Günümüzde herkes uzun yaşamı satıyor gibi görünüyor. Ömür uzatan faydalar vaat eden takviyelerden, biyolojik yaşınızı düşürmeyi vaat eden kan testi aboneliklerine kadar her şey bunun bir parçası.
Kâğıt üzerinde bunların hepsi kulağa harika geliyor ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde, 2024’te 21,3 milyar dolar değerinde olan küresel uzun ömür pazarı, Market Research Future verilerine göre önümüzdeki on yıl içinde neredeyse üç kat büyüyecek. Ancak, gerçekten ortalamanın çok üzerinde yaşam süresine ulaşmış insanlar üzerinde derinlemesine bilimsel analizler yapabilene kadar, uzun yaşam etrafındaki bu heyecanın çoğu teorik kalmaya devam ediyor.
Bu noktada Cell Reports Medicine dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma devreye giriyor. Araştırmacılardan oluşan bir ekip, dünyanın en yaşlı insanını inceledi. Geçen yıl 117 yaşında hayatını kaybeden Maria Branyas Morera, bilinen en yaşlı insanlar (yani 110 yaşın üzerindekiler) listesinin başında yer alıyordu. 2023 yılında bilim insanlarını biyolojisini ve yaşam tarzını incelemeye davet etti. Amaç, yalnızca etkileyici yaşam süresine değil, aynı zamanda yaşla ilişkili hastalıkların belirgin şekilde yokluğuna katkıda bulunmuş olabilecek faktörleri anlamaktı.
“Maria son derece yaşlıydı ama aynı zamanda çok sağlıklıydı, bu oldukça nadir bir durum,” diyor araştırmayı yöneten Dr. Manel Esteller, Barselona Üniversitesi Genetik Bölüm Başkanı ve Josep Carreras Enstitüsü araştırmacısı. “Sağlıklı ve uzun yaşamının ardındaki ipuçlarını ortaya çıkarmak istedik.”
İlginçtir ki araştırma, iyi genlerin olduğu kadar sağlıklı yaşam tarzının da etkili olduğunu gösteriyor. “Yarı yarıya,” diyor Dr. Esteller. “Yarısı genetik, diğer yarısı ise hayatımızda yaptıklarımız. Davranışlarımız, yediklerimiz, egzersiz yapıp yapmadığımız.”
Diyet ve egzersizden sosyal yaşama kadar, Dr. Esteller’in Branyas’ın uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayan yaşam tarzı seçimleri hakkında anlattıkları:
Branyas çoğunlukla Akdeniz diyetini uyguluyordu. Bu diyetin, çeşitli araştırmalara göre, kalp-damar hastalıkları ve tip 2 diyabet riskini azalttığı, aynı zamanda uzun yaşamı desteklediği gösterilmiştir. Current Opinion in Clinical Nutrition & Metabolic Care dergisinde yayımlanan bir inceleme, bu diyeti “önleyici tıpta altın standart” olarak tanımlamıştır. Bunun nedeni, sağlıklı yağlar, bitkisel besinler ve antioksidan bakımından zengin içeriklerin iltihap karşıtı etkisidir.
Akdeniz diyetine uygun olarak Branyas’ın hayvansal protein alımı çoğunlukla tavuk ve balıktan geliyordu. Özellikle mavi balık türlerini tercih ediyordu. Bu balıklar Japonya’da oldukça popülerdir ve Japonya, dünyadaki en yüksek süperasır (110 yaş üzeri) oranına sahip ülkelerden biridir.
Araştırma, Branyas’ın bol miktarda yoğurt tükettiğini de belirtiyor. Günde üç kez yoğurt yiyordu ki Dr. Esteller bunu “belki biraz fazla” olarak tanımlıyor. Ancak her şeye rağmen araştırmacılar, bu alışkanlığın güçlü bir bağırsak mikrobiyomu geliştirmesine yardımcı olduğunu düşünüyor. “Bu çok önemli, çünkü yoğurt iltihapla savaşan bakteriler içerir,” diyor Dr. Esteller. “Kronik iltihabı olan insanlar daha yaşlı görünür ve çok daha hızlı yaşlanırlar.”
Uzun ömür söz konusu olduğunda “genellikle her gün egzersiz yapmanın haftada bir iki gün yapmaktan daha iyi olduğu düşünülür ve [Branyas] yıllarca bunu yaptı,” diyor Dr. Esteller. Neyse ki bu, haftada yedi HIIT antrenmanı yapmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Branyas’ın günlük egzersizi, tempolu bir yürüyüşten ibaretti.
Buna ek olarak Branyas haftada iki ila üç kez kuvvet antrenmanı da yapıyordu. “Bu, yaşla birlikte zayıflayan kemik ve kas gücünü korumasını sağladı,” diyor Dr. Esteller. Ayrıca tutarlılığın önemine dikkat çekiyor. “Hayatının sonuna kadar çok aktifti.”
Dr. Esteller, bu düzenli egzersiz alışkanlığının Branyas’ın uzun ömründe büyük bir rol oynadığına inanıyor. “Hareketsiz bir yaşam tarzı yaşlanmayı hızlandırır,” diyor. “Belki 40 yaşındasınız ama hücreleriniz 55 ya da 60 yaşında görünüyor. Maria’nın durumunda hücreleri 23 yıl daha gençti. Bu aktif yaşam tarzı muhtemelen hayatta olmasının nedenlerinden biriydi. Çünkü 117 yaşında olmasına rağmen hücreleri 94 veya 95 yaşındaki birininki gibiydi.”
Araştırmacılar, topluluk bağlarının genel yaşam süresinde önemli bir rol oynadığını kabul ediyor ve Dr. Esteller’e göre bunun biyolojik bir temeli var. “Aileniz ve arkadaşlarınızla etkileşim kurduğunuzda, onlarla iyi ilişkileriniz olduğunda, vücudunuzda hormonlar ve sinir iletimini artıran bir etki oluşur,” diyor. “Bu, tatmin olduğumuzda beynimizin dopamin salgılamasına veya mutlu olduğumuzda endorfin üretmesine benzer. Sosyal etkileşim sırasında beynimizde salınan çok sayıda hormon ve molekül var.”
Branyas, kendisini aile ve arkadaşlarla çevreleyen biriydi. “Zihni hâlâ çok berraktı,” diyor Dr. Esteller. “Sonuna kadar mantıklı düşünebiliyor ve net bir şekilde iletişim kurabiliyordu. Bu da büyük ölçüde ailesi ve arkadaşlarıyla güçlü bağlar kurmuş olmasından kaynaklanıyordu.”
Branyas sosyal bir yaşam sürdürse de uykuya da öncelik veriyordu. Her gece yaklaşık sekiz saat uyuyor, alkol ve tütün ürünlerinden uzak duruyordu. “Alkol, bağırsak mikrobiyomumuzu değiştirir ve kötü sağlıkla, hızlanmış yaşlanmayla ilişkilidir,” diyor Esteller. “Ve sigara içenlerin yaşlanmasının hızlandığını zaten biliyoruz.”
Branyas’ın DNA’sını analiz eden araştırmacılar, kalp hastalıklarına, bilişsel gerilemeye ve diyabete karşı koruma sağlayan bazı olağanüstü genlere sahip olduğunu tespit ettiler. Ancak Dr. Esteller’e göre, iyi genler tek başına bu kadar uzun bir ömür için yeterli değildi.
“Ebeveynlerimizden miras aldığımız genler, poker oyununun başında dağıtılan kartlar gibidir,” diyor. “Ama pokerde iyi olmayan biri, elinde iyi kartlar olsa bile kaybedebilir.”
Dr. Esteller, Branyas’ın genetik mirasının yanında, yeme biçimi, egzersiz düzeni ve genel yaşam tarzının aynı derecede önemli olduğunda ısrar ediyor. “Hayatımızda yaptığımız bazı şeyler DNA’mızda kimyasal bir iz bırakır,” diyor. “Onun yaşam tarzı, hücrelerini daha uzun süre genç tutmakta büyük rol oynadı.”
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.