- Israrla tekrarlanan hatayla başlayalım. Sert kahvenin, ürünün kendisiyle veya kavrulma miktarıyla ilgisi yok. Mesele çok basit: Her şey, suyun kahveye oranında bitiyor.
- İşin doğrusunu konu hakkında kitap yazmış Michael Haft ve Harrison Suarez’den öğrenelim. Kahve takıntılı bu adamlar diyor ki; altın oran, bir ölçek kahveye 17.42 ölçek su. Tutturdun mu, kralsın.
- Bilen biliyor da, biz vazifemizden geri kalmayalım. Su 100 derecede kaynar, kahvenin suyu 100 derecede can sıkar. 90 iyidir, 95 sınır. Kaynattıysanız dökün. Yeniden başlayın.
- Tabii ki çekirdek kahve alacaksınız. Eve getirdiğiniz kahve sürdürülebilir tarım kökenliyse sizi çiftçiyle de dost kılacak. Ama esas konu, en fazla birkaç hafta önce kavrulmuş olması. Sevgililik müessesesi gibi düşünün; kahveyi bekletemiyorsunuz, hele ilk randevuda hiç.
- Trendlerden mahrum kalmanıza gönlümüz razı değil. Yeni moda, az kavrulmuş kahve. Böylece çeşnisi daha çok hissediliyor. Hatta tozu toprağı bile ağza geliyor. Haft ve Harrison şöyle diyor mesela: “Fazla kavrulmuş kahve, yanana kadar pişirilmiş bifteğe benzer.” Zarif olun, yakmayın.
- Kavrulmuş kahveninki kelebek ömründen hallice. Bekletirseniz yine içersiniz de o cennet tadını alamazsınız. Uzmanı, kahvede şarabınkinden daha fazla çeşni bileşeni olduğunu söylüyor ama oksijene maruz kaldığında onları ara ki bulasın. Sözün özü: Kahvenizi tam da pişirmeden önce çekeceksİniz ki, bütün vaatlere kavuşun.
Yazının tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Ekim sayısında ve GQ Türkiye iPad edisyonunda....