Olanı Olduğu Gibi Görebilmek
Wellness

Olanı Olduğu Gibi Görebilmek

Dünya giderek daha hızlı dönerken sen kendi içinde sakin ve özgür kalmaya gayret et.

Yeniye adapte olabilmek için eskiye veda edebilmek gerekir ve bu vedanın edinilmiş derslerle, öğretilerle, barış ve huzur içinde yapılması, yeniye daha hızlı uyumlanmamızı sağlayacaktır. Eskinin kapladığı alan ne kadar az, öz ve hafif olursa, yeni için o kadar geniş, ferah ve doyurucu bir alan kalır. Yeniye adapte olabilmek için gerekli bu alanı, ancak kendi başınıza yaratabilirsiniz çünkü etrafınızda mutlaka sizi geçmişe götürecek bir hatıra olacaktır. Bu hatıra bir fotoğraf, zihinde yer etmiş bir düşünce veya içinde yaşanılan ev olabilir.

Örnek olarak asana yoga pratiğini verelim, evvelden getirdiğiniz bir fiziksel sakatlık sizi bu anı yaşamaktan alıkoyabilir; vücudunuzdaki deformasyon, zihninizde canlandırdığınız, arzuladığınız pozun içine girmenize engel olabilir. Bu durum da hayal kırıklığını, geçmişe duyulan öfkeyi, geleceğe karşı ümitsizlik hissini pekiştirebilir. Elinizde olanın en iyisi olduğunu anladığınız, hissettiğiniz  ve bildiğiniz zaman “an” ile barışır, ana odaklanmaya ve teslim olmaya başlarsınız. Yeniye adapte olmak istiyorsak bir oyun hamuru gibi açık, esnek ve şekillendirilmeye uygun olmalıyız. İşte aslında o zaman, yeni diye bir şey olmadığını da anlamaya başlarız. Tek olanın şimdiki zaman olduğunu, anın bir önceki andan bağımsız olamayacağını; geleceğin, şu anın ve geçmişin bir bütün olduğunu anlarız.

Her “an”, birbirine geçmiş halkaların oluşturduğu bir kolye gibidir ve bu halkaların oluşturduğu kolye de bir döngüyü oluşturur... Konu böylelikle karmaya gelir; tekrar tekrar yaşadığınız “deja vu”ların, hayal kırıklıklarınızın, o an için hata sandıklarınızın tekrar etmesi ondandır. Ne zaman ki, o yaşanmışlıktan veya yaşanması gerekenden gerekli dersi çıkarırız, işte o zaman o karmayı kırar, o kolyenin halkalarını bağımsızlaştırmış oluruz. Bu çıkılan karmik yolculuk devam eder, ta ki aydınlanma dediğimiz olay gerçekleşene dek.

Konuyu içinde yaşadığımız fiziksel formlara getirdiğimizde, dünyanın bugün sunduğuna adapte olabilmek için esnek olmamız, geçmişin derslerine odaklanmamız, yüklerimizi ve yükümlülüklerimizi baş edebileceğimiz kadar, yani kararında edinmemiz gerektiği yorumunu yapabiliriz. Ne kadar hafif ve esneksek, o kadar atik ve adapte olabiliriz. Anın gerektirdiğine adapte olamamak egonun yarattığı bir durum da olabilir: “O kim oluyor da
bana bunu yapabiliyor?”, “Bana bunu yaptığı için ona dersini vereceğim!”, “Onu affetmeyeceğim!”, “Benim kim olduğumu biliyor mu?” Bu tarz söylemler anı yaşamamızı engelleyen, vedalaşıp özgürleşemediğimiz yaşanmışlıkların veya zihinsel kurgularımızın sonuçlarıdır ve bu zihinsel hantallık zihnin berrak görmesini ve karar vermesini engeller.

Şu anda oturma odamdaki döküm şöminede alevleri izliyorum; alevler hep birbirini takip ediyor, bir önceki olmadan bir sonraki alev oluşmuyor, alevi oluşturmak için topladığım çalı çırpı, odunlar, ateş olmadan da soba yanmıyor. Alevin oluşması için temel nesneleri bir araya getirmek ve gerekli  aksiyonları almak gerekiyor. Ne zaman ateşe dışarıdan gereksiz müdahaleler yapsam, ateşi coşturmak yerine söndürmüş oluyorum. Zihin, geleceği garanti altına almak için yaptığı çoğu müdahale ile olağan akışı etkiliyor ve çoğu zaman bu müdahaleler anın doğal akışını etkiliyor. Evet, dış müdahale gerekli ama gereğinden fazla değil. Bu müdahalenin sıklığı, derecesi, gerekliliği ancak tecrübe ile kazanılıyor. Nasıl alev sadece şu anda varsa, biz de mümkün olduğu kadar geçmişe takılı kalmadan, gelecek için endişe etmeden, zorlamadan, kurguladığımızı yüzde 100 oldurmaya çalışmadan, beklentileri minimize ederek, hayatın sunduğuna, bu sunulanlardan elde edilecek olasılıklara açık olarak ana adapte olmalıyız.

Tüm bunları dikkate aldığımız zaman, ihtiyacımız olan şeyin fiziksel esneklik değil zihinsel çeviklik olduğunu, maddi bolluk değil maddi manevra kabiliyeti olduğunu anlıyoruz. Ben bunu hafiflik olarak tanımlıyorum. Vücudu esnek, yoga pratiği yapan nice insan var ama zihinlerinde oluşturdukları pozları mükemmel yapamadıkları için üzgün, huzursuz ve tatminsizler. Maddi
olarak bolluğa erişmiş, servet sahibi nice insan var ama çalışmaya mahkum olduklarını düşündükleri için ellerindeki nimetlerden faydalanamıyorlar.

Her şeyin göreceli olduğu bu dünyada, en önemli kazanç kendini bilmek ve iç huzuru bulmaktır. Büyük laflar etmeden söylemek gerekirse, bence en büyük servet özgürlük ve özgünlüktür. Kendin olmaya devam ettiğin sürece günün getirdiklerine daha hızlı adapte olmamak işten bile değil. Gereğinden fazla düşünerek içimizde, hayatın gerisinde kaldığımıza inandığımız bir dünya yaratıyoruz. Başkalarıyla yarışa girmeden, medyada ve çevremizde yayılan haberlere aldırmadan, endişe etmeden kendimiz olabilmek. Bunu başarabildiğimiz zaman adapte olmamızı gerektiren bir durum da kalmayacak. Dünya ile bir olduğunu, evrenin bir parçası olduğunu fark ettiğin zaman sakinliği bulacaksın. Bu sakinliğe erişmenin en kolay yöntemi ise ilham kaynağımız, doğadan geçiyor.

Bu yazı GQ MOTY 2021 Özel Sayısı'nda yayınlanmıştır. 

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası