Güçlü, kuvvetli, mücadeleci yapısının yanında, yeteneklerini her sene üzerine koyarak geliştiren Barış Alper Yılmaz, “pes etmeme”nin güncel simgesi haline geldi.
Onun hikayesi alışılmışın dışında… Büyük kulüplerde değil, doğduğu Rize’de başladığı kariyerinin dönüm noktası, başkente, Ankara Demirspor’a transferi… Buradaki performansı onu Keçiörengücü’ne taşıdı. Ve Barış 8 gol kaydederek burada tam anlamıyla parladı. Galatasaray onu 2.1 milyon euro’ya transfer etti. Daha 3 yıl önce Keçiörengücü’nde forma giyen Barış için her şey çok hızlı gelişti. O şimdi Avrupa’nın en üst düzey ekiplerinin radarında…
Geçen sezon, sadece Galatasaray formasıyla 55 maça çıkan genç yıldız, Milli takımın yarı finali son anda kaçırdığı Euro2024 macerası nedeniyle, yazın bile dinlenmeye vakit bulamadı. Kariyerinin en kritik anlarından birini yaşayan Barış Alper Yılmaz, bu sezon yine formda. Şimdiden geçen yılki gol sayısını geride bırakan Barış’ın peşinde olanlar arasında uluslararası markalar da var. Barış Alper Yılmaz, GQ Türkiye Bahar 2025, Tişört: Skechers
Barış Alper Yılmaz’ı GQ dergisinin kapağına taşırken amacımız, onu daha yakından tanımanızı sağlamaktı. Öyle de oldu.
Barış, Rize’nin yaylalarında büyümesinden örnek aldığı futbolculara, kariyer hedeflerinden en sevdiği mevkiye birçok sorumuza büyük açıklıkla cevap verdi.
Burak Tatari: GQ Bahar sayımızın teması “Sen ve ben”. Senin Skerchers markasıyla işbirliğin ve marka yüzün olman da tam olarak temamıza uygun düşüyor. Buradan başlayalım.
Hem Barış Alper Yılmaz, hem de Skechers, “Hız, güç ve saha hakimiyeti”ni temsil ediyor. Bu birliktelik neler vaat ediyor?
Barış Alper Yılmaz: Skechers ile yollarımız kesiştiğinde, en çok sahadaki hız ve güçle birlikte, günlük hayatta sunduğu konfordan etkilendim. Bu beni hem sahada destekliyor, hem de saha dışında iyi hissetmemi sağlıyor. Skechers’la attığım her adımda, enerjimi koruyup sahada hakimiyet kurarken aynı zamanda stili ve rahatlığı bir arada yaşamak da harika bir his. Bu iş birliğiyle, global bir markanın sporcusu olarak sadece sahada değil, hayatın her anında fark yaratmayı ve sahada iz bırakmak isteyen sporculara ilham kaynağı olmayı hedefliyoruz.
BT: Türkiye milli futbol takımı Euro2024’te müthiş bir performans sergiledi ve yarı finali son anda kaçırdı. Çeyrek finalde verdiğin mücadele ve özellikle tecrübeli stoper Van Dijk’la ikili mücadelen çok konuşuldu. Bize o anları fiziksel güç ve dayanıklılık üzerinden anlatır mısın?
BAY: Euro 2024 hem biz futbolcular hem de Türk halkı için çok önemli bir organizasyondu. Şanlı bayrağımızı böylesi önemli bir organizasyonda en yukarılarda dalgalandırmak için var gücümüzle mücadele ettik. Ben de bireysel olarak iyi bir turnuva geçirdiğimi düşünüyorum. Teknik direktörümüz Vincenzo Montella nerede görev verirse orada elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Günümüz futbolunda fiziksel güç çok ön planda. Ben de bunu bilerek her gün ekstra çalışmalarımı sürdürüyorum. Hollanda maçında da dünyanın en iyi stoperlerinden olan Van Dijk ile tatlı-sert mücadeleye girdik. Benim için keyifli ve kendi sınırlarımı test ettiğim bir rekabet oldu.
BT: Türk takımları ve Türk futbolcular Avrupa ekipleriyle karşılaştığında, bazen fiziksel olarak o seviyeyi yakalayamıyoruz. Tüm taraftarlar, bunun istisnalarının başında Barış Alper Yılmaz’ın olduğundan emin. Peki bu nasıl oldu? Çocukluktan ve futbola başladığın andan itibaren bunu nasıl tarif edersin?
BAY: Rize’nin yaylalarında büyüdüğüm için genetik olarak şanslı olduğumu düşünüyorum. Şaka bir yana sadece ben değil, fiziksel olarak çok güçlü ve rakiplerine genel olarak üstünlük kuran başka yerli futbolcular da var. Burada en önemli faktörün genç yaştan itibaren ekstra çalışmalar yapmak olduğunu düşünüyorum. Sahada topla yapılan antrenmanların yanı sıra ben yaklaşık 10 yıldır neredeyse her gün spor salonunda atletik performans antrenörleri eşliğinde fiziksel gücümü artıracak çalışmalar yapıyorum. Genetik açıdan avantajlı olduğum bir gerçek ancak bunu futbol sahalarında ikili mücadelede üstünlük kurmaya çevirmek için çalışmaları devamlı sürdürmek ve kendini geliştirmek gerekiyor.
Üst düzey futbol, tüm profesyonel sporlar gibi çok büyük bir özveri ve emek gerektiriyor. 14-15 yaşından itibaren kamplarda geçen hayat, sporcuları yaşıtlarından soyutluyor. Erken yatıp erken saatlerde uyanmaktan, yiyip içtiklerine erken yaşlardan itibaren dikkat ve çocuk yaşta profesyonel yaşam, büyük bir inanmışlık ve sebat gerektiriyor. Ailenin,yakın dostların desteği bile her zaman yetmiyor. Her işte olduğu gibi spor hayatının çıkmazlarında da, imdada rol modeller yetişiyor. Barış Alper’e idolü olup olmadığını soruyorum. Yanıtını hiç düşünmeden veriyor: “Kesinlikle Cristiano Ronaldo. Gerçek bir ikon. Sahadaki lider duruşu, hiç bitmeyen enerjisi, mücadele gücü ve çalışkan yapısıyla örnek aldığım isim olduğunu söyleyebilirim. İlerlemiş yaşına rağmen sahaya koyduğu karakter ve kırdığı rekorlarla da birçok futbolcu için neden rol model olduğunu gösteriyor.”Barış Alper Yılmaz’ın fırsatı olsa Ronaldo’yla birlikte forma giymek için pek çok şeyden vazgeçeceğine eminim. Ama onun yolu başka. Göz önünde olmayan bir ekip olan Keçiörengücü’nden transfer olduğu Galatasaray’da ilk 11’in değişilmez ismi başardığı için, çok az insanın sahip olduğu “gerçekleşmiş hayalleri” de var. Çok az futbolcu, verdiği büyük emeğin karşılığında odalarına posterlerini astığı, yıllarca televizyondan izlediği yıldızlarla aynı takımda oynama ayrıcalığına sahip olabiliyor. Barış Alper’e, birlikte oynamayı hayal edip, bunu başardığı oyuncuların kim olduğunu soruyorum. Onun tabii ki birlikte oynamaktan gurur duyduğu çok yıldız var. Ama dört futbolcunun kariyerinde “kutup yıldızları” olduğunu anlıyoruz: “Halen takım arkadaşım olan Dries Mertens’in hem saha içi hem de saha dışında örnek bir isim olduğunu düşünüyorum. Yerli olarak da Türk futboluna ve Milli takımımıza önemli katkılar verenArda Turan, Burak Yılmaz ve Hakan Çalhanoğlu’nusöyleyebilirim. Arda abi ve Burak abi hem yurt içinde hem de yurt dışında oynadıkları takımlara önemli katkılarda bulunarak kazanılması zor başarılar elde ettiler. Hakan abi de Avrupa’da oynadığı her takıma verdiği katkılarla ön plana çıkan lider karakterli örnek bir profesyonel.”
Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk’ın başarı formüllerinin başında, güvendiği oyuncuları ihtiyaç anında farklı mevkilerde oynatmak var. Son 2,5 sezonda Barış Alper Yılmaz’ı sol bekten, sağ beke, sağ kanattan, sol kanada, hatta santrafora en az 5 farklı pozisyonda izledik. En çok hangi mevkide oynamayı sevdiğini merak ediyorum. “Önceliğim takımıma katkı vermek” diyor. Her pozisyonda elinden gelenin en iyisi yapmaya çalışıyor ama gönlünde yatan bir aslan var: “Kariyerimin başından bu yana hücumda görev yapan bir oyuncu olarak hücum hattında oynamayı daha çok sevdiğimi söyleyebilirim ama defans hattında görev yaptığımda da defansif anlamda kendimi geliştirmek hoşuma gidiyor.”
Süper Lig’de Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor başta olmak üzere, birçok uluslararası yıldız forma giyiyor. Ligin mücadele düzeyi yüksek ama temposu düşük. Büyük takımlar üzerindeki baskı bazen futbolcular için katlanılmaz düzeye çıkıyor. Maç sonrası tartışma programlarında, futbolcular ve hakemler acımasızca eleştiriliyor. Barış Alper’e Türkiye’de futbol oynamanın en zor yanını soruyorum. “Türkiye’de Avrupa’nın diğer ülkelerine göre futbolcular ve kulüpler üzerindeki baskı daha fazla. Taraftarlarımız çok tutkulu, 7/24 takımlarını düşünerek yaşıyorlar. Bu nedenle her maçı kazanmamız, hep başarılı olmamız bekleniyor” diyor. Avrupa ve Türkiye arasındaki en büyük farkın, Batı’da futbol eğlence ve keyif olarak görülürken, bizde yaşam biçimine dönüştüğünü söylüyor. “Bu da hata yapma veya kötü oynama lüksümüz olmadığı anlamına geliyor” sözleriyle, her hafta en iyi performansı sahaya yansıtma zorunluluğunu özetliyor.
BT: Acımasız eleştiriler aldığında bunlardan etkileniyor musun?
BAY: Eleştiri elbette olacak. Her işte eleştirinin olmasını normal karşılıyorum. Bizler de makine değiliz sonuçta, iyi veya kötü günlerimiz olacak, bunun doğrultusunda eleştirilmemiz de gayet doğal. Önemli olan eleştiri boyutunun saygı sınırlarını aşmaması. Ben şahsen eleştirileri her zaman dikkate alıyorum ve onlardan kendime pozitif yönde bir şeyler çıkartıyorum.
BT: İşler kötü gittiğinde nasıl ayağa kalkıyorsun?
BAY: İşler 365 gün boyunca iyi gitmez. Ben de böyle zamanlarda profesyonel ekibimden destek alıyorum. Günümüzde futbolcuların kendi ekibini kurmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ben de bu anlamda işinin uzmanlarından destek alarak ilerliyorum. Galatasaray’daki son üç sezonumda işler her zaman yolunda gitmedi ama Okan hocamızın liderliğinde takım olarak her seferinde daha güçlü kalktık. Hocamızın güçlü karakteri ve bizleri bir arada kenetlemesi, zor günlerde ayağa kalkmamızı kolaylaştırıyor.
RÖPORTAJIN TAMAMI GQ TÜRKİYE BAHAR 2025 SAYISINDA.