Doğallık o değil
Öncelikle özellikle ortaokulda başvurduğumuz, erkeğin doğallığı söz konusu olduğunda ağzımızı yayarak bahsettiğimiz o mağara adamı imajını kafamızdan atalım. Evet, yanımızda bir kadın yokken sergilediğimiz ve kendimizi rahat hissettiğimiz bazı hal ve hareketler var fakat kadının bizden beklediği doğallık o değil. Sizin evde yalnız kaldığınızda mum ışığında romantik şiirler okuduğunuzu düşleyen kadına yarım litre maden suyu içmişçesine sesler çıkarırsanız kadın bunu doğallık olarak algılamayacaktır. Ne olarak algıladığını ben buraya yazamadım, düşünün.
Davranış bozukluğu
En sık başvurduğumuz doğal görünme metodudur. Aslında gönüllü olarak başvurmuyoruz, bir nevi mecburi hizmet gibi düşünün. En çok da eğlence mekanlarında yaşadığımız bir şey bu davranış bozukluğu, çünkü işin içine dans giriyor. Balıkla yoğurt yerseniz zehirlenirsiniz efsanesi gibi “kadınlar dans eden erkeklerle ilgilenir” öngörüsünü kim ortaya attı bilmiyorum ama söyleyebileceğim tek şey; beceremiyorsanız yapmayın. Bu konuda kadınlar da ısrarcı olacaktır ama gaza gelmeyin. Zira eğer hedefinize ulaşamazsanız o kadın gittikten sonra kalan insanların size bıyık altından gülme ihtimalleri oldukça yüksek.
Hatalı yürüme
Tabii bu “seninki” asla karşınıza yalnız çıkan biri olmaz ne hikmetse. Kendisine sürekli sizden hiç hoşlanmadığını düşündüğünüz bir arkadaşı refakat eder. Siz “seninki”ne ne zaman kaçamak bakış atsanız o yanındakiyle göz göze gelirsiniz. Arkadaşlarınıza göre o kadın size âşıktır, o ikiliyi her gördüğünüzde başroldeki kadından önce “N’aber Güray?” diye sormasından siz de inceden şüpheleniyor olsanız da kabul etmek istemezsiniz. Onu en hızlı şekilde savuşturup hemen asıl hatırı sorulacak kişiye geçme hayalleri kurarken yanınızdan geçip giderler. “Neyse, iyi görünüyor” diye kendini avutmaktan başka seçenek kalmıyor bazen.
Seninkini başkasıyla görmüşler
Bu aslında hiç sizin olmamış kadın, bir gün yanında size dünyanın en çirkin adamı olarak görünen biriyle arz-ı endam ettiğinde, doğal davranmak Oscar’lık oyunculuk gerektirir. Kafasını ezmek istediğiniz adamın bir süre kuzen, köyden bir akraba, şoför veya eşcinsel bir arkadaş olduğu hayalleriyle yaşadıktan sonra gerçeği kabullenebilirseniz önemli bir sahneniz daha vardır: Üzgün olduğunuzu anlayan “seninki”nin bunun sebebini sorduğunda vereceğiniz cevap ve yüzünüzün şekli. Buradaki oyunculuğunuz Kadın Kokusu filmindeki Al Pacino kadar iyi olsa da kadını kazanamazsınız ama en azından içinizin yağlarını eritecek bir şeyler söylersiniz belki...
Benimki olma süreci
Tabii bunun bir de mutlu mesut sonlanan versiyonu var. Bir süre “seninki” diye adlandırılan insana “benimki” deme şansını veriyor hayat bazen insana. Ama “benimki” ilk versiyonu kadar sevimli değil. Bir kere heyecanı yok. Pat diye bir yerde karşına çıkıp alfabeni 15 harfe düşürmüyor hiç. “Benimki”ni genelde serzeniş için kullanıyoruz, “Benimki hiç böyle değil” oluyor genelde. O sizi hiç sevmediğini düşündüğünüz yakın arkadaş hâlâ sizi sevmiyor ama zorunluluktan enişte diyor gibi geliyor. Bazen bir ömür boyu “benimki” diyorsun, bazen de o “benim eskisi” oluveriyor.
Bu yazıda oluşan muhtemel bir merakı da gidereyim
Aslında kimse, kimseninki olmuyor. Sadece öyle söylemek güzel ve eğlenceli.
Yazının tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Ocak sayısında ve GQ Türkiye Dijital edisyonunda...