Hep Daha İleriye | George Clooney
Dergi Konuları

Hep Daha İleriye | George Clooney

Seneler içinde, sadece ‘karizması’yla konuşulan değil, aynı zamanda dünyanın barış ve açlık gibi sorunlarını kendine dert eden, hayatını ve kariyerini bu yola adayan birine dönüştü. Hollywood’un ona özel diktiği smokine, belki hiçbir zaman ihanet etmedi ama iç ceplerine Sudan, Darfur gibi problemli bölgelerin barış meselelerini ve yakın ünlü arkadaşlarına yönelik ‘eşek’ şakası malzemelerini bir şekilde sığdırmayı da bildi. Kariyerinin 40’ıncı yılında, 60’ıncı yaşına birkaç ay kala, dört yıllık bir aradan sonraki dönüşünün şerefine, huzurlarınızda ‘ulusararası ikon’umuz: George Clooney.

Yıl, 2013. Henüz 52’sinde, bekâr ve çocuksuz, biraz umutsuz, yaşının fazlasıyla farkında George Clooney, her tarafı kırık dökük bir çiçekçi karavanının direksiyonunda, Hollywood yıldızlarının pek işinin düşmediği, şehrin ‘downtown’ bölgesine doğru sürüyor. Bir aksiyon filmi seti ya da çekim sahnesi değil; normal, sıradan bir gün bu.

O yıl rol aldığı ‘Gravity’ filminin gişe başarısından dolayı hâlâ şaşkın. Filmin en fazla üç-beş milyon dolar gişe elde edeceğinden o kadar eminmiş ki, rolü için herhangi bir ücret dahi talep etmemiş, yapımcının gişeden belli bir yüzde teklifine tereddüt etmeden ‘tamam’ demiş. Gravity’nin dünya çapında 723 milyon dolar hasılatla tüm zamanların en çok izlenen bilimkurgu filmine dönüşeceği aklından geçmemiş. 

Eline, hiç beklemediği bir anda yüklü para geçmesiyle hayatını, başına gelenleri ve nereden nereye geldiğini sorguluyor karavanının direksiyonunda, tabelası olmayan bir hangarın kapısını ararken. Adresi buluyor, hangar kapısı açılıyor, karavanla içeri giriyor. Bir yandan burada olduğunu bilen tek kişi asistanı, heyecan ve korkudan altına yapmaması için telkin etmeye çalışıyor telefonda.

Ön koltuktan iniyor, arka kapıyı açıyor. Asistanının satın aldığı 14 adet Tumi marka valizi tek tek çıkarıyor; her birine, birer milyon dolar nakit dolduruluyor. Clooney, çantaları karavana yerleştirdiği gibi olay mahallinden ayrılıyor. 

Ertesi gün, en yakın 14 arkadaşını eve yemeğe çağırıyor (14 kişinin bir telefonla, aynı günün akşamında, fire vermeden, bir yemekte buluşması hikâyenin en esrarengiz kısmı). Herkes toplandığında bir dünya haritası çıkarıp kariyeri boyunca gittiği yerleri, oralarda çektiği filmleri tek tek saymaya başlıyor. “Bunların hepsi sizin sayenizde oldu” diyor, şöhretin ve kariyer sıçramasının 35 yaşında, ‘ER’ dizisiyle gelmesine ve o yıla kadar yakın dostlarının desteğiyle ayakta kaldığına ve kariyerine devam edebildiğine atıfta bulunarak. “Bunu nasıl geri ödeyebilir sizce insan?” diye soruyor, cevabı çok da bekletmeden yine kendisi veriyor: “1 milyon dolara ne dersiniz?”

Yıllar içinde dostluk, cömertlik ve hayattan aldığını geri verme üzerine, Hollywood’da bir şehir efsanesine dönüşen bu hikâyenin bahsi ne zaman açılsa Clooney benzer bir yanıt veriyor: “Onlar olmasaydı, bunların hiçbiri gerçekleşmezdi. Gerçekten çok yakınız, hepsi hayatımda beni en iyi tanıyan ve neredeyse bir ömrü beraber geçirdiğim insanlar… Şunu düşündüm: Bugün bana otobüs çarpsa, hepsinin adı zaten vasiyetnamemde yazıyor. O zaman bunu yapmak için neden bana otobüs çarpmasını bekleyeyim?”

