Birini sekse ikna edip daha sonra ayrıldık seviyorken, nasıl eskiye döneriz veya dönebilir miyiz?
Bu soru aslında, seksin niye biz birilerini ikna etmek zorundayız sorusuyla başlıyor. Bunun için 1989 yılında Florida Üniversitesi’nde bir araştırma yapmışlar. Çok yakışıklı kadınlar ve erkekleri üniversitenin içerisine salmışlar ve demişler ki: Gidin direkt sorgusuz sualsiz tanışmadan karşı cinse seks teklif edin. Erkekler ve kadınlar üniversitenin içerisinde gezmeye başlamışlar ve kadınlar erkeklere direkt seksi teklif ettiğinde, erkeklerin %75 hemen kabul etmiş, %25’i de başka bir güne randevu vermiş. Yani oran %100. Öteki taraftan erkekler kadınlara gidip direkt seks teklif ettiğinde kadınların sadece %9’u kabul etmiş. Geri kalanı büyük ihtimalle sapık mısın diye erkekleri örselemişler. Uzmanlar bunu değiş tokuş kuramı ile açıklıyor.
Antropolojik olarak (yani atalarımızdan beri) kadınlar seksi bir değiş tokuş objesi olarak kullanıyorlar. Bu kurama göre: Eğer bir kadın seksi bedavaya yaparsa bu noktadan sonra seksi bir değiş tokuş objesi olarak kullanamaz. Bu tabii ki tarım toplumu ve daha öncesindeki mağaraya erkeğin yemek getirdiği dönemlerden beridir gelen bir alışkanlık, ataerkil düzenin getirdiği bu sistem şu an bizim bulunduğumuz sosyolojik yapıda gayet net bir şekilde vücut bulmuş.
Tabii ki toplumsal düzen değişmiş olsa da atalarımızdan bin yıllardır getirdiğimiz bu alışkanlıklar hala devam ediyor. Kadınlar ne olursa olsun en başta daha ilk seferde seksi kabul etmiyorlar. Bunun sebebi hem değiş tokuş kuramı gereği bunu değiş tokuş objesi olarak görmeleri yani aslında kıymetli bir şey haline getirmeleri aynı zamanda da kadını seks için kendine getirebilmesinde en önemli koşul olan güvenin sağlanmış olması.
Ne olursa olsun zaten kızlar teklif ediyormuş oğlum orada ya da işte hemen teklif ettim kabul etti dediğinde erkeklerin genel olarak bir kadını hafif meşrep olarak görmeleri de tabii ki bu değiş tokuş kuramını bugün hala geçerli kılıyor. Günümüzde de süreç benzer şekilde işliyor. Yani neticede, bir kadını özellikle sekse ikna etmek için yoğun bir flört ve sabır sürecinden geçilmesi gerekiyor.
Doğadaki bütün canlılarda bu sistem aynı. Tavus kuşu tüylerini açar ki o tüyler aslında tavus kuşunun bir avlanma sürecinden kaçmak kendine büyük bir dezavantajdır yani yenilmek pahasına aslında o tüyleri geliştirmiştir. Doğadaki pek çok hayvanın erkeği daha haşmetli ve güzeldir aslanın yeleleri vardır, bütün hayvanlara baktığınız zaman aslında erkek, kadını etkilemek için daha güzel, estetik ve flörtöz bir hale gelmiştir.Bunun için mücadele eder ve elinde sonunda kadını alan klanı kurar. Bugün biz insanlıkta hiçbir fark yaşamıyoruz. Dolayısıyla sekse ikna sürecinde aynı mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Burada söyleyebileceğim tek bir şey var: Eskiye dönmek diye bir şey yok. Nasıl ki aynı nehirde iki defa yıkanamıyorsak bir daha o ana gidemeyeceksin, gidebileceğin yer benzer bir an olacak aslında. Yani yeniden inşa etmek zorundasın bunun için de aynı şekilde bir öncekinde nasıl verdiysen sabırla aynı mücadeleyi tekrar vermek durumundasın. Bu işler böyle, bir şeye ne kadar emek verirsen o şey senin için o kadar değerli hale gelir.
