Fedai olarak çalışan Tony Lip (Mortensen), çok iyi eğitim almış siyahi bir piyanist olan Don Shirley'nin (Ali) çıkacağı konser turnesinde ona şoförlük yapacaktır. Güney’e doğru gitmeleri gerekecek olan turnede, yanlarında Afro-Amerikalılar için güvenli barınma, yemek ve iş seçenekleri içeren bir seyahat rehberi olan Green Book vardır.
Zekice kurgulanmış mizahı, keyifli müzikleri ve dostluk dolu hikayesi ile sıcacık bir yol filmi olan Green Book (Yeşil Rehber), 1960'ların başlarındaki ırk, sınıf ve toplumsal kısıtlamaları aşan gerçek bir arkadaşlığı konu alınıyor.
Mahershala Ali
Akademi Ödülü adayı Viggo Mortensen (Captain Fantastic, The Lord of the Rings trilogy) ve Akademi Ödülü kazanan Mahershala Ali (Moonlight, Hidden Figures) rol aldığı filmde, yönetmen koltuğunda ise dramatik çalışmalarla adını duyuran Peter Farrelly oturuyor.
Oscar yarışının en büyük adayı olması beklenen filmin vizyon gösteriminden önce iki ünlü oyuncuyla bir araya geliyoruz.
Viggo Mortensen
Film geneli yolda geçen bir dostluk hikayesi. Ve birçok önemli sahneniz arabada geçiyor ama yan yana bile oturmadan çok etkili bir duygu hissettiriyorsunuz seyirciye. Bunu başarmak zor oldu mu?
Viggo; Doğrusu iki adamın arabada olması çok sıkıcı olabilir. Diyaloglar ne kadar iyi yazılmış olursa olsun. Birbirinizle bağlantı kurmuyorsanız, çekimden çekime o anda diğerinin ne yaptığına reaksiyon göstermiyorsanız olmaz. Bunda eğlenceli.
Dinliyorlar birbirlerini. Dinliyor, izliyor. Cümlenin ortasında da olsa fark etmez. Arkamı döndüğüm anda karaktere girmiş oluyor. "Arkana dönmeni istemiyorum. Araba kullanıyorsun. Önüne bak." Yani olay verip alma mevzusu. Ama gerçekten dinliyor.
Mahershala; O şekilde çekmek bizim için avantaj oldu çünkü bir hissinizi kaybedince diğerleri gelişir, değil mi? Ayna vardı ama kamera oradaydı. Yani birbirimizi görmedik. Ben ensesine konuşuyordum o da pencereden bakıyordu. Yani bu durumda dinlemek, duymaktan ileri gidiyor. Bütün vücudunuzla dinliyor ve okuyorsunuz. Filmi arabada başlatmak için bunu bir hafta boyunca yapınca sonra arabadan inip de yan yana oturup sohbete başlayınca sanırım bu, aramızdaki uyumu artıracak bir şey yaptı.
Tony Lip karakteri için fiziksel olarakta bir değişim geçirdiniz. New York Aksanda ustalaşmak ve kilo almak... Daha önce roller için kilo verdiğinizi biliyorum. Bu daha eğlenceli mi, daha kolay mı?
Viggo; Kilo almak kesinlikle sonrasında kilo vermekten daha kolay ve daha eğlenceli. Bu, karaktere bağlı kalabilmek için önemli bir unsurdu. Spor salonuna daha az gittim. Elimden geldiğince belli bir şekilde görünmeye çalıştım. Tony karakterine aynen benzemiyorum. Mesela Mahershala tıpkı oynadığı kişiye benziyor.
Hep İtalyan yemeği mi yedin? Yerken karakterde miydin?
Viggo; Başta sadece İtalyan yemeği yedim hem de tonla. Birkaç kez Vallelonga ailesiyle yedik. Beni onlarla tanıştırdılar.
Mahershala; Ben, Viggo ve Pete'in ile okuma provamızda. Daha Viggo'yu tanımıyorum. Onu ikinci görüşümdü. Elinde üç ya da dört pizza ile geldi. Ben rolüm için kilo vermeye çalışıyorum. O elinde dört pizzayla geliyor. "Eh, birkaç pizza aldım işte" dedi. Sanırım ben bir dilimden bir ısırık almıştım. Gerisini Viggo yedi.
Green Book Toronto Film Festivali People’s Choice Award’un bu yılki sahibi oldu ve geçmişte bu ödüle sahip filmler Oscar’da bir çok dalda adaylık kazandı. Green Book için ne düşünüyorsunuz? Oscar filmi olmanın bir özelliği var mı sizce?
Mahershala: Sanırım baştan sona bütünlüğünü koruyan film demek. Her şey senaryoyla başlar. Yönetimin çok iyi olması gerek ve oyunculukların da harika olması gerekir. Ama sanırım Oscar filmi nedir konusu ve insanların onlara bakış açısı değişiyor. Bence 80'lerde bu başka bir şeydi. 70'lere dönersek de öyle. 90'larda başka bir şeye dönüştü. Şimdi de buradayız. İçerik çok farklı. Tecrübe, insanların beklentileri çok farklı. Elimizdeki teknoloji de farklı. Düşünecek çok şey var ama filmin yapması gereken ana şey iyi olmak.
Viggo; Katılıyorum. Mesela Green Book gibi sizin oynadığınız bir filmle ilgili konuşuluyorsa… Bazı insanlar ‘’Bu film Oscar alabilir. Senaryo Oscar'ına aday olabilir." diyebiliyor. Bu olsun olmasın, bir sebeple insanların hoşuna gidiyor demek. Herhangi bir şahsi sebeple bundan hoşlanıyorlar ve film onları çekiyor. Bunun beğenileceğini ve belki birden çok kez izleneceğini ve insanların aklında kalacağını söylüyorlar. Bunların hepsi iyi. Ama bunlar olmazsa da bunun harika bir film olmayacağını düşünmem.