İlk durağımız Afrika’ydı... Planlandığı gibi… Fakat vardığımızda test olan bir ekip arkadaşımın korona testi pozitif çıktı. Doğal olarak tüm planlar suya düştü ve hep birlikte karantina sürecimiz başladı. Halbuki İstanbul’un monotonluğundan sıkılmış büyük bir heyecanla dağlara çıkıp, geleneksel yemekler yemeyi, insanlarla tanışıp ilişkiler kurmayı bekliyordum... Kendimi ineklerin, koyunların, tavukların arasında bir çiftlikte buldum!
Hikaye ise şöyle gelişti: Biz aslında Afrika'nın yakınlarında küçük bir ülke olan Esvatini’ye gitmeyi planlıyorduk. Fakat ülke değiştirmek için korona testinizin negatif olması gerekiyor. Hedefe ulaşmak için sınır yolunda giderken test sonuçlarımızı aldık ve işler bir anda sarpa sardı...
Burada yollar ters. Yani bana göre ters en azından. En sonunda bir misafir evi bulduk. Oraya sığındık ve bir haftadır buradayız.
Çiftlikteki sabah rutinimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk yaptığım şey çiftliğin yanındaki ormanda küçük bir gezintiye çıkmak. Sonrasında eve dönmeden hemen önce aşağıdaki derede yüzümü yıkayıp ayılmak. Sonrasında bir kahve ya da çay hiç fena olmuyor ve kahvaltı hazırlıyoruz. Sonra da artık ne istersek.
Çok fazla kişiyle tanışamadık. Ama çiftlik sahibi Colette ve Gerard bana sorarsanız iyi insanlar. Bizlere burayı verdikleri ve yemek, kaynak, enerji sağladıkları için mutluyum. Enerji deyince de fosil yakıtların yakılmamasını savunan biri olarak enerjiyi solar panellerden üretiyoruz ama Afrika'nın geneline bakarsak çok fazla kömür ihracatı var. Aynı zamanda kömürden doğalgaz çıkarıp onu satan şirketler var. Sitelerine girdiğimde bir iklim değişikliği raporuyla karşılaştım. Girdim okudum. Demişler ki: Karbon emisyonlarımızı son yıllarda azaltmayı hedefliyoruz. Koydukları hedefler 2050 için ayrıca. Üzücü.
Biraz da iyi şeylerden bahsedeyim sizlere. Bir sürü yeni bitki ve hayvan türüyle karşılaştım.
Afrika’da karantinadayım ve İstanbul'dan daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Aynı monotonluktan çıkıp bambaşka bir kıtada bambaşka bir ülkede bambaşka şeyler yapabiliyorum. Yediğim yemekler de biraz değişti. Yani kendi bahçemizden toplayıp yemek yapıyoruz. O yüzden daha da organik tabii ki. Bolca salata, balık, çeşitli meyveler. Doğayla yaşamayı karantina yüzünden sanırım biraz unutmuşum. Burada havalar da biraz değişik. Kimi zaman bütün gün sisli kimi zaman sıcak kimi zaman da soğuk geçiyor.
Biraz düşündüm ve gün içinde en çok kullandığım aletlerin ne olduğuna karar verdim. İstanbul’a göre baya değiştiğini de fark ettim.
İstanbul’da en çok kullandığım üç alet:
Afrika'da en çok kullandığım üç alet:
Karantinadan sonraki hedefimiz test olduktan sonra eğer hepimiz negatif çıkarsak biraz daha burada kalıp yüksek ve büyük bir dağa çıkıp orada yaşamak ve buranın yerel insanlarıyla tanışmak istiyorum.
Hayat devam ediyor. Burada durmazsam bu yazı da devam ediyor; ama yazı yazmak yerine biraz çıkıp dolaşmak istiyorum.
Hepimize iyi ve sağlıklı günler!
Bu yazı #GQya21 sayısında yayınlanmıştır.
BİZ DEĞİLSEK KİM? ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?