Dergi Konuları

Kakımlı Kadın’dan Kadınlı Kakım’a Yeniden Yaratım

Sanatın değerini belirlerken en büyük ölçüt orijinallik mi?

Bir nesneyi “sanat eseri” yapan nedir? Biriciklik? Onu deneyimleyende yarattığı estetik haz? Bir sanatçı tarafından, uzun ve zorlu bir süreç sonucunda üretilmiş olması mı? Sanat felsefesinin en temel sorularından birine cevap bulamayacağız belki bu yazıda ama ünlü eserlerin hem manuel olarak hem de dijital ortamda yeniden yeniden üretilmesi üzerine, bu soruyu da aklımızın bir köşesinde tutarak, birlikte düşüneceğiz. Belki de bu sorunun cevabını bulmaya yaklaştığımız noktada yeni sorular belirecek: O zaman sanatçı kimdir? Eser kime aittir? Müze nedir? Orijinalinden tam olarak ne kadar uzaklaşırsak, elimizde tuttuğumuz reprodüksiyon değil de farklı bir eser olur?

İsterseniz somut bir örnek üzerinden düşünelim: Leonardo da Vinci’nin dört kadın portresinden biri olan Kakımlı Kadın (1489-1490). Dönemin kaynaklarında tablodaki kadının Milano’da yaşayan Cecilia Gallerani olduğunu biliyoruz. Cecilia Leonardo da Vinci’nin 18 yıl boyunca hamilliğini yapan Milano Dükü Ludovico Sforza’nın sevgilisi. Kendisi 15 yaşında ve bu tablo için poz verdiği sırada hamile. Tabloyu, Prens Adam Jerzy Czartoryski 1800’lerde satın alıyor; önce annesine hediye ediyor sonra özel koleksiyonuna dahil ediyor. Portre şimdilerde Krakow Müzesi’nde, Polonya halkına ait. 

Kakımlı Kadın’ın bir sanat eseri olduğu konusunda şüphe yoktur sanırım. Dünyanın en ünlü, en yetenekli ressamlarından biri tarafından yapılmış, biricik ve çok güzel. Görkemli bir müzede sergileniyor. Ziyaretçiler müzeye biletle giriyor ve onunla fotoğraf çektirebilmek için birbirleri ile yarışıyor. 

kakımlı_kadın

Wilhem Von Kalisz

Hiç Polonya’ya gitmedikleri halde bu tabloyu görenlere bir sorum var şimdi: Nerede gördüğünüzü hatırlıyor musunuz? Bir sanat tarihi kitabında, bir müze dükkanında kartpostala basılı halde, Da Vinci ile ilgili bir belgeselde, Instagram’da takip ettiğiniz bir arkadaşınızın profil resmi olarak? “Ben Kakımlı Kadın’ı görmedim ama reprodüksiyonunu/fotoğrafını gördüm” demek mi daha doğru olur bu durumda? Reprodüksiyon, yeniden-üretim bir eserin tıpatıp aynısını üretmek olarak düşünülür. Bu durumda Kakımlı Kadın’ının bu versiyonunu bir sayfada dolaşırken gördüyseniz, onu “görmüş” sayılır mıydınız? Teknikler farklı, sanatçılar farklı… Sergilenen eserler internet üzerinden satışa çıkmış ve yeni sahiplerini bekliyor. 

kakımlı_kadın

Tony Fernández

Peki ya karikatürize edilmiş versiyonunu görmüşseniz…Eser ünlü sanatçı Tony Fernandez’a ait; Cecilia’nın yerinde en bilinen Disney karakterlerinden biri olan Daisy oturuyor artık. Daisy’nın duruşu, kıyafeti, saçı, incileri ve kucağındaki kakım bize Leonardo’nun kompozisyonuna baktığımızı söylüyor hala.

kakımlı_kadın

deviantART

Veya kakımla kadının yer değiştirdiği versiyonu ele alalım, haliyle tablonun adı da değişmiş ve Kakımlı Kadın olmuş. Ya da reprodüksiyona konuşma balonları ile kürk karşıtı bir mesajın eklendiği versiyona da bakabiliriz. Sizce bunların hangisi/hangileri Kakımlı Kadın? Hangileri sanat eseri?

kakımlı_kadın

Kakımlı Kadın ile Buluşma

Gelelim benim onunla kısa bir süre önce gerçekleşen buluşmama.  Polonya’daki ilk buluşmamızdan farklı olarak, bu sefer, görevliler tarafından uyarılmadan ona çok yakından baktım; yüzündeki belli belirsiz gülümsemeyi yaratan fırça darbelerini en ince detayına kadar inceledim, kucağındaki kakıma dokundum. 

Yine müzede buluşmuştuk ama bu müzenin içinde kalıcı eserler, hatta bildiğimiz anlamda eserler yoktu. “Eserler” yoktu ama Kakımlı Kadın, Kıyamet Günü, Mona Lisa ve Pieta oradaydı; Ludovico Einaudi ve Mercan Dede’nin müzikleri de. İzleyiciler de karşılarına geçip eserlere sessizce uzaktan bakmak yerine, müziğin de etkisiyle, onlarla birlikte akıyor, yepyeni bir estetik deneyim yaşıyordu. 

Bu benzersiz buluşmayı yaşadığım X Media Art Museum’u, Da Vinci ve sanatın teknoloji (1930’ların teknolojisi) ile ilişkisini ve eserleri kitlelere taşımanın yollarını tartışan Mekanik Yeniden Üretim Çağında Sanat Eseri’nin yazarı Walter Benjamin ve Görme Biçimleri ile sanata bakışımızı dönüştüren John Berger ile birlikte ziyaret ettiğimi hayal ettim. Da Vinci ve Benjamin eserlerin “nerede” olduğu konusuna takılırdı büyük ihtimalle, Berger de algoritmalar ve ideoloji üzerine bir kitap yazma motivasyonu ile ayrılırdı müzeden. Benim hissiyatım ise hayranlıktı. Bir eserin yüzyıllardır yüzlerce, belki binlerde yaratıcıya ilham vermesine, onlar tarafından, her birinin biricik katkısını ile dönüşmesine, farklı mecralarda, farklı araçlarla yeniden üretilmesine duyduğum hayranlık. Ve merak tabii, Kakımlı Kadın ile bir sonraki buluşmamızın nasıl bir ortamda olacağına, onu nasıl deneyimleyeceğime dair duyduğum merak…

Bu yazı Bahar 2022 sayısında yayınlanmıştır. 

 GQ TÜRKİYE BAHAR 2022Burak Deniz Kapak

İZLE
Elie Saab, 45. Yılını Riyad’da Görkemli Bir Moda Şöleniyle Kutladı
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası