Bu ihtimalde vücut, şekeri üretim fabrikalarımıza ulaştırmada yetersiz kalır. Şekeri kas hücreleri gibi enerji üretmek için kullanacak hücrelere taşımak yerine, yağ depolarına dağıtır.
Akut veya kronik fark etmez, düşük dereceli enfeksiyonlar şalterlerin atmasına neden olabilir. Şöyle düşünün: Bazı faktörlerin sigorta kutumuzdaki kabloları aşındırarak, sağlanan enerji miktarını azalttığına şahit olmuşsunuzdur. Veya kablolar, onları işler şekilde tutmaya yarayan maddelerin eksikliğinden dolayı aşınır. İşte vücudumuzda bu maddelerin görevini besinler görür. Örneğin, sağlıklı bir yağ asidi olan DHA. Bu maddelerin vücudumuzda eksik olması, bağışıklık sisteminin hassaslaştığı bir hastalık sonrası “enerji kaybı” sürecini başlatır. Bir bölge daha az enerjik hissettiğinde diğer bölgeye daha çok yüklenerek bu süreci hızlandırırsınız. Böylece virüslerin yol açtığı küçük bir kablo aşınması, çoğu zaman yorgun hissetmenize neden olur.
Birçok insan istediği an uykuya dalma sorunu yaşar. Ayrıca çoğumuz iyi bir uyku çekmemizi kısıtlayan olumsuz alışkanlıklar geliştiririz ve böylece bir kısırdöngüyle mücadele etmek zorunda kalırız. Bağışıklık sistemi, ihtiyacı olan bütün enerjiyi istediğinde, mevcut olan enerji yeteri kadar dinlenmezse, “kabloların” aşırı ısınmasına neden olur ve problemin daha da kötüye gitmesine yol açar. Bu durum, bağışıklık sisteminizin diğer stoklarınızdan alabileceği enerjiyi azaltır. Böylece daha yorgun hissedersiniz. Yeterli miktarda veya kaliteli bir uyku uyumadığınızda, ağrıya daha yatkın hale gelirsiniz. Bu ekstra ağrı da enerji hattını boşaltır. Böylece, günün başında bile yorgun hissedersiniz.
Yemeklerden önce doğru yağ içeren besinleri tüketirseniz beyninize tok olduğunuz sinyalini göndererek, hormonal sisteminizi şaşırtabilirsiniz. Yemekten 20 dakika önce bir miktar yağ içeren yiyecekler tüketirseniz (6 ceviz, 12 badem veya 20 fıstıkta yaklaşık 70 kalori bulunmakta) beyniniz ve midenizle iletişime geçerek tokluk hissi sağlama sinyalleri gönderen kolesistokinin üretimini teşvik etmiş olursunuz. Böylece yemeğe aç olduğunuz için değil, keyif için oturursunuz. Bu da az yemenizi garanti eder. Normali, yemeği tokluk hissi gelmeden bitirmektir; böylece hormonların devreye girmesine engel olursunuz. Aynı sebeple, yemeği yavaş yemelisiniz. Önünüzdekileri bir elektrik süpürgesi hızıyla mideye indirirseniz, tokluk hormonlarınızın doymasına izin vermemiş olursunuz.
Muz, pirinç, elma püresi ve kızarmış ekmek, mide bozulmasına en iyi gelen besinlerdir. Bu düşük lifli besinler kusma veya ishale bağlı olarak kaybedilen maddeleri geri kazandırırken, sindirim sistemini de rahatlatır. Bir-iki gün içinde mideniz rahatladıktan sonra beslenme rutininize dönebilirsiniz.
Kuruyemiş tüketmek, sandığınız kadar kalori alımına neden olmaz çünkü içindeki kalori, sindirim sistemi tarafından yüzde 5- 15 oranında emilmez. Bağırsaklardaki dış yüzeyin varlığı ve ne kadar iyi çiğnediğimiz, sindirimimizi etkiler. Bir küçük not: Mide-bağırsak sistemindeki yavaş kalori salınımı, daha uzun tokluk hissi sağlar.
Potasyum, hücresel fonksiyon için gerekli olan elektrik yüklü bir molekül, bir elektrolittir. Özellikle sinir veya kasların kasılmasına yardımcı olmak için elektrik yükünü taşımada, tansiyonu düzenlemede, kalp ve böbreklerin düzgün çalışmasında önemli rol oynar. Araştırmalar potasyum alımının artırılmasıyla damar yaşlanmasının azaltılabileceğini gösteriyor. Ayrıca günde üç muz tüketmek, gerçek yaşınızdan altı yaş daha genç görünmenize yardımcı olabilir. Günlük önerilen doz 3000 mg’dır (dengeli beslenerek bu miktarın yarısını alabilirsiniz). Bir muz yaklaşık 450 mg, avokado ise 1000 mg potasyum içerir.