1924 Paris Olimpiyatları’nın kapanışında yaptığı konuşmasında Pierre de Coubertin, “Atletizm ve sporun dışında başka bir şeye ihtiyaç var” diye seslendi. “Ulusal dehanın varlığını, ilham perilerinin işbirliğini, güzellik kültünü, geçmişte Olimpiyat Oyunları’nda vücut bulan ve modern zamanlarımızda da temsil edilmeye devam edilmesi gereken güçlü sembolizmle ilgili tüm gösterileri istiyoruz.”
Antik Yunan toplumunda, MÖ 776 yılında yapılan ilk Olimpik Oyunları’ndan bile önce, sanat ve spor birlikte gelişti. İnsan doğasındaki ideal uyumun zihin ve beden birlikte çalıştığı zaman elde edilebileceğine olan inanç sayesinde “Arena sanatçılar için bir okul haline geldi” ve “Olympia Tapınağı’nın sanatı, sporcuları onurlandıran temsillerle doluydu” diye belirtir Coubertin. Kendisi de modern Olimpiyatlar’ın babası olarak, Olimpik idealleri kısmen adil rekabete kısmen de estetik fikirlere, yani güzelliğe ve zarafete dayandırmaya niyet etti. Önünde spor müsabakaları ile birlikte kültürel yarışmaların da yapıldığı örnekler vardı ve bu nedenle zihin ve bedeni ilgilendiren müsabakaların birbirinden ayrılamayacağına inandı.
Onun planı önce hayata geçirip, sonra bir usta gibi eserini mükemmelleştirmekti.1896’da başlayan ilk üç oyunda, bu nedenle yalnızca spor müsabakaları yer aldı.1904’te Fransız gazetesi Le Figaro’da yazan De Coubertin şunları söyledi: “Bir sonraki adımı atmanın ve Olimpiyatlar’ı orijinal güzelliğine döndürmenin zamanı geldi. Olympia’nın parlak zamanlarında güzel sanatlar, Olimpiyat Oyunları ile uyumlu bir şekilde birleştirildi. Bu bir kez daha gerçekleşecektir.”
Mayıs 1906’da Baron de Coubertin, hem Olimpiyat kurulu üyeleri hem de sanatçı kuruluşlarının temsilcileriyle Paris’te bir toplantı düzenledi. Toplantı, Olimpiyat Oyunları’nda mimari, edebiyat, müzik, resim ve heykel olmak üzere beş alanda sanatsal yarışmalar düzenlenmesi önerisiyle sona erdi. Bu beş ayrı dal, Pentathlon of the Muses yani “İlham’ın Pentatlonu” olarak adlandırıldı.
Gönderilen her eserin spordan ilham alması ve daha önce yayınlanmamış olması bir şarttı. Bazen maksimum sayı belirlense de genellikle sanatçıların birden fazla eser ile katılmasına izin veriliyordu. Bu, zamanında bir sanatçının tek bir yarışmada birden fazla ödül kazanmasına olanak sağladı.
Sanat müsabakaları, ilk defa İsveç’in Stockholm kentinde düzenlenecek 1912 Yaz Olimpiyatları programına dahil edildi. Çok az başvuru alacağından endişelenen Coubertin, edebiyat dalındaki yarışmaya “Georges Hohrod ve Martin Eschbach” takma adını kullanarak katıldı. Altın madalyayı bu takma adla kazanması ise 20 yıl sonra ortaya çıktığında minik çaplı bir skandal yaratacaktı.
Cambridge’den Profesör Christopher Young’a göre 1924 yılındaki Paris Olimpiyatları en önemli sanat yarışmasıydı. “Bu, Pierre de Coubertin’in Olimpiyat başkanı olarak görev süresinin son yılı, bir teknolojik değişim anı ve Paris’teki sanat ortamı çok canlı.”
Paris Oyunları, Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan ilk kadın, İsveçli Selma Lagerlöf ve ünlü Rus besteci Igor Stravinsky’nin de aralarında bulunduğu seçkin jürisiyle de öne çıkıyordu. Heykel dalında altın madalyanın kazananı olan eser, Costas Dimitriadis adlı Yunan sanatçıya aitti. Çıplak, kemerli, 2 metrelik Discobole (Discus Thrower) haftalarca Grand Palais’de sergilendi.
İrlandalı sanatçı Jack B. Yeats’in Dublin’in ana nehrindeki yüzme yarışını tasvir eden Liffey Swimadlı empresyonist tablosu, ona 1924’te gümüş madalya kazandırdı. Bu, İrlanda’nın bağımsızlığından bu yana aldığı ilk Olimpiyat madalyası olması nedeniyle tarihi bir zaferdi. Yeats’in madalya kazanan eserinin ileriki Olimpik yarışlara etkisi ise yarattığı ilhamla oldu.
Organizatörlerin havuz dışında, açık suda yüzme müsabakaları düzenleme umudu ile triatlon yarışının yüzme bölümünün Seine Nehri’nde yapılması bile konuşulmuştu. Bir New York Times makalesine göre, Olimpik sanat müsabakaları konusunda uzman Miles Osgood’un sözleri durumu oldukça iyi ifade ediyor. “Liffey Swim, yeni bir şehirde hayat buluyor. Eğer Olimpiyat Sanat yarışmaları (kural kitapları, jürileri ve madalyalarıyla) bir zamanlar sanatı sporu taklit etmeye ikna ettiyse, şimdi sporun sanatı taklit etme zamanı geldi.”
Paris’ten ivme kazanan sanat yarışmaları, 1928’de Amsterdam’a ve 1932’de Los Angeles’a yayıldı. Mimari, tüm sanat olimpiyatlarının belki de en eşsiz kategorisiydi. Şehir planlaması, stadyum inşaatı ve bina tasarımı gibi kapsamlı ve zorlu görevler barındırıyordu. Bu kategorideki yarışmacılar ekipler halinde çalışabilir ve tek bir başvuruya katılmak için işbirliği yapabilirdi. Daha önce yayınlanmış veya inşa edilmiş mimari tasarımlar da jürilerin değerlendirmesine sunulabiliyordu. Örneğin 1928 yılında mimari tasarım kategorisinde altın madalyanın sahibi, o yıl oyunların oynanacağı Amsterdam Olimpiyat Stadı’nı tasarlayan mimar Jan Wils oldu.
Hem spor hem de sanat alanında Olimpiyat madalyası kazananlar da vardı. İngiltere’de yaşayan Amerikalı Walter W. Winans, 1908 Yaz Olimpiyatları’nda çift atış yarışmasında nişancı olarak altın madalya kazandı. Fakat önceden, American Trotter adlı heykeliyle zaten altın madalya kazanmıştı. Her iki alanda da başarılı olan diğer sporcu Macaristanlı Alfréd Hajós ise yüzücü olarak 1896 Atina Olimpiyatları’nda iki altın madalya kazandı. Yirmi sekiz yıl sonra, Dezső Lauber ile birlikte tasarladığı stadyum tasarımıyla mimari alanında gümüş madalyayla ödüllendirildi.
Aynı zamanda sanatçı olan veya yaratımlarıyla sporu aşmayı başaran sanatçılardan oluşan bu çeşitli örnekler, sanat yarışmalarını başlatan Baron Coubertin’in bu iki dünya arasında yadsınamaz bir bağ olduğunu sezmekte haklı olduğunu doğruluyor: “Spor, bir sanat üreticisi ve sanat için bir fırsat olarak görülmelidir.”
1936’da Berlin’de yapılan yarışma, Nazi propaganda bakanı Joseph Goebbels’in yönetimine geçti, Coubertin 1937’de öldü. İkinci Dünya Savaşı sonraki iki Olimpiyat iptal edildi. 1948’de Londra’da yeniden başladıklarında sanat, programın seyreltilmiş bir parçasıydı.
Açıkça kazananı ve kaybedeni olan geleneksel atletik etkinliklerin aksine, sanat öznel ve yoruma açıktır. Yıllar geçtikçe sanatı yargılamanın spor kadar kolay olmaması çeşitli sorunlar doğurmaya başladı. Jüri açık bir kazananı belirleyemediğinde altın madalya vermiyordu. Bu durum değerlendirme süreci üzerinde tartışmalara yol açarak Olimpiyat çerçevesindeki sanat yarışmalarının güvenilirliğini azalttı.
Ek olarak, katılımcıların çoğunun profesyonel sanatçılar olduğu veya kendi alanlarında uzman oldukları yönünde endişeler vardı. Bu, Olimpiyatların amatör bir etkinlik olarak düşünülmesi fikrine aykırıydı. Ayrıca sanat eserlerinin taşınması ve sergilenmesi gibi lojistik zorlukların da Olimpiyat organizatörleri için külfetli olduğu ortaya çıktı. Çok sayıda atletik etkinliğin yanı sıra bir sanat yarışmasını yönetmenin pratikleri giderek daha kullanışsız hale geldi.
Sonuç olarak, 1948 Londra Olimpiyatları’ndan sonra sanat yarışmaları durduruldu. Olimpik sanat yarışmalarının mirası, sanatsal ifadenin önemini vurgulayarak, sanatın özünün yargı ve rekabeti aştığını bizlere vurguluyor.
Olimpiyat madalyası alan birçok eser kaybolsa da mimari projeler takip edilmesi en kolay olanlardır. Örneğin, mimar Jan Wils tarafından tasarlanan Amsterdam’daki Olimpiyat Stadı 1928 Olimpiyat altın madalyası almış, Yale Üniversitesi’ndeki Payne Whitney Spor Salonu ise mimar John Russell Pope tarafından tasarlanarak 1932 Olimpiyat gümüş madalyasına layık görülmüştür.
Tabii günümüze kalan bazı sanat eserleri de mevcut. Dünyanın dört bir yanına dağılmış durumdaki bu eserlerin bir kısmını müzelerde veya parklarda, bir kısmını özel koleksiyonlarda ve çoğunu ilgisizlikten kaybolmuş halde bulmak mümkün.
Olimpiyat Oyunları’na sanat yarışmalarının dahil edilmesi, onlara bugün oyunlarda eksik olan ekstra bir ihtişam ve insanlık unsuru eklemiştir. “Sanat yarışmalarının aurasından yoksun Olimpiyat Oyunları sadece Dünya Şampiyonasıdır” diyen De Coubertin aslında haklıdır. Günümüzde reklamlar, sponsorluklar ve maddi unsurların ön plana çıkmasıyla birlikte Olimpiyat ideası zayıfladı mı tartışılabilir fakat insanoğlunun en üstün yeteneklerinin sergilendiği ve ödüllendirildiği bu yarışmalarda kısa bir süreliğine de olsa insanın yaratıcı dehası onurlandırılmıştır.