Alice Rohrwacher, karantinada çektiği kısa filminde, görüntülü konuşmaların klostrofobisinden kaçıp, 16mm kamerasını komşularına çeviriyor. COVID-19 salgınının bizi fiziksel temastan sürgün ettiği günlerde, komşular arasında kurulabilecek farklı türden bağların imkanını sorgulayan bir kısa film. Her anına uzanıp dokunmak isteyeceğiniz dokusu ve zarif anlatımıyla, İtalyan güneşinin altında, insani bağlara ihtiyacımızı hatırlatan bir hazine. 16mm kamera, bir zoom lensi ve tarihi geçmiş selüloidle pek çok şeyi başarmak mümkün.
Ali Asgari’nin yönetmen koltuğunda oturduğu, Cannes ve Sundance’e seçilen bu İran kısa filmi, yolda rahatsız edici bir gece geçiren iki karaktere odaklanıyor. Ülkedeki yasalarını ve gençliği zaptetmeye çalışan sosyal tabuları eleştiren İki Saatten Uzun, sarsıcı, cürêtkar ve gerçekçi bir toplumsal dram. Umutsuz bir şekilde kadını iyileştirecek bir hastane ararlar. Ancak gerekli yardımı bulmanın başta tahmin ettiklerinden çok daha zor olduğunu fark ederler: Yasalar onlara engel teşkil etmektedir.
Barbara Hammer, 1998 yılında, Cape Cod yarımadasındaki bir kulübede bir ay boyunca her şeyden elini ayağını çekerek günlük tuttu ve kamerasıyla görüntüler, sesler kaydetti. 2018 yılında, bir başka yönetmenden, Lynne Sachs’tan tüm bu materyali kullanarak bir film ortaya çıkarmasını istedi. Barbara Hammer’ın yarıda kalan projesi, Lynne Sachs’ın elinde usta isme bir aşk mektubuna dönüşüyor. Yalnızlık ve yaşlanma üzerine düşünürken, etrafımızdaki güzellikleri görmemizi sağlayan olağanüstü bir günlük.
Köpek Dişi, The Lobster, Kutsal Geyiğin Ölümü ve Sarayın Gözdesi filmleriyle kendine has sinema oluşturan Lanthimos, bu sefer bir kısa filmle karşımızda. Dünya prömiyeri Locarno Film Festivali’nde yapılan Nimic, yine Efthimys Filippou’nun senaryosundan çekildi.
Ailesiyle sıradan, sorunsuz bir yaşam sürdüğünü düşünen profesyonel bir çello sanatçısının yolu metroda hiç tanımadığı biriyle kesişir. Bu karşılaşmanın onun üzerindeki etkisi sandığından da fazla olacaktır.
Gerçek olaylardan esinlenen Kimsesiz, Jonathas isminde, kimsesiz çocuklar yurdunda yaşayan ve evlat edinilmeyi bekleyen küçük bir çocuğun öyküsünü anlatıyor. Deneme süresi boyunca evli bir çiftin evinde kalan Jonathas, feminen tavırları yüzünden “geri gönderilir”.
Kimliğin değişkenliğini durağan ve rüya gibi sinematografisiyle vurgulayan bu kısa fllm, evlat edinme sürecinin karanlık yüzünü çarpıcı biçimde ele alıyor.Yönetmenliğini Carolina Markowicz yaptığı, aidiyet ve onaylanma ihtiyacı hisseden bir gencin yürek burkan öyküsünü anlatan Kimsesiz, Cannes Film Festivali’nde Kuir Palmiye kazanmıştı.
Fidel Castro’nun devrimle başa geçmesinden sonra Agnès Varda’nın Küba ziyaretinde çekilen fotoğraflarla oluşturulmuş özel bir kurgu. Varda’nın devrim sonrası toplumsal ve kültürel ortamı incelediği siyah beyaz bir belgesel. Küba Devrimi’nden 4 yıl sonra, Agnès Varda adayı ziyaret ederek değişimin kaydını tutuyor.
Eve dönerken yanında 1.800 kadar fotoğraf getiren Varda, bunlarla neşeli ve dinamik bir film kurgularken, fotoğraf ve sinema arasındaki sınırda dolanıyor, bir yandan da devrimin etkisine bizi tanık ediyor. Ünlü oyuncu Michel Piccoli tarafından seslendirilmiş 30 dakikalık bu kolajı tarihi bir eşikten geçmekte olan Küba’nın gündelik hayatını gözler önüne seriyor.
Çöpçatanlık sitesinde Doğu Avrupalı kadınlara yönelik bir ilana cevap veren Olla, Ukrayna’dan ayrılır ve Fransız banliyölerinde yaşlı annesiyle birlikte yaşayan Pierre’in yanına taşınır. Ancak banliyö yaşamı tutkularını dizginlemesi için yeterli değildir ve hiçbir şey beklediği gibi gitmez. Ariane Labed imzalı 2019 filmi, 16mm olarak çekildi.
Deniz, güneş, ada ve aile… Yaz tatili yapmak için gereken şey budur. Ancak Yuval, beklenmedik bir ziyaretçiyi getiren bu tatilden çekip gitmek ister. Tal Granit ve Sharon Maymon’ın yönettiği sürükleyici yaz aşkı filmi, kısacık bir süreye farklı duygular ve biçimler sığdırmayı başarıyor. İsrail’in güneşli sahillerinde geçen ve Yiftach Klein’ın rol aldığı film, eski aşkın tekrar canlandırdığı duygulara özlemle yaklaşıyor.
Beyrut’un banliyölerinde hayatıyla hayal kırıklığına uğramış Ömer’in keşfi onu şehrin derinliklerine çekiyor. Gerçekliğinden çok uzak ama yakın bir dünyaya dalıyor. Yolunu kaybeden Ömer, tekrardan bağlantılarına tutunmak ve ev hissini kazanmak için mücadele veriyor.
Ely Dagher yönettiği, 2015’te En İyi Kısa Film Altın Palmiyesi’ni kazanan Waves ’98, el çizimi ve fotoğraf biçimlerini birleştirerek şehir yaşamının çelişkilerininin yanı sıra umut ve hayal kırıklığı arasındaki gerilimi ortaya koyuyor. Övgü toplayan, cesur ve öngörülü bir sinema örneği!
Yıllar boyunca keşfedilmeden duran bir kutu dolusu aile fotoğrafı, kameranın önünde kayıp hatıraları uyandırır. Yas tutmaya dair bu kişisel öyküde, Sophy Romvari, aile arşivini keşfe çıkarken kendi travmalarıyla yüzleşiyor. Fotoğrafın ölümle olan ilişkisine dikkat çeken film, bir yandan da sinemanın şifalı güçlerine vurgu yapıyor.
MUBI'NİN KURUCUSU EFE ÇAKAREL'İN PLATFORMDAKİ 5 FAVORİ FİLMİ