Saat öğlen 1:00, ofis koltuğunuza gömülmüş çalışıyorsunuz. Daha gözden geçirilmesi gereken onlarca rapor, okunmayı ve cevaplanmayı bekleyen onlarca e-posta ve yapılacak bir sürü iş var. Tüm bunları bir kenara bırakıp yemeğe çıkmak yerine öğle arasını masanızda, çekmecenizdeki atıştırmalıklarla ya da bir sandviçle geçiştirmeyi tercih edenlerdenseniz, siz de yemek arasına çıkmayan çoğunluktansınız.
Gallup'un araştırmasına göre 1990'larda ABD'de düzenli olarak en az 30 dakika boyunca öğle yemeğine çıkabilen çalışan oranı yüzde 50 iken bu oran artık yüzde 30'lara kadar düştü. Gitgide ağırlaşan çalışma koşulları ve işverenin artan beklentisi sonucunda bu durum doğal bir gelişme gibi gözükse de ofis psikolojisi konusunda uzman isimler sanılanın aksine araların yaratıcılığı ve verimliliği artırdığını söylüyor.
UC-Davis'ten işletme profesörü Kimberly Elsbach'a göre hiç ara vermeden çalışmak algı kapasitesini düşürüyor ve beyin dinlenmediği için yaratıcı faaliyetleri gerçekleştirmekte zorlanıyor. Yani yemeği atlıyor ya da bilgisayar başında birkaç lokmayla geçiştiriyorsanız kendinize zaman yaratmıyor, kötülük yapıyorsunuz.
Kafeterya ya da yemekhanede iş arkadaşlarınızla yemek de yine dışarıda yemek yemek kadar faydalı. Hem bu bahaneyle ayağa kalkarak oturmaktan kaynaklanan hastalıklara karşı önlem alabilir, hem de işe dair sorunları daha kolay çözebilirsiniz. Araştırmalara göre ofis ortamından uzaklaştıkça çalışanlar daha yaratıcı oldukları gibi, stres altında olmadıkları için daha kolay çözüm de üretebiliyorlar.
İnsanların ne kadar meşgul olduklarıyla övündüğü günümüzde işe bir saat ara verip iyi bir öğle yemeği yemek bir lüks gibi gözükse de aslında zamandan yapılan bu fedakarlık ruhsal ve zihinsel sağlınızdan yapacağınız fedakarlığın yanında oldukça mütevazı kalabilir.
