Tam 36 sene önce başlayan bir kariyer, İstanbul, Çeşme ve Bodrum’da gerçekleştirilen toplam 27 festival, Türkiye’nin en çok dinlenen radyolarından ikisi, yüzlerce performans, on binlerce mil ve 365 günün yarısından fazlası seyahatlerde geçen bir hayat. Tüm bu rakamların, temponun ve hızın ortasındaki isim ise müzik ve eğlence sektörü denildiğinde akla ilk gelenlerden Birol Giray, namı diğer BeeGee.
Birol Giray ile bundan üç sene önce Bodrum’da, deniz kenarında hem ruhumu dinlendiren hem de sonsuza kadar dans edebilecekmişim gibi hissettiren bir festivalde tanışmıştım. Hem festivali organize eden, hem DJ kabininin arkasına geçen, tüm gün insanlarla samimiyetle sohbet eden aynı zamanda da işi için toplantılar yapan bu adamı hayranlıkla dinlediğimi ve bu enerjiyi nereden bulduğunu düşündüğümü çok net hatırlıyorum.
Otuz yıldan uzun süredir içinde olduğu müzik ve eğlence sektöründeki başarıları sürekli konuşulan, asla yerinde durmamasıyla bilinen, maceraya, hıza ve müziğe olan tutkusuyla etrafındakilere şapka çıkarttıran bu isim, o zamandan beri hiç yavaşlamadı; aksine hızına hız kattı. DJ’liğe çok genç yaşta arkadaşlarının partilerinde çalarak başlayan Giray, bu maceradan “Çalmaya başladıktan kısa süre sonra müzik aşkı beni o kadar sarmıştı ki, başka bir şey düşünemez oldum. Henüz liseyi bitirmeden dönemin en iyi diskolarından birinde çalışma fırsatını yakalamıştım ve bunu bir daha hiç bırakmadım” diyerek bahsediyor. DJ’lik, radyolar, festivaller, organizasyonlar... hepsinin ortak paydasında asla kopmadığı ve motivasyon kaynağı olarak bahsettiği müzik var.
1997 yılında ortaklarıyla kurduğu Production Department ile Türkiye’ye ilk defa Daft Punk, Jamiroquai ve The Prodigy gibi isimleri getirmiş. Global Gathering ve Godskitchen gibi dünyaca ünlü etkinlik markalarını da bizimle buluşturan isimlerden biri. FG ve Lounge FM radyolarını kurduktan sonra bu tecrübeyi “Neden kendi festivalimizi yapmıyoruz?” sorusuyla birleştirmiş ve ekibiyle birlikte, Electronica ve Chill-Out festivallerini hayata geçirmek için kolları sıvamış. Electronica bu sene 15, Chill-Out ise 13. yılını kutluyor.
Söz konusu hız ve seyahat olduğunda Birol Giray için Temmuz ayından itibaren İstanbul, Çeşme ve Bodrum arası mekik dokuyan bu festivaller buzdağının çok ufak bir kısmı. “Hayatımın her dönemi hareketliydi ama bir süredir iş ve seyahati birleştirdim. Hareket etmeyi, gezmeyi, görmeyi ve keşfetmeyi seviyorum” diyen ünlü DJ söylediğinin hakkını vererek geçtiğimiz 365 günün sadece 100’ünü İstanbul’da geçirmiş. Bu kadar yoğun seyahat temposu sırasında işler nasıl aksamadan yürüyor diye sorduğumda ise teşekkürlerini senelerdir onunla olan tecrübeli ekibine ve teknolojinin nimetlerine gönderiyor. Bazen haftada altı kez uçağa bindiğini söyleyen, geçen sene tamı tamına dokuz ayı dünyanın farklı şehirlerinde geçiren Birol Giray için “hız” özgürlük demek. Çocukluğundan beri denize tutkun bir Ege âşığı. Instagram profilini takip edenler kendisini uçağa binmediği zamanlarda, yazın teknesinde, kışın dağlarda kayarken görebilirler. Doğada yaptığı hız ona dünyadan kopma hissi veriyor. Tüm bu adrenalinin içerisinde doğaya saygı duymayı, onunla birlikte hareket etmeyi ve kendini güvene almayı da ihmal etmiyor. “Doğanın içinde olduğum sürece kendimi her zaman yeniledim ve geliştirmeye çalıştım” diyen Birol Giray’a hiç durup dinlenmek isteyip istemediğini, nasıl olup da yorulmadığını soruyorum.
“Bu döngü içerisinde dinlenen biriyim, ben bunun dışında bir şey bilmiyorum” cevabını almak beni şaşırtmıyor. Onu heyecanlandıran şeylerin başında yeni yerler görmek var. İlhamını ise hiçbir şey yapmadan, durup kendine döndüğü anlardan alıyor. Kafasını boşaltmak için müzik dinliyor, aktif spor yapıyor ve zaman bulabildiğinde fotoğraf çekiyor.
Bu kadar çok gezen, gören ve hayatı dolu dolu yaşayan bu adamın en’lerini ve gelecek planlarını merak ediyorum. “Japonya beni en çok etkileyen ülke oldu. Gelecek seyahat planlarımda kesinlikle tekrar Uzakdoğu’ya gitmek var” diyerek cevaplıyor. Dünyanın birçok yerinde farklı festivallere katılan bu gezgin ruhu en çok etkileyen festivallerin başında ise Sonar Barcelona var. “Söz konusu müzik olduğunda en iyi deneyimim ise 2000 yılına girerken Mısır, Giza Piramitleri’nde katıldığım etkinlikti. Dünyanın her tarafından gelen 50 bin kişi çölde, piramitlerin etrafında toplandı. Fonda piramitlerin olduğu bu gerçek dışı etkinlik benim için unutulmazdı” dediğinde gözlerimi kapatıp o sahneyi hayal etmeye çalışıyorum. Bahsettiği etkinlikte efsane isim Jean Michel Jarre’ın sahne aldığını, Twelve Dreams of the Sun adı altında 1000 sanatçının dans ve müzik şovları sergilediğini, piramitlerin üzerinde lazer gösterileri yapıldığını idrak ettiğimde ise çenem hafif aşağı düşerek karşımda oturan insanın ne kadar şanslı olduğunu düşünüyorum.
Şu anda okuduğumuz ve dışarıdan baktığınızda mükemmel görünen bu hayat tabii sadece şans eseri edinilmiş değil. Bulunduğu sektörde herkesin adını bildiği ve tecrübesine saygı duyduğu Birol Giray “İşle alakalı, dolayısıyla kariyerimde olan hiçbir şey beni ne çok üzer ne de çok mutlu eder. Çok fazla iyi ve kötü anım oldu ve bunların hepsi geçmişte kaldı. Ben her zaman bugüne bakmayı tercih ediyorum” dediğinde sesindeki cesaret ve kendine güven hemen hissediliyor. Türkiye’de elektronik müziğin ve DJ’liğin yaygınlaşmasına öncülük eden isimlerden biri olarak bu özelliklere sahip olmaya en çok hakkı olan isimlerden biri şüphesiz o.
Röportajı bitirirken üç sene önce tanışma şansına eriştiğim Giray ile ilgili tekrar hayran kaldığım ve emin olduğum şey ise hızdan, sınırları zorlamaktan ve fark yaratmaktan asla vazgeçmeyecek olması.