Posterle düşen hayallerim
Benim hayran olduğum kadın Heather Locklear’dı mesela. Şu an 52 yaşında olduğundan, sadece belli bir yaşın üstünde olanların belki Melrose Place dizisinden hatırlayacağı güzel sarışınla ilgili hayalim de şöyleydi: Heather, Türkiye’ye gelecekti, beni görüp âşık olacaktı ve evlenecektik. Kurgu basitçe böyleyken, tanışma hayallerim o gün yaşadığım olaylara göre değişiyordu. Okulun masatenisi takımında olduğum için Heather’ın bu oyunu müthiş oynadığına dair bir kurgum bile vardı. Forehand’lerime vurulacaktı tabii ki, ellerimizde raketlerle evlenecektik ve dünya şampiyonu çocuklarımız olacaktı.
Duvar yoksa Facebook var
Heather Locklear’la hiç tanışamadık. Tıpkı bu yazıyı okuyan senin, yaşına göre Brooke Shields, Pamela Anderson, Samantha Fox’la tanışamadığın veya Rihanna ve Miranda Kerr’le tanışamayacağın gibi. Belki Twitter sayesinde bir mention iletişiminiz olabilir en fazla ama itiraf edelim; bu kadınlar güzellikleriyle doğru orantıda uzaklar bize. Artık posterler yok ama o fotoğraf galerilerine bakarken iç geçiren nice koç yiğidin de duvarları var Facebook’ta, asıyorlar posterlerini bazen.
Beklenti büyük
Bu hayranlığı abartıp gerçek hayatınızda o kadını bir idol haline getirirseniz, bir süre yalnız kalmayı göze almışsınız demektir. “Oğlum ne güzel kız, sana karşı da boş değil” diye kafanızı didikleyen arkadaşlarınızın bir süre sonra “Sen hiç aynaya bakıyor musun?” şeklindeki tokat gibi sorusuna maruz kaldığınızda, artık o posteri duvardan olmasa da kafanızdan kaldırmanız gerektiğini anlıyorsunuz. Bu evrede en çok yaşanan sıkıntı şu: Ayağınızı debriyajdan hızlı çektiğinizde otomobilin verdiği tepki gibi, standartlarınızı birden çok düşürürseniz biraz sarsılabilirsiniz. O anda yaşayacağınız acemilik, otomobilde olduğu gibi sinirle agresif bir ilişkiye doğru gidebilir.
Elveda Rihanna, selam Berna
İşte doğru yola geldiğimiz safha bu. Venezuela’nın her yıl dünya güzeli çıkarmasına sinirlenmek, en sevmediğiniz aktörün güzeller güzeli kızlarla takılması veya âşık olmanız vesilesiyle bitecek bu süreç, size bu kadının posterdeki hemcinsinden iki fazla hissiyat vermesi nedeniyle onu her türlü yenecek. O iki his: Koku ve dokunmak. Bunlar muhtemelen posterde veya ekranda gördüğünüz o kadında denemediğiniz, denediyseniz de karşılık alamadığınız iki duygu olduğundan sizi başka bir diyara götürecektir. Zaten kadın da “Bu ne be!” diyerek evinize geldiği ilk gün o posteri en iyi ihtimalle kağıt atıkların bulunduğu bölüme yönelteceğinden, size düşecek şey en fazla “Ama...” diyerek Küçük Emrah gibi bakmak olacaktır.
Bu yazıda oluşan muhtemel bir merakı da gidereyim:
En güzel kadın, dokunabildiğiniz kadınların en güzelidir.
Yazının tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Ocak sayısında ve GQ Türkiye iPad edisyonunda...