90’ların Michael Jackson ve Madonna ile birlikte en ünlü fenomenlerinden biriydi o; Michael Jordan NBA’i uluslararası bir markaya dönüştürdü. Lige ilk girdiğinde hedefi Chicago Bulls’u saygı duyulan bir takım haline getirmekti. Los Angeles Lakers, Philadelphia 76’ers veya Boston Celtics gibi. Her şeyi kazanmak istedi, kazandı da… 1984’den 1998’e basketbolu güzelleştirdi. Tam altı şampiyonluk kazandı. Kendi deyimiyle 1993-1995 yılları arasında 18 ay “tatil” yaptı.
Jordan, henüz lisedeyken herkes potansiyelini çoktan fark etmişti. Eksiklerini kapatırsa hedeflerini ulaşacağını söyleyen koçuna “Kimse benim kadar çok çalışamaz” dedi. Ve herkesten çok çalıştı da. Jordan, NBA’e adım attığı ilk yılını şöyle anlatıyor: “Tek istediğim dinlenmek, sahaya çıkmak ve oynamaktı.” O zamanlar, NBA “uzun”ların ligiydi. 1.98 boyunda bir oyuncunun bir takımı sırtlayıp şampiyon yapıp yapamayacağı tartışma konusuydu. Henüz çaylak sezonunda farkını ortaya koydu, takımı domine etti. Spor yazarları oyununu “şiir gibi” diyerek tarif etti. Air Jordan uçuyordu. İkinci sezonunda 1980’lerin en iyi takımı Boston Celtics’e playoff’larda 63 sayı atabilecek kadar sıra dışıydı. Ligin en değerli oyuncusu oldu, smaç şampiyonu oldu, sayı rekorları kırdı. Ama konferans finalinden ileri gidemiyordu. Koç Phil Jackson Chicago Bulls’un başına şampiyonluk hedefiyle geldi ve takımın mentalitesini değiştireceğini söyledi. Jordan artık her maç 50-60 sayı atmayacaktı. Hücum paylaşılacak ama o finaller kazanılacaktı. Başlarda ikna olmasa da Jordan, koç Jackson’a inandı ve başarı için kendini dönüştürdü. Her şey yolunda giderken ezeli rakipleri Detroit Pistons’a yenildiklerinde ağladığını anlatıyor Jordan. Hep yanında olan babası onu zor teselli etmişti. Medyada onun için “Çok iyi oyuncu ama bir galip değil” yazıları çıktı. O yaz kampa ekipçe çok erken girdiler. Jordan hiç çalışmadığı kadar fazla ağırlık çalıştı, fiziken de gelişti. Sadece kendini değil, takımını da zorladı. “Bully” Jordan orada ortaya çıktı. Hata yapan takım arkadaşlarına bağırıyor, onları küçük düşürüyordu. Şampiyonluk için mükemmeli istiyordu. Takım arkadaşları onunla çalışmayı şöyle anlatıyor: “Bazen insan olup olmadığını sorgulardık. Hisleri olup olmadığını… Sadece tek bir şeye odaklanmış biriydi.” Odaklandığı o tek şeyi üç kez art arda kazandı. Başarmıştı. Büyük bedellerle… Şampiyonlukların yanında NBA’e girdiğinden bu yana stil ikonu da oldu. Birçok markanın yüzüydü, hep şık ve havalıydı.
KırılmaNoktası
93 playoff’ları geldiğinde, hayatının en zor dönemine girdiğini bilmiyordu. Doğu konferansı finallerinde New York Knicks’e karşı 2-0 yenik duruma düştükleri gece, babasıyla Atlantic City’ye gidip kumar oynamasıyla medya, Jordan’ın kumar sorununu manşetlerine taşıdı. Golf oynarken de sürekli bahis oynaması, kumar bağımlılığına yoruldu. Doğu Konferansı finallerini kazandılar. Finalde de Charles Barkley’li Phoenix Suns’ı geçip üçüncü şampiyonluğu elde ettiklerinde fiziksel olarak aşırı bitkin olduğunu ama zihinsel olarak bitkinliği çoktan geçtiğini söyleyecekti: “Bir şeyi tekrar tekrar yapmaya çalışınca hırsınız ve rekabetçi yönünüz azalır.” diyor ve ekliyordu; “Her şeyi baştan yaşama şansım olsa örnek alınmak istemezdim.”
O yaz babası James Jordan ortadan kayboldu ve bir süre sonra cesedi ormanlık alanda bir derede bulundu. Medya olayın Michael Jordan’ın kumar sorunuyla ilgili olduğunu yazdı. Ve daha henüz 30 yaşındaki süperstar, koç Phil Jackson’ın karşısına geçti; “Ben bittim. Meydan okuyacak bir şeyim kalmadı. Motivasyonum yok” dedi; Jackson’ın cevabı, “İnsanları bir yetenekten yoksun bırakıyorsun ama anlıyorum” oldu. Medya, yılın haberini verdi: NBA’in 1 numaralı oyuncusu basketbolu bırakıyor.
Yeniden Doğuş
Jordan, Chicago’nun beyzbol takımı White Sox’ın alt lig takımında forma giydi. 1995 yılında Chicago Bulls’la antrenmanlara çıktığı haberi “son dakika” geçildi. İki kelimeyle basketbola döndüğünü duyurdu: “Geri döndüm.” 1996, 1997 ve 1998 yılları arasında Chicago Bulls’u üç kez daha art arda şampiyonluğa taşıyacak ve toplamda altı şampiyonluk yüzüğünün sahibi olacaktı. Ondan iyisi -henüz- gelmedi.
Bu yazı Bahar 2022 sayısında yayınlanmıştır.