Senden nesli tükenen kutup ayıları ile empati kurmanı beklemiyorum. Bu sefer başka bir teklifim var.
Bir an için ne olduğunu düşünme, umursama bütün bu olanları. Gelecek için kaygılanmayı bırak ve keyfini çıkar yaşamın.
“Ekmek elden, su gölden” demiş atalarımız. İstediğin gibi ye, canını hiç sıkma. Dert etmeyi bırak. Izdırap çekmemelisin. Anı hissetmelisin. Yapabilirsin!
Aşırı sıcaklardan yere düşmeyen elmayı bulana kadar kendinin efendisi olabilirsin.
Kasırgaların bataklığa çevirdiği topraklardan gelen çekirgeler ihtiyacın olan ekmeği yiyene kadar uyuyabilirsin.
Uzaklardan gelmeyen, neden olduğu umursanmayan silah sesleri uyandıracak seni.
Göldeki su kuruyup, yıkamak istediğinde kendini hatırlatınca endişelenebilirsin. Ama çok değil! Çünkü biraz daha para verirsen, eskisi gibi yapabilirsin.
Nefes almana izin vermeyen gökdelenlerin kaçıncı katında olursan ol, yağan yağmur seni rahatsız edecek. Pencereyi kapat, perdeyi kapat. Şimdi güvendesin.
İşsizlik hayat pahalılığı, salgınlar, nesli tükenen canlılar, hepsi perdenin arkasında. Yani senden uzakta.
Doğanın anlamı “kaçmak” olsun senin için. Arkadaşların gittiğin tatil, kamplar, ailenle yaptığın pikniklerin yerlerinde kurak, çorak, bataklık görebilirsin. Lütfen üzülme. Biraz uzakta aynısını yine yapabilirsin.
Belgesel izlemekten sıkılırsan, hayvanat bahçelerini gez. İnsan yapımı buz kalıplarının içinde serinleyen ayıları selamla, klimaların altında uyuyan Aslan Kral’a seslen. Ne söylediklerini zaten anlamayacaksın, o yüzden umursama. Hatta mutlu ol onlar için. Milyonda bir de olsa, rahatlıkları için keyif al, destek olmak için bol miktarda bağış bırak. Bir sonraki ziyaretine kadar gördüklerini unutabilirsin.
Haberlere bakmana gerek yok. Buzdolabın, cüzdanın ve arabanın deposu dolu. Bazen ağzına kadar, hınca hınç dolu. Stadyumlar, okul çıkışı metrobüs durakları hafta sonu restoranları gibi tıklım tıklım dolu.
Amazon ormanlarında çıkan yangın, evinin bahçesine gelene kadar umursama, sahte aynaların önünde ne kadar büyük olduğunu düşünerek.
Bırak kutup ayıları için kaygılanmayı, onlar senin için kaygılanana dek.
Bu teklif başka teklif; Görme, duyma, koklama yaklaşmakta olan şeyi.
İlla heyecanlanmak istiyorsan; görme, duyma, koklama yaklasmakta olan tehlikeyi. İzledigin filmde dunyayi yok edecek göktaşını düşün, kurtulacak dünya. Daha önceki filmlerde kurtulmuştu başı derde giren dünyayı her zaman bir kahraman kurtarmıştı.
Cayır cayır yanarken ormanlar, kahramanlara ve yangın söndürme uçaklarına güven, kılını yalnızca kendi rahatın için kıpırdat.
Olsun bu da başlangıç olabilir. Belki bu rahatlığın ne olduğu esinti diğerleri ile birleşir. Sonra büyür, çoğalır ve yayılır ve kocaman bir kasırgaya dönüşür. İstemesen de kendini içinde bulduğun kasırga ile ne yapacağını sor şimdi kendine.
Dur, dur… Daha çok erken. En iyisi şekerli bir şeyler ye. Kahramanlar bir yolunu bulacaktır, çünkü hep buldular. Reklam arasında ya da bölüm sonunda sen istemesen de kutup ayıları bulacak seni. Belki çoktan buldular, ya da bulmaları an meselesi. Nesli tükenen kutup ayıları seni bulduğunda senin için, olduğun durumla empati kurmak için geldiklerinde koş! Yaşamı kurtarmak için koş! Ya da Gezegen B’deki yazlığına koş!
Boşver şimdi, düşünmene gerek yok. Yolda karar verirsin.
UNUTMA
Yık perdeyi, fırlat “mouse”u, kır televizyonu, çık dışarı,
Her zaman geçtiğin yollardan bir daha yürü,
Unut aklından geçen düşünceleri,
Sen artık eski sen değilsin.
Belki kimse sana iyi şanslar dilemedi,
Kim bilir kimlerin kalbini kırdın!
“Neden ben” diye sorma,
Çünkü sen kendin tarafından seçildin.
Gözlerini ovuştur ve güneşe bak,
Temiz havayı içine çek,
Dereden biraz su iç,
Yemeğini göremediklerinle paylaş.
Kalbin açılıyor, tebrikler!
Anlıyorsun artık yaşamı.
Gözlerinin içine bakıyorsun,
Karıncaya taşıdığın mesajı veriyorsun.
Karınca tavşana, tavşan geyiğe,
Geyik selip sonra sana….
Uzun uzun, üstüne basa basa,
“Gezegeni korumayı unutma”!
BİZ DEĞİLSEK KİM? ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?