Sardı korkular gelecek yıllar

Sardı korkular gelecek yıllar

İklim değişikliği, biyoterör, nükleer savaştan çıkacak kıyamete zaten aşinayız. “Korkun” diye uyarıyor bilenler. Peki neden korkalım?

Çarpım tablosu

Rusya’nın Chelyabinsk şehrine düşen meteorun, bir arabadan çekilen görüntüsü şimdiden efsane. Daha büyüğü de düşebilir miydi? Ya da çok daha büyüğüyle kafa kafaya tokuşur muyuz? Bilim insanlarına göre cevap evet, hatta astronomların bir kısmı dünyanın sonunun günün birinde bu tür bir çarpışmayla geleceğini düşünüyor. NASA’nın temel işlerinden biri Güneş sistemi içinde gezinen ufak asteroidleri saptayıp, nereden geçtiğine bakmak ama henüz göremediği binlerce asteroid mevcut. İçinizi rahatlatacaksa söyleyelim, bunlardan biri Dünya’ya çarpacak olursa bir ay önceden bilinebilecek. Başka da bir lüksümüz yok. Bugünkü teknolojimizle buraya kadar: Sadece bileceğiz.

Manyetik fırtına öldürmez, süründürür

Gazetelerin en sevdiği konulardan biri: Güneş patlamaları kaynaklı jeomanyetik fırtınalar bize zarar verir mi? Bilimcilerin cevabı: Öldürmese de süründürür. Sebebi, kurduğumuz karmaşık sistemlerin dış etkiler karşısında çok hassas olması. Türkçesi, şu an hiçbir şeye hazır değiliz. Çünkü bir zamanlar yönetebildiğimiz süreçleri artık kontrol edemiyoruz. İnsanlar tarlaya uzak, gıda konusunda ulaştırmaya bağımlı. Küçük çiftçi ortadan kalktı, yerel gazeteler gibi dolaysız iletişim kanalları ölmek üzere. Her şeyi elektronik ortamda idare ediyoruz. İnternetin her türlü saldırıya karşı dayanıklı olduğunu düşünüyoruz ama kuvvetli bir jeomanyetik dalgaya karşı test edilmedi. Böyle bir durumda fabrikalar şalteri indirecek, enerji istasyonları kapanacak, trenler ve uçaklar duracak, uluslararası borsalar çökecek. En kötüsü, ayakta kalmak için gereken yerel bilgiye de artık sahip değiliz.

Akışına bıraktık

Gelecek 20 yıl içinde, bugün kullandığımız suyun yüzde 40 fazlasına ihtiyaç duyacağız. Hem enerji hem de gıdada ihtiyaç büyüyecek ama su rezervleri bu talebe cevap verecek mi? Bugünkü gıda üretiminin yarısı, dünya topraklarının sulanabilen beşte birinden geliyor. Yarın nüfus artınca su talebiyle nasıl başa çıkılacağı sorusuna şu an dünya üzerinde hiçbir bilim insanı veya hükümetin cevabı yok. Üstelik rezervler de üretim atığı kimyasallarla kirlenmeye devam ediyor, tatlı su ekosistemleri ölüyor. Atmosfer ve okyanus bilimci Giulio Boccaletti’ye göre, geleceğin en büyük konusu su. Bu uğurda savaşmaktan kaçmak içinse tek bir yöntem var: “Suyu kullanma biçimimizi değiştirmeliyiz, daha azıyla daha çok iş yapmalıyız.” Peki nasıl? Ona bir cevabı yok.

Haberin devamı GQ Türkiye Nisan sayısında ve iPad edisyonunda

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası