Kapak Fotoğrafı: Getty Images
Birine dokunma ihtiyacımız aslında doğduğumuz andan itibaren başlıyor. Araştırmalara göre daha çok fiziksel temas kurduğumuz bebekler daha az ağlıyor, daha iyi uyuyor ve beyin fonksiyonları daha iyi çalışıyor. İlginçtir ki yaşımız ilerledikçe daha az dokunuyoruz. Oysa birinin bize dokunması yalnızlığımızı azaltıyor, dertlerimizi unutturuyor. Yokluğunu yalnızlıkla ödediğimiz dokunma hissi, bize güven duygusu veriyor hatta stresi azaltıyor. Pandemi döneminde yakınlarımıza bile dokunmaktan korkarken para üstü aldığımızda birinin elimize değmesiyle irkiliyoruz.
Bazılarımız sarılmaya, öpüşmeye hasretken kimileri ise fiziksel temasta sınırlar koyuyor. Ancak dokunmanın tamamen yokluğu başka bir boyut. Sosyal izolasyonla geçen günlerimizde evinde yalnız kalan birçok kişi dokunma açlığıyla baş başa. Maske, mesafe, hijyen kurallarına uymamız gereken günlerde akciğerlerimizin sağlığından endişe duyarken, akıl sağlığımızın ciddi bir şekilde etkilendiği çok net göremiyor gibiyiz. Ocak 2021’de İngiltere’de yaşları 13-25 aralığında 2438 kişiyle yapılan araştırmaya göre, katılımcıların %67’si karantina döneminin getirdiği panikatak, gelecek kaygısı ve anksiyete sorunun pandemi bittiğinde de süreceğine inanıyor. Üstelik Dünya Sağlık Örgütü’nün Haziran-Ağustos 2020’de 130 ülke arasında yaptığı bir ankete göre mental sağlığımızın etkilendiği pandemi zamanında bizi iyileştirecek kurumlarda %93 oranında bir azalma var. Hepimizin psikolojisinin sınandığı ve kendimizle baş başa kaldığımız bu zamanda, salgının sağlık kurumlarına yıkıcı etkisini görüyoruz.
Fotoğraf: Getty Images
Peki, bu psikolojiyle nasıl başa çıkacağız? Elbette bir gün maskelerimizi rafa kaldırdığımız, saat sınırlaması olmadan gezdiğimiz günler gelecek. Aynı araştırmadaki %79’luk kesim pandeminin bitmesiyle akıl sağlığının iyileşmeye başlayacağına inanıyor. O günlerin hayalini kurarken bilim insanlarına kulak verdiğimizde sosyal izolasyonun yanı sıra, pandeminin getirdiği ekonomik sıkıntıların ve sevdiklerimizi kaybettiğimizde onları anamamanın getirdiği bir bunalımın da hâkim olduğunu söylüyorlar. Amerikalı psikiyatrist Sue Varma’ya göre yaşadığımız psikolojik sıkıntılarla baş etmenin birkaç yolu var. Yürüyüşe gitmek, spor yapmak sadece karantinada aldığımız kilolara değil mental sağlığımıza da iyi geliyor. Eğer yürüyüşe çıkamam diyorsanız bilgisayar ekranında saatler geçirdiğiniz sandalyenize yaslanın, gözlerinizi kapatın, derin bir nefes alın ve avcunuzu yumruk yaparak sıkın ve gevşetin. Uzmanlara göre uyku düzeni de psikolojimizi etkileyen önemli bir etmen. Gün içinde hobilerimizle uğraşmak, yürüyüşe çıkmak, iyi beslenmek ve iyi bir uyku çekmek şu anda izleyebileceğimiz en iyi metot. Öte yandan dokunmanın bizde yarattığı iyiliklere döndüğümüzde hayvanlar bunun en iyi örneği. İnsanlarla uzun süredir fiziksel mesafemizi koruyoruz ancak hayvanların virüsü taşımadığı bilimsel bir gerçek. Evcil hayvanlarımızla zaman geçirmek hem yalnızlık hissini hem de anksiyeteyi azaltıyor. Bundan dolayı ki pandeminin başlangıcından beri hayvan sahiplenmesinde büyük bir artış var.
Karantina döneminde 1. yılımızı doldurmak üzereyiz. Dünyanın her yerinde yaşı, ırkı, ekonomik durumu farklı olmaksızın tüm insanlar sağlık endişelerinin yanı sıra akıl sağlığından da daha endişeli hale geldi. Aşı yapılan kişi sayısı arttıkça kısıtlamalar gevşeyecek, biz de eski günlerimize döneceğiz. Dokunma ihtiyacımızın hat safhada olduğu bugünlerde unutmayın, bu yolda yalnız değilsiniz.
Akıl sağlığınızı korumak için 20 öneri yazısı için linke tıklayın.