O eski bir SAS (Özel Havacılık Birliği) üyesi, hayatta kalma konusunda uzman ve gerçek bir maceracı. Hiç kimse güçlükler, baskı ve mücadeleyle başa çıkma konusunda Bear Grylls’ten daha iyi olamaz. Ancak kendisi bu sayfalarda, bilgi birikimini daha profesyonel çevrelere uyarlayacak. Tartışmalardan galip çıkmaktan eleştirinin altından kalkmaya, duruşunu korumaktan liderlik becerilerini mükemmelleştirmeye kadar her konuda, askerlik birikimini ve stratejilerini modern hayata uyarlayarak, işyerinde hayatta kalmak için doğru sezgileri geliştirmeniz ve kişisel gelişiminiz için sizlerle paylaşacak. Anlayacağınız burası modern bir orman, hoş geldiniz...
Askerlik yıllarımda, bir defasında takımımla çöldeydik. Birkaç gün gecikmiş bir helikopterin gelmesini bekliyorduk ve suyumuz tükenmişti. Buluşma noktasına hâlâ 15 kilometrelik yolumuz vardı.
Susuzluktan daha kötü bir şey yoktur. Gerçekten kötü durumdaydım ve çavuşum bunu görebiliyordu. Elinde yalnızca kendine yetecek kadar suyu kalmıştı ancak kendi bitkinliğine ve yaşadığı su kaybına rağmen onu bana verdi.
Bu nezaketi asla unutmadım. Beni kendime getiren, içtiğim sudan ziyade karşılaştığım nezaketti. Bu noktadan sonra, dünyanın her yerine, o adamın peşinde, sırtımda kilolarca teçhizatla giderdim. İşte bu, motivasyondur.
Bunun aksine, günümüzde hepimiz takımını motive etme yolunun onlara bağırmak ve güzel sözle aldatmak olduğunu sanan, patronun kendileri olduğunu herkesin bilmesini ve eğer çalışmazlarsa herkesin başının belaya gireceğini düşünen insanlarla karşılaşıyoruz. Ancak korku, asla güçlü bir motivasyon kaynağı değildir. Devam etmenizi sağlayan ancak kalıcı değil, geçici bir etki yaratır.
Tarihteki en başarılı liderler daima davranışlarıyla örnek gösterilen kişilerdir. Çevrelerindeki kadın ve erkeklere gösterdikleri alçakgönüllülük, nezaket ve saygı onları diğerlerinden ayıran özellikleridir.
Ernest Shackleton’ı düşünün mesela. Güney Atlantik keşfi sırasında buzların arasında sıkıştıklarında, mürettebatından tek bir kişiyi bile kaybetmemek için, taşıyabileceğinden fazla adamını sırtına alıp onları kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atarak kararlılığını kanıtladı. Ya da Winston Churchill’i düşünün. Dünya karanlığa büründüğünde, tüm ülkeyi “Asla pes etmeyin; asla, asla, asla, asla” diyerek motive edişini ve yoğun baskılara bile boyun eğmeyişini. Çünkü işler gittikçe zorlaşırken ve yanınızda tüm takımınıza ihtiyacınız olduğunda, size güvenmiyor ve saygı duymuyorlarsa onlara hâkim olamazsınız.
Eğer takımınızı motive etmek istiyorsanız, her üyeyi ellerinden gelenin en iyisini yapmaları konusunda cesaretlendirmeli ve onlara güç vermelisiniz. Yani onlara inandığınızı göstermelisiniz. Bu, onlara ne yapabildiklerini ortaya koyma imkanı sunduğunuzu gösterir. Bırakın başarılarıyla parlasınlar ve diğerleri de onları takip etmek istesin.
Hepimiz başarılı olmak istiyoruz. Her birimiz kendi Everest’imizin doruğuna çıkmanın peşindeyiz. Ancak herkes başarının en yakın arkadaşıyla yani başarısızlıkla geçinmeye alışık değil. İyi bir lider, size başarısız olma özgürlüğü tanır. Onlar, bu hayatta herkesin, uğrunda çaba göstermeye değer şeylere erişmek için, önce başarısızlığa uğraması gerektiğini bilir çünkü. Başarısızlık, bizi öğrenmeye ve gelişmeye zorlar. Eğer takımınız başarısızlığın, başarıya ulaşmak için gerekli olduğunun farkına varırsa, hata yapmaktan korkmayacaktır. Ve takımınız başarısızlıkla başa çıkmaya alıştığında, onun sayesinde gelişme gösterdiğinde, siz de kesin olarak mükemmel bir lider olma yoluna girersiniz.
Son olarak, onların lideri olabilirsiniz ancak hâlâ takımın da bir parçasısınız. Unutmayın; örnek olmak her zaman önemli! İşte mükemmel liderler bu şekilde ilham verir ve insanlar sizden ilham aldılar mı, ellerinden gelenin en iyisini ortaya çıkarırlar.