Türkiye’nin ön elemelerde İspanya’yla berabere kalınca çekilen kurayla finallere ilk kez katıldığı 1954 Dünya Kupası macerasını, Brezilya ve Pele’nin 50’lerden 70’lere uzanan efsanevi dönemini, İngiltere’nin topun çizgiyi geçip geçmediği hâlâ tartışılan bir golle kupayı kaptığı 66 finalini ya da mesela 74’te “gönüllerin şampiyonu” olan Cruyff ve arkadaşlarının güzel oyununu Halit Kıvanç’ın zengin tasvirleriyle dinlemeden Dünya Kupası’na başlamak, en azından mekruhtur.
Bu keyfi bu yıl da yaşama şansımız olur mu bilmiyorum ama ustaya hürmeten, sizden şimdiye kadar Dünya Kupası için hazırlanmış reklamlar arasından en çok beğenilenleri seçip anlattığımız bu yazıyı, Halit Kıvanç’ın radyo günlerinden kalmış o güzel sesiyle okumanızı rica ediyorum.
Ya heykelin dikilecek ya da...
Dünya Kupası’nın unutulmaz reklamları deyince birkaç marka hemen öne çıkıyor. Bunlardan en önemlisi Nike. Markanın 2010 Dünya Kupası’nın hemen öncesinde yayınlamaya başladığı üç dakikalık Write the Future filminde Drogba, Rooney, Ronaldinho ve Ronaldo gibi yıldızlara “Sahada ya tarih yazın, heykeliniz dikilsin, adınız binlerce çocuğa verilsin, herkes sizi taklit etsin ya da sahayı rakiplerinize bırakın, ulusal bir hayal kırıklığı olun, posterleriniz yırtılıp atılsın, yüzünüze bakan olmasın, bir karavanın içinde çürüyüp gidin” seçenekleri sunuluyordu. Bu epik reklam o kadar etkili olmamış ki İspanya şampiyon oldu.
Neyse ki hayat ve futbol, bu reklamda sunulduğu kadar acımasız değil. Futbolun o kadar hayat memat meselesi olmadığını unutanlara en güzel cevabı daha önce Johnnie Walker, Roberto Baggio’lu reklamıyla vermişti.
Sambacıların uçağı rötar yaparsa...
Dünya Kupası biraz da Brezilya demektir. Nike’ın Fransa’da düzenlenen 1998 turnuvası için hazırladığı reklamda, Brezilya milli takımının uçağı rötar yapıyor ve olaylar gelişiyor. Sambacılar ayaklarına geçirdikleri bir topla havaalanının altını üstüne getiriyor.
Bu şenlikli filmi Dünya Kupası tarihinin en güzel reklamı diye övenler olduğu gibi, hızını alamayıp tüm reklam tarihinin en iyi işleri arasında sayanlar bile var. Bu kadar övgüyü hak ediyor mu bilmem ama bence “gerçek Ronaldo”nun hatırına birkaç kez izlenebilir.
Golü atan kazanır!
Nike dünyanın bütün futbol yıldızlarını tek reklamda toplama fikrini, Türkiye’nin katıldığı son Dünya Kupası olan 2002’de de uyguladı. Oyuncular bu sefer çok çok uzaklarda, kimselerin bilmediği karanlık denizlere demir atmış bir hapishane gemisinde geçen turnuvada bir araya getirildi. Ekselansları Eric Cantona’nın himayesinde dörder kişilik sekiz takımın kapıştığı bu distopik turnuvada tek kural vardı: Ne şekilde olursa olsun, golü atan kazanır!
Jose takım kuruyor
Şöhretler karmasını tek reklamda toplama işine 2006 Dünya Kupası sırasında Adidas da girdi. Hem de ne giriş! Kadroda bu sefer yalnızca Zidane, Beckham, Kaka, Kahn gibi turnuvaya o yıl katılan starlar değil, geçmiş Dünya Kupalarının iki efsanesi, Beckenbauer ve Platini de yer alıyordu.
Jose adlı bir çocuğun arkadaşıyla karşılıklı takım kurup maça tutuştuğu bu izlemeye doyum olmayan reklam sayesinde mahalle maçının, “aldım verdim”in, çocukların büyük futbolcularla ilgili hayallerinin ve elbette topun sahibi olan çocuğu balkondan annesi eve çağırınca maçın bitmesinin evrensel “güzellikler” olduğunu öğreniyoruz. Futbolun dünyanın her yerinde neden bu kadar çok sevildiğini anlamak için bu reklamı bir kere izlemek yeter.
İnanç, ümit ve zafer
MasterCard’ın meşhur “paha biçilemez” reklam serisinin güzel bir örneğine 2002 Dünya Kupası öncesinde rastladık. Paris’te Dünya Kupası izlemek için ödenmesi gereken bedelleri kalem kalem dinlediğimiz, sonunda inanç, ümit ve zaferin paha biçilemez değerler olduğunu öğrendiğimiz reklama asıl havasını katan şeyse kesinlikle Era’nın Ameno şarkısı.
Rossi, Brezilya'da bir berbere girer...
Gelecekte unutulmaz Dünya Kupası reklamları arasında yer almaya aday işlerden biri, bu yıl Brezilya’da düzenlenen turnuva için Visa tarafından yapıldı. Reklamda, 1982’nin en büyük favorisi sambacıları, attığı üç golle daha ikinci turda çimlere gömüp kupa dışı bırakan, bu futbol ülkesine tarihindeki en büyük hezimetlerden birini yaşatan Paolo Rossi, Brezilya’da bir berbere gidip sakal tıraşı oluyor. Berber biraz önce gırtlağında ustura dolaştırdığı adamın Rossi olduğunu ancak kredi katındaki ismi görünce anlıyor. Bir anda çocukluğunda yaşadığı o büyük hayal kırıklığına geri dönen ve az önce kaçırdığı büyük fırsat için hayıflanan adam çok geçmeden kendini topluyor ve centilmenlik yaparak Rossi’ye “Bu sefer bizden olsun” diyor.
Diyor ama imtihan orada bitmiyor. Rossi’den sonra dükkanın kapısından, 1998 finalinde Brezilya’yı dağıtıp kupayı Fransa’ya kazandıran Zidane giriyor.
Arjantin tutkusu
Dünya Kupası’nda olduğu kadar konunun reklamcılığında da çok başarılı ülkelerden biri de Arjantin. 2010 Dünya Kupası sırasında yayınlanan Arjantin Tutkusu adlı reklam bunun en güzel örneği. Reklamda önce sıradan Arjantinlilerin kendi ülkelerini ve insanlarını yerin dibine sokan, “bizden adam olmaz” temalı gündelik şikayetleri eşliğinde Batılı ülkelerle ilgili hayranlık sözlerini işitiyoruz. Genç bir adam arkadaşına “Amerika’da yola ayağını atınca bütün arabalar durur, sana yol verir” deyip “bir de bize bak”a bağlıyor örneğin. Reklamın ikinci bölümündeyse bu klişe sızlanmalar yerini, Batılı ülkelerden sıradan insanların, içinde Arjantin, futbol, yürek ve tutku kelimelerinin bol bol geçtiği klişe övgülerine bırakıyor. Bu reklamdaki ruh halini en iyi bir Türk anlar herhalde.
Amerika futbol reklamından da anlıyor
Yıllarca Amerikalılar futboldan ne anlar dendi ama kazın ayağının öyle olmadığı zamanla anlaşıldı. Kupa tarihinde çeyrek ve yarı final başarısı bile olan ABD, 1994 turnuvasını düzenlemekle yetinmedi, bugün de 2022 kupasının ev sahipliği için aday.
2010’da Güney Afrika’da vuvuzelalar eşliğinde (Allah bir daha yaşatmasın!) düzenlenen Dünya Kupası’nda ABD, eski sömürgesi olduğu İngiltere’nin karşısına çıktı. Ayağına gelen bu fırsatı kaçırmak istemeyen Dodge, bu tarihi eşleşmeye tarihi bir reklamla karşılık verdi. Reklamda futbol yok, kırmızı urbalı İngiliz askerleri ve çakmaklı tüfeklerin karşısında Amerikalıların çok iyi anladıklarını iddia ettikleri birkaç şey arasında yer alan arabalar ve özgürlük var.
George Washington’u bir de şoför koltuğunda görmek isteyenler buyursun!
Aşkın Baysal, birbirinden ilginç reklam yazılarıyla her ay GQ Türkiye sayfalarında ve GQ Türkiye iPhone/iPad edisyonuda...