğinde gözler Biles’ın üzerindeydi. Kendisine ait artistik jimnastik hareketleri bile vardı artık. 2016 Oyunları’nın en büyük yıldızı oldu. Tam 4 altın ve 1 gümüş olimpiyat madalyası kazandı. 

Yer hareketlerinde o kadar iyiydi ki… Milyonlarca insan onu bir yarı tanrıyı izler gibi izledi. Artık tek rakibi kendisiydi, tabii ki görünüşte…

Tanrıların dağında

“Zirveye çıkmaktan daha zoru, zirvede kalmaktır” derler. Sporda en yükseğe çıkmıştı ama her şeyin bedeli vardı. Bedel; mutsuzluk, çekilen acılar ve travmalardı. Başarının ardından, halının altına süpürülenlerin anısı canlandı. Biles kazanırken, antrenmanlarına ara verip arkadaşlarıyla bir kahve içmeye bile çıkmamıştı. Hayatı, spor salonundan eve ve sonra tekrar spor salonuna gitmekten ibaretti.

Bıktırıcı tempo, sürekli zorlanan kaslar ve stresten daha kötüsü, istismar vardı… Çocuk yaşta spora başlayan birçok sporcunun maruz kaldığı istismarı, o da yaşamıştı. Tüm ekip arkadaşlarıyla birlikte…

İstismarın başrolündeki isim ABD jimnastik takımının eski doktoru Larry Nassar’dı. 2018’de Nassar aleyhine açılan davada doktor, cinsel istismar suçlarından 300 yıldan fazla hüküm giydi. Nassar 330’dan fazla kadını cinsel istismara maruz bıraktı. Sonunda ABD Jimnastik Federasyonu, 380 milyon dolar tazminat ödemek üzere sporcularla uzlaştı. 

Tokyo Olimpiyatları’na gidilirken, bu skandal tüm takımı yıprattı. En çok da Biles’ı… Nassar’a ilişkin Biles “Bu adamın istismarları hayat boyu unutulacak gibi değil” diyecekti. 

Acı ama doğru karar

Tokyo’da mindere çıktığında çok mutsuz görünüyordu Biles. Hareketlerine başladığı an tüm dünya bunu fark etti. Zihni, bedenine hükmedemiyordu. Teknik terimle “twisties” yaşadı. Belki de başka hiçbir sporcunun yapmaya cesaret edemeyeceği şekilde, oyunlardan çekildi. Tokyo’yu sadece bir gümüş ve bir bronz madalyayla kapadı. Ne “vatan hainliği” kaldı, ne de sporcu olmadığı… Ama spor hocaları, onun belki de bu şekilde, kariyerini bitirecek bir sakatlıktan kendisini kurtardığını söyledi. Biles, acı ama doğru olanı yapmıştı. 

O zamanki adıyla Twitter’a yazılanlardan çok kötü etkilendi. Bu sözleri hak etmemişti. Toparlanması kolay olmadı. Ama doğru kişilerle çalıştı. Psikolojik yardım aldı. Yaşadıklarını açıkça dünyayla paylaştı. Kendisini çaresiz hisseden milyonlarca kişiye yardımı dokundu. Böyle travmatik bir dünyada, psikolojik sorunlar yaşamak normaldi. Biles yaşıyorsa, biz de yaşayabilirdik. Efsanevi basketbol koçu Rudy Tomjanovich bir zamanlar böyle demişti ve tarih onu çoğu zaman doğruladı.

“Bir şampiyonun yüreğini asla hafife almayın” 

Simone bir şampiyondu. Zamanla zorluklar ve stres, yerini yeniden jimnastiğe duyduğu sevgiye bıraktı. Kim olduğunu hatırladı. “Tekrar yarışacağım için çok heyecanlıyım” dese de negatif yorumların acı verdiğini yineliyordu. İlk hedefini, ‘akıl sağlığının tam anlamıyla iyi olduğundan emin olmak’ şeklinde açıkladı. Simone gülümsemeye başlamıştı. Başarılar da yeniden gelmeye başladı. 

2023’ün ekim ayında Belçika’daki dünya şampiyonasına gidildiğinde kendine özgü 5 farklı hareketi olan Biles’ın bu hareketlerini diğer atletler zorlukları ve riskleri nedeniyle denemiyordu bile. Biles geri dönmüştü. Koleksiyonuna 3 yeni altın madalya ekleyerek, şampiyona tarihindeki toplam madalya sayısını 30’a çıkardı. 

Bu kez gülümsedi

Paris’e geldiğinde, Simone artık mutlu biriydi. Önceki olimpiyatların aksine takım arkadaşlarıyla kahve içmeye çıktı. Bu eşsiz organizasyonun parçası, daha doğrusu assolisti olmaktan keyif aldı. Minderde ilk müsabakasına çıktığında gülümsüyordu.

Ben de ekran başında onunla birlikte gülümseyen milyonlarca kişiden biriydim. Milli artistik jimnastik hakemi Arda Bozada, Eurosport ekranlarında “Eğer düşmezse kimse onu yenemez” diyordu. Mental problemleri aşan Biles için sınır artık sadece gökyüzüydü. 

Simone uçtu…

En üst düzey mental ve fiziksel dayanıklılık gerektiren 17 yarışmaya katıldı. 3 altın, 1 gümüşle kariyerindeki olimpik madalya sayısını 11’e yükseltti. Artık açık ara Amerikan jimnastik tarihinin en başarılı sporcusuydu. Hem de ABD jimnastik takımının açık ara “en yaşlı” üyesiyken… 1952’den bu yana 27 yaşının üstünde olimpiyatlara katılan ve madalya alan ilk jimnastikçi oldu. Tarihi yeniden yazdıktan dakikalar sonra “Tam anlamıyla çılgınca bir gündü. En uçuk hayallerimin bile ötesine geçtim. Kendimle gurur duyuyorum” dedi. 

“Sırada ne var?”

Biles’ı en çok kızdıran soru bu. Ama insanlar cevabını merak ediyor. Biles’ın yarışacağı bir 2028 Los Angeles Olimpiyatları’yla, yarışmayacağı bir organizasyon arasında çok büyük fark var.  O gün geldiğinde Biles 31 yaşında olacak. Bu, artistik jimnastik için çok ileri bir yaş. Ama oyunların ABD’de düzenlenecek olması “Katıl!” baskısını artırabilir. 

Şimdilik, “Yaş aldıkça, yarışmak bir noktada daha korkutucu oluyor. Ne ile uğraştığımızın ve neler yaşanabileceğinin daha çok idrakına varıyoruz” cevabıyla ve bize üç olimpiyat boyunca sunduklarıyla yetinmek zorundayız.

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası