Doğa İçin Endişeleniyorsan Yalnız Değilsin
Argüman

Doğa İçin Endişeleniyorsan Yalnız Değilsin

Çaresizlik duygusuyla geleceğimiz ve doğa için duyduğumuz kaygı kontrol edilemez bir seviyeye geliyor. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) eko-anksiyeteyi “kronik çevresel kıyamet korkusu” olarak tanımlıyor. Journal of Environmental Psychology'de yayınlanan 2020 tarihli bir araştırma ise bunu "iklim krizi farkındalığıyla oluşan olumsuz duygusal tepkiler" olarak özetliyor.

Sürdürülebilirlik Adımları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Kurum; “Çevre ve iklim krizi artık daha fazla gündemimizde. İletişim çalışmaları içerisinde olumludan çok olumsuzluk ve umutsuzluk içeren haberler daha fazla. Artan bu olumsuz haberler sonrasında her şey kötüye gidiyor ve bunun çözümü için çalışan kişi ve kurumlar yokmuş gibi bir algı oluşuyor. Bu algı ise çözümün parçası olmaktan öte bizleri sorun odaklı olmaya itiyor. Çevre ve iklim konusunda her bireyin ve kurumun yapacağı çok fazla şey var. Burada kritik konu, ben ne yapabilirimin yanıtını aramakta. Maya Angelou'nun dediği gibi; bir şeyi beğenmiyorsan, onu değiştir. Değiştiremiyorsan, kendi davranışını değiştir” diyerek aslında bir bireyin yapabileceklerinin düşündüğünden çok daha fazlası olduğuna dikkat çekiyor. 

Kurum; “Konu çevre ve iklim olduğunda değiştirebileceğimiz çok fazla şey var. Atık dönüşümü, enerji kullanımı, su tüketimi, yerel üreticilerin desteklenmesi bunlardan birkaçı. Bu konularda kendi yaşantımdan örnek vermek isterim. Kişisel etkimi azaltmak için düzenli olarak yaptığım şeyleri düşünüyorum ve o alanlarda olumlu yönde adım atmaya çalışıyorum” diyor ve aslında hepimizin yapabileceği çok sıradan gibi görünen ama etkisi bir o kadar fazla öneriler sunuyor ne yapabilirim diyenlere… “Daha az atık oluşturmak adına şampuan yerine katı sabun kullanıyorum. Bu sabunları, yerel üreticiler ve kadın kooperatiflerinden almaya özen gösteriyorum. Böylece onları da desteklemiş oluyorum. Su tüketimimi azaltmak adına duşta kısa süre kalmaya çalışıyorum. Kullan at tıraş bıçakları yerine klasik tıraş bıçağı kullanıyorum. Tutma yeri sabit olduğu için sadece jiletini satın alıyorum. Odamda aydınlatma konusunda 60W’lık ampul yerine tasarruflu ışık şiddeti de ayarlanabilir olan 6W’lık masa lambası kullanmaya başladım. Bu ve buna benzer konularda enerji tasarrufu yapmaya çalışıyorum. Böylece enerji tüketimini azaltarak, karbon ayak izimi küçültüyorum. Kullanmadığım kıyafetlerimi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin ikinci el satış mağazalarına bağışlıyorum. Bu sayede bağışladığım ürünlerin satışından elde edilen gelir öğrencilere burs olarak veriliyor. Ekşi mayalı ekmek, sirke gibi ürünleri evde kendim yapıyorum” diyor. 

Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Zeynep İşman ise iklim krizinin geldiği noktanın önüne geçmek için, hükümetler arası bir politikanın uygulanması gerektiğini ancak her bireyin de kendi küçük dünyasında alacağı basit önlemlerle katkıda bulunabileceğini söylüyor.  Zeynep İşman, çocuklarımızı çevre konusunda bilinçlendirerek, geleceklerine sahip çıkmaları gerektiğini anlatabileceğimizi söylüyor. İşman “Ne yazık ki çocuklarımıza böylesi kötü bir dünya bıraktığımız için de suçluluk duyuyoruz. Bu da eko-anksiyetenin sebeplerinden biri. Ancak sadece durup kaygılanmak bir işe yaramaz. Elimizi taşın altına koyup, küçük veya büyük kendi adımlarımızı atmalıyız. Küçük yaştan itibaren, dünyanın tüm canlıların evi olduğu bilincini aşılayarak, ihtiyaç ve istek arasındaki farkı öğretip, ihtiyaç dışı tüketimi azaltarak, hiçbir çöpü doğaya atmayarak, plastik, cam gibi atıkların geri dönüşüm şeklinde değerlendirilmesini sağlayarak, doğada daha çok vakit geçirip, doğa ile barışık çocuklar büyüterek, sokak hayvanlarına yardım ederek, karbon ayak izi konusunda daha çok bilgilenip, daha çok konuşarak, su tüketimi konusunda hassas davranarak, evsel gıdalardan çıkan çöpleri, kompost yöntemi ile toprağa gübre yaparak çevreye birey olarak verdiğimiz zararı en aza indirebilir, bu konuda duyduğumuz endişeyi azaltabiliriz” diyor.

Kaynak, Çevre ve İklim Derneği (REC) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Onur Akpulat “İklim değişikliği uzun süredir kapımızı zorlayan küresel bir kriz. Yıkıcı etkileri dünyanın çeşitli bölgelerinde net bir şekilde gözlemlenmesine rağmen, kapımızı kırıp içeri girene kadar görmezden gelmeye devam ettik. Son aylarda ülkemizde yaşadığımız, daha önce görülmemiş şiddet ve sıklıktaki, iklim değişikliği ile ilişkili afetler bu konudaki endişelerimizin artmasına neden oldu. İklim değişikliğini ciddiye almamanın nelere sebep olabileceğini maalesef acı bir şekilde tecrübe ettik” diyor. Akpulat; “İklim değişikliği ile mücadele için elbette hükümetlerin, yerel yönetimlerin ve iş dünyasının yapması gerekenler çok fazla. Ancak bizler de birey olarak bu mücadelede elimizi taşın altına koymalıyız. İklim değişikliğiyle ilgili kaygılarımızı azaltmanın en etkili ilacının bu yöndeki mücadeleye bireysel olarak katkı vermek olduğuna inanıyorum” diyor. 

Akpulat ilkokul sıralarında öğrendiğimiz ancak “sorumlu olmayan üretim ve tüketim alışkanlıkları” ile zamanla unutulan aslında kolay diyebileceğimiz bazı eylemleri hatırlatıyor bizlere. Akpulat, “Bozulan bir elektronik eşyamızı yenilemek yerine onarımı tercih etmek, değişim zorunlu ise enerji verimli ürünleri tercih etmek, hususi araba kullanımı yerine toplu taşıma, bisiklet, araç paylaşımı ya da yürümeyi tercih etmek, daha az kırmızı et yemek, sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmek, porsiyonları küçültmek, gıda atıklarını azaltmak, binalarda yalıtım yapmak, klima ve kombi kullanımını makul seviyelere çekmek gibi küçük ama kitlelerce benimsenecek ve tekrarlanacak alışkanlıklar orta ve uzun vadede iklim ve çevrenin yenilenmesine büyük katkı sağlayacak. Bazı şeyleri iyileştirebilecek güce sahip olduğumuzu bilmek ise kısa vadede çevresel kaygılarımızı yönetmemize destek olacak” diyerek aslında bireylerin yapabileceklerine ışık tutarken bir yandan da yaşadığımız kaygıyı yönetmemize umut oluyor.

Tüm bunlara benzer dönüşümleri düşünüp yaşantımıza uyguladığımızda ve yaşam şeklimiz haline getirdiğimizde; öncesinde bireysel bir duyarlılık ile başlayan bu sorgulamalar, alışkanlık haline geldikten ve tüm topluma yayıldıktan sonra fark gözle görülür hale geliyor.

İYİ NİYET YETERLİ DEĞİLDİR

roberta annan gq

İZLE
#Harekete Geç | GQ İklim Sayısı
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası