Tavşan Kaç! Puma Tut!
İlişkiler

Tavşan Kaç! Puma Tut!

Kaçan kovalanır mı? Kovalayan bir noktada bıkar mı? Eğer kovalayan bir türlü yakalayamıyorsa suç kaçanda mıdır yoksa kovalayanda mı? Kafamızda deli sorular. Gelin sizinle kaçmanın ve kovalamanın doğasında bir yolculuğa çıkalım.

Kaçmak ya da savaşmak işte bütün mesele bu…

Bizim tontik beynimiz her ne kadar şimdilerde pek gelişmiş gibi tavırlar, havalı havalı araştırmalar, uzaya gitmelerle filan uğraşıyor olsa da aslında kendisi ilkel bir yapının üzerine inşa edilmiştir. Bu ilkel yani kertenkele beyin denilen bölgede amigdala isminde, badem kadar bir bölge vardır. Kendisi tehditleri algılayıp bize “Kaç ya da savaş” komutu vermekten sorumludur. Nasıl ki bir yazılımın temel kodu 0-1’se biz canlıların beyin kodu da “Kaç ya da savaş”tır. Hayatta karşılaştığımız her şeyde bu muhasebeyi yaparız. Kaç ya da savaş! Doğada bir hayvan gördün. Kaç ya da savaş. Sana bağıran ve itiraz eden biri var. Kaç ya da savaş. Bir sınava gireceksin ve çalışman lazım; sevgilinle aranızda bir problem var; iş yerinde memnun değilsin… Kaç ya da savaş! Nasıl ki 0 ya da 1 arasında bir doğru, yanlış ayrımı yapamazsak, kaçmak ve savaşmak arasında da bir doğru yanlış ayrımı yapamayız. Kimi zaman kaçmak gerekir, kimi zaman da savaşmak. Eğer atalarımız sürekli savaşmaya kalkmış olsalardı muhtemelen daha güçlü canlılar tarafından nesilleri tükenmişti. Onun yerine kaçıp, düşünüp, bir strateji üretip savaştılar ki bizler buradayız. Hatta tarihe göre bizim göçebe atalar kuraklıkla, Çin’in baskısıyla filan savaşmak yerine buralara kadar gelmeselerdi ben bu yazıları Anadolu’dan Türkçe olarak yazamıyordum. Öte yandan her şeyden kaçan biri… Onların genelde ne isimlerini hatırlarız ne de cisimlerini. Sonuçta duruma göre değişir kaçmanın ya da kovalamanın gereği.

Kaçan ve Kovalayangiller

Şimdi kaçmanın da kendi içinde kategorileri var. Öyle kuru kuru kaçmak diyemeyiz. Kimisi kaçar ama kaçarken arkasına bakarak kaçar ki mesafeyi çok açmasın da bir noktada yakalansın diye. Oyun oynar yani. Tatlı tatlı yorar avcıyı ki avın kıymeti olsun. Kimisi arkasına bile bakmadan depar atar. Bunlar yaralılardır. Bir yerde canları yanmıştır. O acılarını hatırlayınca da can havliyle kaçarlar. Bazısı, “Bakim kovalıyor mu?” diye test etmek için kaçar gibi yapar. Kimisi kaçıyormuş gibi yapar ama aslında kovalayandır. Lüferleri üstüne güneş ışığı gelince parıldayan bir olta ucuyla avlarlar. Yavaş yavaş giden bir teknenin arkasından olta sallandırılır. O kaşık denilen yassı şey balığa da benzediği için bizim vahşi lüferin dikkatini çeker. Kaçanı kovalar. Ham yapınca da ucundaki üçlü iğne ağzına takılır ve ava giderken av olur. O üçlü iğneye de zoka denir. “Zokayı yutmak” terimi de buradan gelir. İşte kimisi de zokayı yutturmak için kaçar. Kovalayanların da türleri vardır tabii. Kimisi kovalamanın kendisine aşıktır. Kimi kovaladığının önemi yoktur. Bir onu kovalar, bir diğerini kovalar. Yakalayınca iki oynar bırakır. Kovalarken yolda başkasını görür, dikkati ona kayar onu kovalar. Sonra başka kaçanı kovalar. Kovalamadan duramaz. Müptezelidir yani kovalamanın. Kimisi yakalamadan bırakmaz. Uzun koşar. Durup durup kovalar. Tam bıraktı zannedersin. Hop çıkıverir bir yerden tekrar kovalamaya başlar. Takar yani kafaya. İlla yakalayacak. Kimisi kovalarmış gibi yapar. İki adım atar. Kandırır. Sen koşmaya başlarsın. Bir bakarsın arkaya yeller esiyor. Bir de edebiyle, hedefe yönelik kovalayan vardır. Öyle herkese enerji harcamaz. Neyi kovalaması gerektiğini bilir. Görünce anlar. Koca sürünün içinde tek bir tanesini gözüne kestirir. Onu yakalamaya çalışır. Yakalayamazsa da “Neyse rızkımız değilmiş” der. Divane gibi sağa sola koşmaz. Biraz koşar. Baktı olmayacak bırakır. Şapkasını alır. Sürüden uzaklaşır.

Kaçmanın ya da kovalamanın sınırı nedir?

Peki, şimdi bu kaçanlar ve kovalayanlardan hangisi mutlu? Hangisi tatmin? Çünkü bence doğru soru tatmin olmakla ilgili. Sürekli kaçıyorsa yalnızdır. Sürekli kovalıyorsa doyumsuzdur. Bir kovalayıp bir kaçıyorsa kararsızdır. Ne zaman kaçacak, ne zaman kovalayacak anlıyorsa kendini biliyordur ve ilişkilerinde tatmin olur. Acıdan kaçanlara biraz cesaret, biraz terapi, bolca da “Acı seni büyütür. Olgunlaştırır. Ateş tavında dövülür. Hata yapmayacağım diye yaşamaktan kaçamazsın” gibi kişisel gelişim ve motivasyon sözleri öneriyorum. Sonuçta yeterince hata yapmadan, doğruyu bulmak imkansız. Naz olsun diye kaçanlara ben yazsam ne olacak? Atalarımız zaten söylemişler. Fazla naz aşık usandırır. Kovalama müptezellerine ve herkesin peşinden koşanlara sesleniyorum: Asıl kovaladığınız şey kendinizle olan sağlıklı bir ilişki. Önce onu bulun. Sonra daha verimli koşacaksınız. Bu şekilde hayat boyu koşarsanız yine mikrofonu atalarımıza uzatmak zorunda kalırız. “Kırkından sonra azanı teneşir paklar.” Sıkıntı olur. Sonra “Çok yalnızım” diye ağlarken görmeyeyim sizi bar köşelerinde. Üzülürüm. Benim asıl lafım hep yanlış kişinin peşinden koşmuş olanlara. Aptal Puma Sendromu diye bir sendrom var bilir misiniz? Puma kedigillerin arasında en güçlü olmasa da en zeki olandır. Bir puma avının peşinden koşarken kaç kalori harcadığını bilir. Avını yakaladığında ondan kaç kalori elde edeceğini de tahmin eder. Eğer koşarken harcadığı kalori, yakaladığında alacağı kaloriyi geçerse puma avlanmayı bırakır. Bırakmazsa aptaldır. Boşa koşmuş olur. Eğer siz de birinin peşinden, ederinden fazla koşuyorsanız o zaman aptal puma sendromu yaşıyorsunuz demektir. O yüzden peşinden koştuğunuz kişiye önce bir dönüp bakın. Sonra da kendinize dönüp, “Ben neden bunun peşinden koşuyorum?” diye sorun. Sizi gerçekten etkileyen bir şey mi var? Nedir yani olay? Eğer sezgileriniz, “Tamam ya, bu kaloriye değer” diyorsa koşmaya devam edin. Bu sorulara herhangi bir cevabınız yoksa, iş olsun diye koşuyorsanız enerjinizi saklayın. Sonra koşmaktan yorulduğunuz anda asıl peşinden gitmeniz gerekenleri yorgunluktan gözden kaçırırsınız. Hayatı kaçırmayın. Sevgiyle kalın.

İLGİLİ İÇERİKLER GQ Türkiye Yaz 24
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası