Sıradan bir yaz günü. Sakin bir plajda oturmuşsunuz. Dalgalar tembel tembel müzik yapıyor. Uzaktan çocuk çığlıkları ve kahkahalarla dolu plaj sesleri geliyor. Bir yerde güzel bir şarkı çalıyor. Patatesiniz gelmiş. Buz gibi içeceğiniz de servis edilmiş. Hemen Instagram’a bir story atmak istiyorsunuz. Keyfinizi bozmak istemem ama o biraz zor olacak çünkü bilgisayar programlama denen ve dünyayı değiştiren iş henüz hayata geçmemiş.
Sabah uyandınız, ahhh ne güzel, alarm çalmadı, müthiş uyumuşsunuz. Pazar mı bugün? Hayır. Hemen telefonunuza uzandınız, “Alarm çalmadı, geç kalıyorum” diye haber vereceksiniz. Ama telefonunuz eski tip, çevirmeli telefonlardan. Yani akıllı telefonu geçtim, tuşlu telefonlardan bile değil. Thomas Edison’dan sonra kimse telefonu geliştirmekle uğraşmamış, üstelik geciktiğiniz toplantının yapılacağı yeri bilmiyorsunuz oysa telefonunuzda GPS olsa hemen Google Maps’i açardınız...
Çok yağmurlu bir günde, Radyo Eksen’de Gülşah Güray’ın sesi, trafik yok, romantizm ve yağmur mutluluğu ile sürüyorsunuz otomobilinizi. Yağmurdan yolu görmemeye başladığınızda eliniz alışkanlıkla sağdaki silecek koluna gidiyor... Üzgünüm, silecekleriniz yok. Durup camı silip devam etmeli ya da yağmurun dinmesini beklemelisiniz.
Zor mu geldi? O zaman bir de şöyle düşünün; aklınıza çok iyi bir fikir gelmiş, günlük hayatta çok ihtiyaç duyulan ama düşünülmeyen bir ürün bulmuşsunuz. Geliştirmişsiniz, bütün maddi olanaklarınızı bunun için harcamışsınız ama cinsiyetinizden ötürü yeterince destek bulamamışsınız ve sizin geliştirdiğiniz “şey” dünya tarihine karşı cinsten birinin buluşu olarak geçmiş... Nasıl olurdu? Sizi hayal ederken bile zorlayan bu durum, tarihte onlarca kadın mucidin hikayesi aslında. Ve evet, bulaşık makinesini bulan da bir kadın, ilk kodlamayı düşünen de, tuşlu telefonu geliştiren de, silecekleri bulan da... İlk bilgisayar “bug”ını bulan da, ilk bilgisayar prototiplerini çizen de, bir bilgisayarın çalışmasını sağlayan ilk kişi de bir kadın.
Cinsiyetlere dayalı klişeler içinde en klişesi, kadınların erkeklerden daha meraklı olduğudur. Erkek “maceracı”, kadın “meraklı” olarak tanımlanır. Çünkü kadınların maceraya atılmasına izin verilmemiş, erkeklerin ise meraklı yapısı “ayıp/kadınsı” bulunarak bastırılmış. Romantik komedilerde, güncelleme gelmemiş dizilerde hep bir meraklı kadın vardır mesela. Meraklı bir yan karakter erkek değil; bir başka iştekinin neredeyse aynısı, kalıptan çıkmış gibi meraklı bir kadındır. Aslında maceracı ve meraklı karakterlerin birleşimi muhteşem sonuçlar doğurabilirdi -birlikte hareket etselerdi. Ama merak duygusunu bastıran erkek, kadının pratik zekasına erişemeyince (bilimsel araştırmalar kadınların erkeklerden daha pratik zekalı olduğunu söylüyor, ben değil) çareyi kadını da bastırmakta, hatta ve hatta kadının o pratik zeka ve “böyle nasıl olur” merakı ile yaptığı icatların da üstüne konmakta buluyor. Geçmiş zamanda hayattaki tek gayesinin “iyi bir koca” bulmak olduğu düşünülen kadınların, DNA’nın cinsiyeti belirlediğini bulabileceği, şişe açacağı geliştirebileceği, ilk bilgisayar bug’ını bulabileceği kabul edilmiyor.
Şimdi Hollywood’taki ve Netflix’teki en büyük trend malumunuz, zamanında göz ardı edilmiş kadın kahramanların filmlerini yapmak. “Meğer ne kadın hikayeleri varmış” diye izliyoruz ama bir noktada II. Dünya Savaşı filmleri gibi artık gereğinden fazla olacaklar ve sırf kadın hikayesi olmalarından ötürü ödülleri toplayacaklar gibi bir endişe de yok değil... Siz iyisi mi Hollywood’un şişe açacağını geliştiren kadının filmini yapmasını beklemeden bu kadınları tanıyın.
Hollywood’un II. Dünya Savaşı dönemindeki en güzel kadınlarından sayılan Hedy Lamarr, güzelliği kadar zekasıyla da öne çıkıyordu ve besteci George Antheill ile çalışarak askeri radyo sinyallerinin ele geçirilmesi ya da kesilmesini önleyecek yöntemi geliştirdi. Ancak Amerikan Deniz Kuvvetleri bu fikri “saçma buldu”, dosyayı çöpe attı. Ama bir kadından böyle bir şey beklemeyen subaylar tarafından fikir çöpe atılmadı ve üstünde çalışarak güzel oyuncuya hiçbir atıfta bulunmadan geliştirildi, kullanıldı. Neyse ki Lamarr, ölümünden hemen önce, 2000’de orijinal tasarımlarının bulunması sonucu ödüle layık görüldü ve gençliğinde hak ettiği itibarı kazandı. Bu arada geliştirdiği frekans sıçramasını önleme fikri sayesinde günümüzde GPS, Wi-Fi ve Bluetooth gibi teknolojileri kullanabiliyoruz.
Ünlü şair Lord Byron’ın kızı olan Ada Lovelace, teknoloji tarihindeki en ünlü kadınlardan biri. Hem babası sayesinde hem de Tilda Swinton tarafından canlandırıldığı film sayesinde. Yine de hiç duymadıysanız; Ada Lovelace ilk kodlamayı yapan matematikçi, bilim insanı bir genç kadındı. 1843’te 27 yaşındayken, müzik yapabilecek, zor grafikleri çizebilecek, üstün matematik problemlerini hızla çözecek hem günlük hayatta hem de bilimde çok faydalı olacak bir makinenin dilini, kendi matematik yeteneği ile geliştirebileceğini söylemişti. 1979’da Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından geliştirilen programa “Ada” adı verildi.
İyi bir kahvenin tadı zincir kahvecilerde değil; evinizde yaptığınız kahve keyfinde alınır aslında. Eğer kahvenizi filtre ya da makineden tercih ediyorsanız bunu Alman bir ev hanımı olan Mellita Benz’e borçlusunuz. Kahvenin içindeki pütürlerden rahatsız olan Benz, yağlı kağıda minik delikler açıp kağıdı yuvarlayarak ilk filtre kahve yöntemini geliştiren kişi. 1908’de tescil edilen bu filtre kağıtları hala daha Mellita markası olarak satılıyor. Ancak ilk prototipler II. Dünya Savaşı’nda bombalamalarda yok olmuş.
Monopoly oyunu ilk kez Elizabeth Magie Phillips tarafından geliştirildi ve adı “Landlords’ Game” yani Ev Sahiplerinin Oyunu’ydu. 1903’te Phillips oyunun patentini almaya çalışırken oyunu çok severek oynayan ve kendi versiyonunu geliştirip buna Monopoly adını veren Charles Durow araya girdi, patenti kendi adına aldı. Oyunun hakları sonradan Parker Brothers’a satıldı.
Bir kağıt çanta fabrikasında çalışan Margaret Knight, yaptıkları çantaların eğer düz bir tabanı olursa daha rahat kullanılacağını düşünerek bugün kullandığımız kağıt poşetleri tasarladı. Çantanın patentini almak için başvurduğunda tasarımı çalan Charles Annon ile mücadeleye girdi. Annon fikir için patenti alınca Margaret Knight dava açtı. Annon savunmasında “Hiçbir kadın böyle yenilikçi bir şey geliştiremez” dedi ama 1871’de dava Margaret Knight lehine sonuçlandı.
Bulaşık makinesini bir kadının icat etmesine şaşırmazsınız muhtemelen. Ama şaşıracağınız şey, bu icadın çıkışında bulaşık yıkamaktan yorulan bir kadın yok. 1880’lerde yani mekanik icatların en yoğun geliştirildiği dönemde, bir mühendisin kızı olan Josephine Garis Cochrane, çalışanların porselen tabakları yıkarken kırmasından bıkarak bulaşık makinesini icat etti.
1903’te New York’ta motorlu tramvaylarla seyahat eden Mary Anderson, yoğun karda tramvayın durdurulup camlarının temizlenmesi üzerine silecekleri icat etti. Günümüzdeki sileceklerden çok farklı olmayan silecekler sonradan tüm araçlar için zorunlu hale gelecekti.
Dr. Shirley Ann Jackson, 1973’te MIT’den doktora diploması alan ilk Afro- Amerikalı kadın; ABD’de fizik alanında doktora yapan ikinci kadındı. Uğradığı cinsiyetçiliğin yanında bir de ırkçılık sorunu vardı. Ama yılmadı. İyi ki de yılmamış! Telekomünikasyon alanında çoğu icadın önünü açtı. Hatta Steve Jobs her şeyini ona borçlu da diyebiliriz! Çünkü Jackson tuşlu telefonları, arayan numarayı gösterme teknolojisini, taşınabilir faks cihazlarını, fiber optik kabloyu ve telefonda aramayı bekletme teknolojisini bulan kişi. Ama adını ne Steve Jobs kadar duyduk, ne de o Jobs kadar zengin oldu...
Sanmayın ki, bilim dünyasındaki tüm bu seksist durumlar geçmişte kaldı... Hala kadınların araştırmaları ikinci plana atılıyor. Kız çocuklar daha az eğitim aldıkları için erkekler daha fazla imkana erişiyor. Bunun sonucu olarak, özellikle tıbbi araştırmalar daha çok erkeklerin ihtiyaçları-sorunları hakkında oluyor. En yaygın kadın hastalıkları dahi, ancak yakın dönemde daha derin incelemeye alındı. Çünkü -doğal olarak- erkekler deneyimlemedikleri hastalıkların çözümü ile ilgilenmiyorlar. 2020’de ABD’de patenti alınan icatların sadece %12,8’i kadın bilim insanlarına ait. İçinde 441 bin 504 tıp makalesini barındıran Medical Text Indexer’da, Harvard Üniversitesi tarafından yapılan analize göre 1971-2010 arasında yazılan makaleler genellikle erkeklerin sağlık sorunları hakkında. Üstelik ezici çoğunluğu erkekler tarafından yapılan araştırmalar. Örneğin “ereksiyon” ve “prostat” konularına “menopoz” ve “rahim” konularından kat kat fazla yer verilmiş. Yine aynı şekilde daha fazla erkekleri etkileyen uyku apnesi ve Parkinson hastalıkları en çok araştırılan konular arasına girmiş.
2006-2010 arasında ise kadın girişimcilerin ve araştırmacıların sayısı artmaya başlamış. Özellikle 2010’da patlama yaşanmış. Kadınlara yönelik regl dönemi iç çamaşırları, akıllı süt pompaları gibi icatların patentleri 2010 ve sonrasına ait. Yani artık bir umut var ama hala yeterli değil.
Yapılan bir araştırmaya göre, eğer bilimde kadın-erkek eşitliği olsaydı, var olana ek, kadınlar için faydalı 6500 adet daha icat-araştırma yapılmış olurdu. Şu an kadınların icatlarının, geliştirdikleri ve sattıkları ürünlerin daha fazla tanıtılması gerekli ki kadınların ihtiyaçları da daha fazla görünür olsun. Bunun için de görev erkeklere düşüyor biraz... #sorrynotsorry tüm piyasalar sizin kontrolünüzde!