Ekin Beril’le Özgün ve Özgür Hayaller
Dergi Konuları

Ekin Beril’le Özgün ve Özgür Hayaller

Kendini bize “eğlenmek için çekiyordum” dediği akapella videolarıyla tanıttı. İlk zamanlar neredeyse sadece dudaklarını gördüğümüz bu gizemli kızın kendi tarzı ve bu tarzda ürettiği müzik kısa zamanda bir milyon takipçiye ulaştı. Biz de ilham veren ve risk alanların peşinden koştuğumuz bu sayıda, sonrası o dahil hiç kimsenin hayal etmediği kadar hızlı ve başarılı bir şekilde yazılan bu hikâyenin kahramanı Ekin Beril ile özgün ve özgür olmayı konuştuk.

Kamera açılınca yarı siyah yarı beyaz saçları ve ekranın ötesine yansıyan heyecanıyla karşımda beliren bu kadın, hakkında araştırma yaparken not defterime yazdığım “cesur, farklı, özgür” kelimelerinin yerlerine tam oturduğunu kanıtlıyordu. Çanakkale’den İstanbul’a, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrenciliğinden sahnelere uzanan yolculuğu ondan dinlemek istediğim ilk öykü. “İstanbul’a üniversite için geldim. Çocukluğumdan beri tutkum olan müziğin peşinden, önce okulun ilk senesinde katıldığım bir grupla Taksim’deki barlarda çalarak gittim. Sonra Instagram’a akapella videolarımı yüklemeye başladım. Bu videolar tahmin etmediğim kadar büyük kitlelere ulaşınca kafamda ‘ben müziği bir kariyer olarak görebilirim’ fikri oturmaya başladı,” diyor. Laf arasında iki sene kaldığı ve bir yapım şirketi kurduğu bir Budapeşte macerası olduğunu öğrenince ilk aklıma gelen soru “neden döndün?” oluyor. “Budapeşte’ye temelli kalmak fikriyle gitmemiştik. Bir süre sonra hem burayı özlediğimi hem de Türkiye’de yapacağım şeyin insanların hayatlarına dokunabileceğini fark ettim.”

Kendi ülkesinde, ana dilinde yaptığı şarkılarla bir kişinin bile hayatına dokunmanın değerine inanan Ekin için bu dönüş doğal olarak çok sancılı olmuyor. Hatta ilk bestelerini yapmaya başladığı bu dönemin sonuna ilk albümü olan “Dualite”yi bağlayıveriyor. Tüm bu hızlı değişimin ortasında kalan, kızlarını hukuk okumaya göndermiş anne ve babanın tepkisini merak ediyorum. “İlk başlarda şaşırmadılar ve biraz sorgulamadılar dersem yalan olur. Ama bu işe âşık olduğumu ve ömür boyu yapmak istediğimi anlamaları çok uzun sürmedi. O zamandan beri de hep arkamdalar” diyor gururla. Peki ailenin kısa zamanda alıştığı bu değişimin tam ortasında duran Ekin’in adaptasyon süreci? Sosyal medyada yayınladığı ilk videolarda yüzünü uzun süre göstermemeyi tercih etmiş. Şimdiyse karşımızda video klipleri, albümü ve çıktığı konserlerle duruyor. “Müzisyen olarak bir söylemim oluşmaya başladıktan sonra insanların beni tanımalarının bir anlamı olacağını düşündüm. Ondan önce yaptığım içerikler daha eğlence videolarıydı. Orada benim kim olduğumun bir önemi yoktu,” diyerek giriyor söze. Kendi şarkılarını yazdığı ve kendimi tanıtmak istediğim bir döneme girince görünür olmayı kabullenebilmiş. Görünürlüğün beraberinde getirdiği “dijital zorbalık” bedellerine alışıp alışamadığını soruyorum. “Gerçekten tanınmaya başladığınızda çevrenizdeki insanların değişimine şahit olmak ağır geliyor. Normalde görünce sana selam vermeyen kişiler seninle sohbet etmeye çalışıyor. Her şeyden şüphe etmeye başlıyorsunuz. Ben bu durumu üretirken kendime idealler belirleyerek ve işime konsantre olarak atlattım. Bu idealler çevresinde üretmek ve onları korumak için ilk başlarda büyük kitlelere hitap etmekten uzak durdum. Daha seçici bir kitle içerisinde var olmak istedim. Ama bugünkü Ekin böyle düşünmüyor. Artık daha çok insana dokunabilen bir müzik yapmak konusunda çok rahatım.” 

Hayatındaki değişim ve ikilemleri her daim yaratıcılığını desteklemek için kullanmış birinin ilk albümünün adının “Dualite” oluşu da pek tabii hoş bir tesadüften fazlası. Kendinden şüphe etmek, iyi ve kötüyü sorgulamak, yaptıklarımızın nedenlerini aramak üzerine kurgulanmış bir albüm bu. “İnsanlar hiçbir zaman dışarıdan nasıl gözüktüklerini bilemiyorlar. Tek bildiğimiz kendi kafamızın içindeki imajımız. Bu yüzden benim kendime sürekli sorduğum ‘yaptığım şeyleri neden yapıyorum?’ sorusunu başkalarına da sordurmak istedim.” diyen Ekin’in bestelerinin de ilk adımları bu sorularla atılıyor. “Kendimle ilgili bir sorunu düşünüp o sorunu kafamda çözmeye çalışıyorum. Bu sırada şarkı ortaya çıkıyor. O şarkı bittiğinde o sorun da çözülmüş oluyor. Bu yüzden üretmek bana fazlasıyla haz veren bir şey.” dediğinde yaratım sürecine hayran oluyorum. Bir yandan da kafamda beliren “müzisyen olmak için sadece yetenek ve ilham yeter mi?” sorusuna cevap aramaya başlıyorum. Ekin hemen imdadıma yetişiyor. “Ben kendimi çok iyi bir müzisyen olarak tanımlamıyorum. Ben elimdeki imkanları görüp onlardan bir şeyler yaratmaya hevesli ve devamlı öğrenmeye aç bir tipim.” Müzikalite açısından öğrendiklerinin çoğunu halen birlikte çalıştığı Caner Anar’a borçlu olduğunun altını çizerek devam ediyor. “Acemi ruhla müzik yapmayı seviyorum. Bir bilim olmasının yanında müzik, büyü gibi de bir şey. Bir anını müzik dinleyerek kafana kodlayabiliyorsun. Yıllar önce dinlediğin bir şarkıyı açtığında burnuna bir koku gelebiliyor. Bu yüzden sadece uyumlu notalardan oluşmadığını ve matematiksel olarak çözümlenecek bir yanının olmadığını düşünüyorum. Acemi ruhun bu farklı yakalayabileceğine inanıyorum.” 

KENDİN OLABİLMEK 

Şarkılarını dinlerken bizim bildiğimiz anlamıyla acemiliğin yanından bile geçmeyen bu cesur müzisyenin yeteneğinin doğuştan olduğu besbelli. Peki ilhamının ikilemlerden başka kaynakları var mı? “Benim için en etkileyici şey, kendin olmayı başarabilmek ve bunun arkasında sağlam durabilmek. Özgür olma cesaretini gösterebilen, farklı olmaktan korkmayan ve insanlara kendini olduğu gibi kabul ettirebilen herkesten ilham alıyorum.” Farklı görünme cesareti der demez aklıma şimdiye kadar en az beş farklı renkte gördüğüm saçları geliyor. “Özgün veya özgür müyüm bilmem ama bu uğurda sınırlarımı zorlamayı ve insanları şaşırtmayı seviyorum. Normalde renkli saçtan hazzetmeyen bir insanın sadece benim müziğimi sevdiği için renkli saça daha pozitif bakabileceğine inanıyorum. Bir taraftan insanların saygısını kazanırken diğer taraftan farklılıklara açık olabilecekleri bir örnek yaratmaya çalışıyorum.” diyor uçları siyaha boyanmış beyaz saçlarıyla gülerek.

Yazının tamamı GQ Bahar 2021 Sayısında...

Yazı: Deniz Bulutsuz

Fotoğraflar: Can Büyükkalkan

Moda Editörü: Erkan Altunay

Prodüksiyon: Derya Gürsel

 

GQ BAHAR21 KAPINA GELSİN 
GQ Türkiye Bahar 2021

İZLE
Çağatay Ulusoy Kapakta #GQBahar21
İLGİLİ İÇERİKLER Ekin Beril GQBahar21
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası