13 Kasım'da Hasköy İplik Fabrikası'nda düzenlenecek Men of The Year Ödül Töreni'nde İkon ödülünü alacak isim Orhan Gencebay olacak. Chivas sponsorluğundaki törende ödülünü almak üzere geceye katılacak olan yılların eskitemediği ses Gencebay, Serkan Seymen'in yazısı ve Damon Baker'ın fotoğraflarıyla bu ayki GQ Men of the Year özel sayısında:
Bir zamanlar bir müzik stüdyosu... Birazdan bir popüler müzik eseri “plağa okunacak.” Geniş bir orkestrasyon var kaydedilecek parçada; o sebeple yaylı ekibinden nefeslilere, ritim grubuna dek epey bir müzisyen stüdyoya doluşmuş durumda. Çalışma sürerken stüdyonun kapısından içeriye giren birini gören ekipten bazıları, kendilerini masanın altına atar. Görünmemeleri gerekmektedir çünkü. Eserini icra edecekleri besteciye “Kusura bakma n’olur ama senin plağında çaldığımız bilinmese iyi olur”, derler.
Kaydedilen müzik eserinin sahibi Orhan Gencebay’dır, masa altına saklananlar da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan gelmiş klasik müzikçiler. Bugün anlaşılması zor bir hikaye olabilir ama o zamanlar Orhan Gencebay, milyonlarca satan plaklarına, büyük gişe yapan filmlerine karşın bir nevi “lanetli” gibiydi kimi çevrelerde. Entelektüeller, solun büyük bir kesimi, devletin yayın tekelini elinde bulunduran TRT, “Türk musikisi”nin korunması gerektiğini savunan muhafazakarlara dek herkes için hem de...
Bugün 20’li yaşlarda birine anlattığınızda, karşınızdakinde “salladığınız” hissi uyandıran hikayelerden biri de 1979 yılının yılbaşı gecesidir. Ne mi olmuştu? Orhan Gencebay, TRT’nin, daha doğrusu devletin “yılbaşı liberalliği” sayesinde televizyona çıkmıştı. Bugün memleketin yaşayan müzik efsanelerinden birinin bir zamanlar televizyona çıkmış olmasının, tarihi bir gün olarak kayıtlara geçmiş olması şimdi kötü bir espri gibi. O yılbaşı gecesi memleket sathında bazı bölgelerde elekrik kesintileri yaşanması sebebiyle Orhan Gencebay’ı canlı kanlı televizyonda (playback de olsa!) izleyememiş olanların, epey bir zaman gazetelerde çıkan “TRT, izleyemeyenler için programı tekrar yayınlayacak” haberlerine inanıp, sabırla beklemiş olmaları da ayrı bir mevzu.
Bir zamanlar çok modaydı: Lafa “Şimdi bu arabesk olayı...” diye girip, konuyu bazen Portekiz diktatörü Salazar’a, bazen de İspanya’nın faşist Franco rejimine bağlayıp, 3F (Futbol-fiesta-fado) denkleminden bahsedip, Türkiye’de de “egemen güçlerin halkı sömürmek için bulduğu afyonlardan biri olarak arabesk”ten çıkmak... Ya da saatler boyu süren açık oturumlarda “Arabesk müzik midir?” diye tartışmak...
O günler geride kaldı dersek, haksız sayılmayız. Bir zamanların “afyon karşıtları”nın bir aralar en hızlı “damardan”cı kesilmesi, arabesk diye adlandırılan türün uzun yıllar “underground” kanadını temsil eden Müslüm Gürses’e dek uzanmaları da aslına bakarsanız 1979 yılının yılbaşı gecesi kadar trajikomik bir mesele ama biz oraya saplanmayalım şimdi.
Tenor saksofon da gerçek rock’n’roll konseri de
Orhan Gencebay, 1944 yılında Samsun’da dünyaya geldiğinde, Türkiye karneyle ekmek alınan 2. Dünya Savaşı yıllarındaydı. İlk müzik eğitimini bir klasik müzik hocasından alacak, müziğe de keman ve mandolinle başlayacaktı. Henüz altı yaşındayken müziğe büyük yeteneği olduğu anlaşıldığında, Samsun’un önde egelen celeplerinden babası, oğlunun müzik eğitimi almasından büyük mutluluk duymuştu.
Yazının devamı GQ Türkiye Kasım sayısında