“Heveslenemem”, “Zor”, “1 gr eksik”… Saymayı sürdürebiliriz ama Lil Zey’in rap sahnesindeki rüzgarını anlatmak için bu birkaç parça yeterli. Onun yaptığı müziği daha da etkili kılan, içinden gelen önlenemez tutkusu. “Ben sadece içimden geleni yaptım. Aslında hayal ve hedefleri kurarak giriştiğim bir şey değil müzik işi; içimde olan bir şey… Ben dinlenmeseydim de sürekli bunu yapmaya devam edecektim” diyerek bu tutkusunu ortaya koyuyor. Müzik üretimi, aynı zamanda bir çeşit terapi ve yüzleşme süreci onun için. Şarkıları, sıkıntılarını ya da korkularını yakın bir arkadaşla paylaşma aracı gibi görüyor. “İstemediğin veya çok korktuğun bir şey başına geldi, bunu kendi içinde susarak yaşamak bence çok daha ağır,” diyor ve bizle paylaşmak istiyor.
Zaman ne gösterir bilinmez ama Lil Zey, içgüdüleriyle hareket ediyor, şu an yaptıklarından oldukça tatmin oluyor ve yoluna bu şeffaflıkta devam etmek istiyor. Albümü hakkındaki hisleri ve ortadaki emek, “Çok içime sindi. Bu tamamen benim. Kendimi resmettiğim bir tablo bu albüm” sözlerinden açıkça belli oluyor, bize de bu tablonun tadını çıkarmak kalıyor.
2020 ya da pandemi gibi düşünebilirsin bunu, içinde yapmak istediğin veya gerçekleştirdiğin bir hayalin var mı ? Varsa o ne ve bir sonraki adımda sırada ne var ?
Yolun çok başında olduğum için, hayalim parçalarımı çıkarmak ve bunların başarıya ulaşıp ulaşmayacağını görmek. İnsan biraz kendini test ediyor ve merak ediyor sonuçlarını. Çünkü bir sürü parça çıkartıp dinlenmeyebilirsin de. Ben sadece içimden geleni yaptım. Aslında hayal ve hedefleri kurarak giriştiğim bir şey değil müzik işi. İçimde olan bir şey. Ben dinlenmeseydim de sürekli bunu yapmaya devam edecektim. Ama tabii ki çıkardığı parçaların büyük bir kitle tarafından beğenilmesi herkesin hayali. O yüzden ben de bunu gerçekleştirdiğimi düşünüyorum.
Pandemi çok işime yaradı burada. Kendi sesimi bulmamda, denemelerimin oluşmasında... Çünkü pandemi olmasa çok daha kalabalık bir takvimle ilerleyebilir sanatçı. Birçok şey sekteye uğradı. Ben aynı zamanda DJ'lik de yapıyordum. "Gigler" olmadı, DJ konserlerimiz... Böyle olunca benim evde, home studio'mda istediğim kadar şarkı yapma olasılığım oldu.
Bir de müziğe ve bu alana yeni giriştiğim sayıldığı için, mesela 2019 ile 2020 soundlarım çok farklı. Bu yönümü bulmama yardım etti pandemideki zaman bolluğu. Soundumu, kendi sesimi bulduğumu düşünüyorum ilerleyen parçalarda: Zor Zor 2, 1 gr eksik gibi... Ve burada ilerleyeceğim sesi, kendi sesimi buldum diyebilirim. O yüzden bu tabii ki hedef değil bir hayaldi. Ama bunlar olmasaydı da, başarıya ulaşmasaydı da devam ederdim. Beni durduracak bir şey değil başarı ya da başarısızlık.
Birinin şarkısını duyarsınız ve dersiniz ya; "keşke benim olsaydı!" Bütün albümüm öyle. Ben Amerika’da yaşıyordum önceden. Amerika’dayken ben böyle bir albümün çıkışını duysaydım Türkiye’de böyle bir kız böyle bir albüm yapmış diye, keşke biz yapsaydık derdim.
Bu pandemi dönemindeki o arayış ve zaman bolluğuyla yaptığım ekstra çalışmalar ve emek tam olarak hayal ettiğim sound’u yakalamamı sağladı. Ve bundan daha büyük bir mutluluk olamaz. Evet, çok içime sindi. Bu tamamen benim. Kendimi resmettiğim bir tablo bu albüm.
Müzik yapmak, kendine dair bilmediğin ne öğretiyor sana, ne fark ettiriyor ?
Çok fazla şey. Zaten müzik yapmak, şarkı yazmak kendinle bir muhabbet, bir sohbet gibi bir şey. Bilinçaltında sende var olduğunu bile bilmediğin farklı yerlerin açığa çıkmasını sağlıyor. Yani tamamen kendimi tanımakla alakalı. Hatta müziğin bana getirdiği birinci şey aslında bu sorunun cevabı: Kendimi tanımak...
Kendimle ilgili bilmediğim çok fazla şey çıktı ortaya. Melankolisinden tut ayakta durma gücü bulmama kadar. Bazen buraya kadarım diyorsun, kendi limitinin bu kadar olduğunu düşünüyorsun ama aslında şarkılarda her bakımdan çok daha derinliğin olduğunu, yoğun duygularının olduğunu görüyorsun. Bu yaptıkça çıkan, üstüne gittikçe karşına çıkan bir şey. Ama bir şarkının ortaya çıkması bana kalırsa sanatçının safi kendiyle olan sohbeti ve kendini tanıma yolu.
Şu an yaptığın şeyi yapmaya devam ettiren en büyük motivasyon nedir ?
Motivasyonumu açıklayamayacak kadar doğamda olan bir şey benim motivasyonum. Nasıl bir kuş, uçmak için yaratıldıysa ben de şarkı söylemek için yaratıldım. Öyle olduğunu düşünüyorum.
Biraz yüzleşme de belki?
Evet, tamamen yüzleşme. Ve bazı şeyleri, sıkıntıları dile getirince o hafifleme sağlıyor sende. Adeta terapi gibi. Yani istemediğin ya da çok korktuğun bir şey başına geldi, bunu kendi içinde susarak yaşamak bence çok daha ağır. Ama bunu şarkıya dökünce, örneğin ‘Heveslenmem’ ya da ‘1 Gram Eksik’ gibi parçalarda, sıkıntını birine söyleyince yakın bir arkadaşınla paylaşmış gibi oluyorsun.
Bir de onun karşılığını da buluyorsun. Yani senin yaşadığını belki bir başkası da yaşamış?
Evet, o da iç rahatlatıcı bir şey. Bencilce bir şey aslında bu ama çok iç rahatlatıcı. Mesela mesajlar alıyorum; seni üzen, sıkan kim veya ben de aynı şeyleri yaşıyorum, yalnız değilsin diye. Böyle şeyler diyor insanlar. Hem onlara destek olmanın mutluluğu hem de aman, ne büyütüyorsun herkesin başına gelen bir şey diyorsun kendine. Yani normalize etmeye yarıyor onu sözlü olarak söylemek.
Üretim sürecin nasıl işliyor?
Bir şarkı yapma aşamasında önce bir altyapı var, onun üzerine çok fazla düşünüyorum. Bu bende hangi hisleri çağrıştırıyor, ondan sonra bazen mesela birkaç melodi buluyorum bazen sözle beraber oluyor bazen önce melodi şeklinde.
Bu bende ne çağrıştırıyor, bu neyi anlatmalı, ne konuşmalı, nereye gitmeli.. Monoton bir vokal mi olmalı yoksa inişli çıkışlı mı olmalı? Bunların hepsini hayal ediyorum, bir ressamın o resmi çizmeden önce görmesi gibi... Yani yönümü bilmeden girmiyorum. Ama o da denenebilir, o da bir taktik, teknik. Yani aklında taslak halinde bir şey olur, stüdyoya girersin çok bambaşka bir şey çıkar. Onun da güzelliği ve tadı ayrı...
Hangi hisleri çağrıştırıyor, nereden konuşuyor bana? İlk önce melodiyi, şarkıyı ve armoniyi dinliyorum sonra onun üzerine koyuyorum, kelimeler yerleştiriyorum.
Bu röportajın bir bölümü GQ Bahar 2021'de müzikte yeni bir sayfa açanlar dosyasında yayınlanmıştır.
Yazı: Yiğit Tuna
Fotoğraf: Ali Kalyoncu
Moda Editörü: Anıl Can
Prodüksiyon: Derya Gürsel
Işık: Okan Ataş
Fotoğraf Asistanları: Burak Kuzgun, Tuğcan Temizkan
Moda Editörü Asistanları: Zeynep Bala Dura, Yağmur Yüksel
Prodüksiyon Asistanları: Eda Güneş, Busenur Can
Saç: Harun Ateş - Makyaj: Bedirhan Aydı