Clooney, o geceden tam bir yıl sonra, 27 Eylül 2014’te, Lübnan asıllı, insan hakları savunucusu avukat Amal Alamuddin ile evleniyor.

 

21-01/05/moty_ig_fotolar73.jpg

 

‘THE MIDNIGHT SKY’ İLE ARAMIZDA

Karşımdaki George Clooney ise 59’unda, evli, iki çocuklu ve fazlasıyla umutlu. Normal şartlarda Los Angeles’ta, bir basın buluşmasında, yüz yüze gerçekleşecek bu karşılaşma, hiçbir şeyin normal olmadığı 2020’de, Zoom üzerinden, gerçekleşiyor. Son dokuz ayını geçirdiği evindeki sinema odasında, koyu kahve renkteki kadife sinema perdesinin  önüne geçmiş; elinde içkisi, hem yönetip, hem başrolünü üstlendiği bir Netflix orijinali olan son filmi ‘The Midnight Sky’ı anlatmak ve ‘uluslararası ikon’ ödülünü ‘elden’ almak için karşımda.

Film, küresel bir felaketin ardından Kuzey Kutbu'nda, tahliye edilmiş araştırma merkezinde tek başına yaşayan bir bilim insanının, bir astronot ekibiyle irtibat kurup Dünya'ya dönmemeleri için onları uyarmaya çalışmasını ve bu sürede merkezde unutulan bir kız çocuğuyla ilişkisini anlatıyor. Altta akan, aklımızı asıl gıdıklayan konusu ise insanın hayattaki pişmanlıkları ve yaşadıklarıyla yüzleşebilme beceresi. Malum, ‘kendi kendine yalan söyleyebilen tek canlı türü’ olarak bu konularda yetilerimiz biraz şaibeli. İç kazı yapmak için bulduğu alan ve seçtiği zaman, daha doğru olamazdı. 

‘Bol miktarda ‘pişmanlık’ yüklenmiş bir versiyonum’ diye tarif ettiği karakterini, belli mesafeden görüştüğü bir arkadaşı gibi anlatıyor: “Onunla benim aramdaki ne en büyük fark, yaşadığımız pişmanlıkları sindirme biçimimiz. Onun pişmanlıkları kansere dönüşmüş; vücudunda yer etmiş, yara yapmış. Pişmanlık, vücudun kendiliğinden atamadığı tek toksin. O kadar pişmanlık yok vücudumda.”

Peki, hayatında?

“Hiçbir şeyden pişman değilim” cümlesini iddialı, biraz da yalan bulanlardan: “Elbette, geriye dönüp ‘Keşke öyle demeseydim, böyle davranmasaydım’ dediğim anlar oldu, oluyor. Şimdi, ikimiz şöyle bir dönsek geriye, yaşadıklarımıza baksak, onlarca yüzlerce pişmanlık çıkarırız hayatımızdan Önemli olan, bunları kendine nasıl anlattığın. Hazmedemediğin pişmanlık seni zehirler. Yaşını almış bazı insanların suratında ve dilinde iğneleyici bir tavır hissedersiniz.  Pişmanlıktan gelen bir iğnelemedir bu. Hayatı istediğim gibi yaşayamadım. İstediklerimi yapamadım. Görmek istediğim yerleri göremedim. Yeteri kadar denemedim, yaşamadım, zorlamadım, gezmedim. Ailemi yeteri kadar görmedim. Onarlarla yeteri kadar zaman geçirmedim… Saymakla bitiremez insanoğlu pişmanlıklarını.”

 

Yazının tamamı GQ MOTY 2020 Özel Sayısında...

George Clooney Kapak 

 

Uluslarası İkon: George Clooney


Yazı: @alitufankoc
Fotoğraf: @jason_nocito_studio
Set Tasarım: @heathmattioli @frankreps
Ceket: @emporioarmani
Gömlek: @giorgioarmani

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası