Daha mutlu olmanın 10 yolu, daha sıkı karın kasları için 7 ipucu, daha iyi bir seks için 25 tavsiye...” Derginin son satırına kadar uzatabilirim bu başlıkları. Daha iyi bir vücut, daha huzurlu bir beyin, daha sağlıklı bağırsaklar... Daha iyi, daha daha da iyi!
Nedir iyi? En iyi? Usain Bolt gibi koşabildiğinde mi en iyi olursun yoksa Oscar Pistorius gibi koşunca mı? Mahatma Gandhi gibi huzur ve sevgi dolu olunca mı en iyi olursun yoksa Elon Musk kadar zengin olunca mı? Instagram’ın en çok takipçili “ünlülerle poz veren”i olmak mıdır? Yoksa sosyal medyayı ve fırsatları çok iyi kullanınca en yardımsever, en kahraman şeklinde anılmak mı? Bilinen markaların geri dönüştürülmüş ürünlerini giyerek mi yoksa daha fazla kişisel gelişim kitabı okuyarak mı en iyi olunur?
İnsanın “optimal” yani en iyi hali nasıl olur? Daha çok su içerek mi? Daha iyi poz vererek mi? Daha az şeker tüketerek mi? Daha fazla meditasyon yaparak mı? Trendlere uyup hayvan haklarını savunarak mı? Üçüncü üniversiteyi okuyarak mı? İş arkadaşlarının emeğinin üzerine konup hep kendini öne çıkararak mı? Dönemlere, dalgalara, rüzgarlara uygun tarz değiştirerek mi? Gerekli hashtag’leri iki gün kullanıp ne kadar hassas biri olduğunu göstererek mi, spor salonundan selfie’ler paylaşarak mı? En iyi kahveyi içerek mi, en fazla ülkeyi gezerek mi?
Üzgünüm ama ne karın kaslarınız ne bacak kaslarınız ne de Instagram takipçi sayınızın dünyaya bir faydası yok tabii bunlar dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için mücadele araçlarınız arasında değilse.
2023 hepimiz için önemli bir yıl. En azından Türkiye’de yaşayanlar için. “Nereden nereye atladın” demeyin. Bir yere bağlayacağım için yaptım bu atlamayı. Ayrıca tüm dünyada politika artık her yerde; kadın dergisi, müzik dergisi, diziler, pijama partileri, manikürcüler, hatta mumlu romantik yemek masalarında bile siyasete varıyor konu. Üstelik şu an hiç olmadığı kadar büyük bir iyilik/ kötülük karmaşasının ortasındayız. Kör karanlıkta umut arayan insanların daha iyiyi, daha doğruyu arayacak durumları olmaz, günü kurtarmaktır istek. Çünkü en basit, en sade iyiye bile ulaşmak çok zor hatta imkansız gibidir... Elimizde kalan tek çözüm, kendimizin en iyi versiyonu olmak.
Şimdi “KENDİNİZİN EN İYİ HALİ OLMANIN 10 YOLU” başlıklı bir liste yapacak değilim tabii. Yapabileceğim tek şey, düşünürlerin, uzmanların görüşlerini aktarmak olabilir. Gelin görün ki onlar da iyi insan olmak konusunda tam bir fikir birliğine varamamışlar ama birbirlerine çok yakın yerlerde dolaşmışlar. Mesela Aristoteles “eudaimonia” (Yunanca kelime karşılığı “iyi ruhlu olmak”. Diğer anlamları ise refah, mutluluk, mutlu hayat) kavramını anlatırken en iyi hayata ulaşmak için iki şey gerektiğini söyler: Erdem ve akıl. Ne yazık ki Milattan Önce 384 yılında doğan Yunan filozoftan yaklaşık 2500 yıl sonra, biz hala daha erdem ve akıl yoksunluğu nedeni ile acı çekiyor, fakirleşiyor, sevdiklerimizi kaybediyor, üstüne üstlük karanlık bir iklim krizinin getirdiği kuraklığa sürükleniyoruz.
1902-1987 arasında yaşamış, hümanizm fikrinin yaygınlaşmasını sağlayan Amerikalı psikolog Carl Rogers ise en iyi insanı “kendini gerçekleştirebilen insan” olarak tanımlar. Bunun yolunun ise, kendini olduğu gibi kabul etmek ve insan olmanın gereklerini yerine getirebilmekten geçtiğini anlatır. “Temel ihtiyaçları karşılanan kişinin bunları yerine getirebilmesi mümkündür” der psikolog. Ama bunun da yaptığımız her hareket için kişisel sorumluluk almamıza ve olabileceğimizin en iyisi olmak için çaba göstermemize bağlı olduğunu ekler. “Kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde değişebilirim” diyen Rogers, bu sözüyle insanın en zorlu testi geçmeden en iyiye varmak için değişemeyeceğinin altını çizer. Yapılacaklar: Kendini olduğu gibi kabul etmek, kapasitenin farkında olmak. Aksini yapmanın yani kendi düşüncelerini, yaptıklarını en iyi görerek böbürlenmenin, süslü sözlerinle başkalarını kandırabildiğini düşünmenin benliğe saygısızlık olduğunu anlatır. Aslında kendini olduğu gibi kabul etmeyi en iyi doğadan öğrenebiliriz: Hiçbir ağaç kendini olduğu boydan 10 cm daha uzun göstermek için kasılarak durmaz. Hiçbir nehir soldan gidiyormuş gibi gösterip sağdan gitmez.
Hümanizmin bir başka temsilcisi -Rogers’tan daha ünlü olanı- Abraham Maslow da Rogers’ı teyit eder ve “kendini gerçekleştirebilen kişi” piramidin en tepesine ulaşan kişidir der. Popüler isimlerden bir başkası, psikoanalist Erich Fromm, zenginlik ve statü gibi maddi yönelimler yerine sevgi, kişisel gelişim gibi manevi değerlere yönelmiş kişiyi “en iyi insan” olarak tanımlar.
Biz bu konuda düşünmeye devam ederken kaç bin yıl daha geçecek acaba? Belki de en iyi insan, en iyi olmayı düşünmek ve konuşmaktan öteye geçip harekete geçen insandır. Ya da belki tek başına değil hep birlikte hareket etmeyi seçen kişidir. Hatta, bir topluluğun hiçbir bireyini ayırt etmeden en iyi haline gelmesi için uğraşabilmektir en iyi insan olmak.