Prezervatiften tam koruma almak için adım adım ne yapmak gerekir?
Üzerinde taşıyorsun! Tam koruma sağlamak için yapman gereken en önemli şey üzerinde taşımak. Ne yazık ki Türkiye’de kadınların %85’i almak ya da taşımak konusunda sıkıntı çekiyor. Neden? Toplumsal nedenler tabii ki. Mahalle eczanesine gidip öyle kafana göre istemek çok mümkün olmuyor. Biri görür biri beni hafif meşrep olarak değerlendirirler gibi endişeler var kadınlar üzerinde. Neticede, ataerkil bir toplumun ürünüyüz.
Çantanda taşısan, seks sırasında çıkarsan karşı taraf ‘’Oo, prezervatif taşıyor kıza bak..’’ der. Halbuki en doğal haliyle kendini istenmeyen gebelik ve hastalıklardan korumak istiyorsundur. Dolayısıyla bunu böyle gör, lütfen. Kim ne derse desin, eğer ki sen bir kadın olarak korunmak istiyorsan o prezarvatifi üzerinde taşımalısın. Kadınlar da prezarvatif taşıyabilir neticede , hatta taşımalı. Bu sadece erkeğin sorumluluğu değil.
Erkeklerin %78’i gerektiğinde alırım diyorlar. Aslında bu erkekten daha çok kadının ihtiyacı olan bir şey, o yüzden kadının taşıyor olması çok daha mantıklı. Herkes sevişmek istiyor ama kimse hazır gelmiyor yani.. Bunda ayıp bir şey yok.
Ambalajı dişinle açmıyorsun ve açtırmıyorsun, bu çok önemli. Çok havalı görünen bir şeydir, ama o açma sırasında yırtılma ihtimali çok yüksek. Sonra istenmeyen gebelik ortaya çıkabilir.. Elinle açıyorsun. Ucundaki rezervuar bölümünü parmaklarını sıkıyorsun. Baş kısmından aşağıya doğru geçiriyorsun. O hava boşluğunu mutlaka bırakıyorsun ki bu yırtılmayı yine engeller. Vajinada kuruluk varsa kayganlaştırıcı kullanıyorsun ki gene yırtılmasın. Seks uzun sürdüyse bazen yırtıldı mı yırtılmadı mı diye kontrol edebilirsin ve her boşalmada mutlaka bir tane kullanıyorsunuz. Boşaldıktan sonra aynı prezervatifle devam etmiyorsun. Bunlar istenmeyen gebelikten büyük oranda koruyorlar ama cinsel yolla bulaşan hastalıklardan bir miktar koruyor.
Çünkü, deri yoluyla bulaşan hastalıklardan prezervatifle korunmak çok mümkün değil. Geçtiğimiz seride Berk Karataş’la bunu da konuştuk.. Bunlar derinin ve sıvıların birbirine temas etmesiyle geçiyor. Yani siğil, HPV, herpes gibi bu hastalıklar prezervatif kullanmakla engellenebilen şeyler değil ne yazık ki. O yüzden dünyanın %80’i gibi bir oranda mutlaka cinsel yolla bulaşan bu hastalıklardan var. Bunlardan korunmanın en iyi yolu çok sık partner değiştirmemek. Ve güvenmediğiniz, bilmediğiniz kişilerle korunmadan birlikte olmamak.
Seks esnasında anı yaşayamıyorum, kendimi kısıtladığım anlarda ne yapabilirim ?
En büyük cinsel organ beyin. Beyin, koşar. Eğer kaygılar ve sorular varsa kafada, seks vasatlaşır.
Seks yapmadığın zamanlarda meditasyon yap. Düşüncelerden kurtulmayı değil de onların akıp gitmesine izin vermek daha doğru bir yöntemdir. Genelde meditasyonu şöyle anlatırlar: Meditasyon yapmak bir otobanın kenarında oturmak gibidir. O otobanın içerisinde senin düşüncelerin vardır. Ve o düşüncelerin gelip geçmesini uzaktan izlersin. Bazen bir tane arabanın peşinden gitmek istersin.. Birazcık koşarsın. Bazen arabaların yerlerini, geçişlerini, hızlarını düzenlemek, kontrol etmek istersin. Bunu yaptığını fark ettiğin anda tekrar kendini o otobanın yanına getirip düşüncelerin akıp geçmesini izlemek meditasyonun en doğru yöntemidir. Çünkü beyin düşünmeyi bırakmaz. Yani ben bir şey düşünmeyeceğim beyin için mümkün değil. Aynı otobanı seyreder gibi, uzakta oturup düşünceleri seyredebilirsin. Bazı beyin bunu kolay yapar, bazısı antrenmanla. Sessizlikte değil de müzikli bir ortamda sevişmek mesela gene beynin o koşmasını, düşüncesini yavaşlatabilir. Nefes alıp verişlerini düzenlemek, ses çıkarmak. Bunların hepsi insanı rahatlatan şeyler. Amaç, kafanın içindeki seslerin peşine takılıp gitmemek. Bulunduğun ortamın rahatlığından emin ol. Partnerinle sevişme sırasında gerekiyorsa konuş, çünkü hareket düşünceyi susturur.
Sevgilim ilişkiye girmekten korkuyor. Sebebi nedir ve nasıl giderilir ?
Bunun cevabı bin yıllar boyunca getirdiğimiz bu toplumsal düzen gereği ancak verilebilir.
Toplumsal olarak yüklediğimiz anlamlar, bu dünyanın en doğal şeyini, insanlığın ve bütün memelilerin ve geri kalan canlıların yaptığı bu en doğal şeyi çok karmaşık bir hale getiriyor. Ebeveynlerin ve sosyal çevrenin baskıları, ataerkil düzenin kadın cinselliğine yüklediği anlamlar, bunların hepsi üst üste yığıldığı zaman karşımıza kocaman bir dağa çıkıyor karşımıza.
Bir de, pornoyla birlikte seksi yanlış öğrenmiş bir sürü insan ile çevrelendiğimizde kadınların özellikle, seksten korkmaması işten bile değil. Düşünsene, bir yandan seks yapmak insanın en doğal şeyi ama bir yandan seks yapmak insan için en ayıp şey. Ne kadar saçma...
Yapmazsan terk ediliyorsun, yaparsan hafif meşrep sayılıyorsun. Haydi aştın bunu sevişmeye karar verdin diyelim, karşındaki seksi sadece pornodan ve mahalledeki arkadaşlarının yalan anılarından öğrenmiş bir nesil. Hem çok istiyor hem de sevişmeyi pornodaki gibi zannediyor. Yani sürekli hazır olman lazımmış gibi bir durum var. Her an seksten zevk almak zorundaymışsın gibi bir durum var.
Kimse kimseyle sevişmek zorunda değil arkadaşlar. Atalarımızda belki sadece sevişip ürememek, hayatta kalmaktı ama bugün tam bir şov dünyasına dönüştü. Bir pazarlama aracına dönüştü seks. Reklamlarda bile sürekli bizim bu dürtülerimizle oynuyorlar. O yüzden bunu düzeltmek yine bizim elimizde. Bambaşka dinamikler var. İnsanlık için sevişmek, hayatta kalmak, karnını doyurmak üstlerde değil artık. Maslow’un üçgeninden çıktık Hipotenüs’te koşuyoruz. Ebeveynlerimizin kızlarına yaptığı aşırı korumacı yaklaşım, belki senin de başkalarına yaptığın ayıp denilen ürün yerleştirmesini atlaman lazım.
Birinin kafasını rahatlatmadan bedenini rahatlatamazsın. Israr etme, zamana bırak.. Eğer zamana bırakamıyorsan, sevgilini bırak. O sorumluluğu yükleme, çünkü acele edeceksen ve ona sevişmediği için trip atacaksan durumu daha da zorla karmaşık bir hale getireceksin. Zamanla hallolmuyorsa ve sen her şeye rağmen birlikte olmak istiyorsan o zaman profesyonel bir yardım alman yine durumu çözebilir. Bunu bir psikologla konuşman ya da konuşmasına ikna etmek gerekebilir.