2010’lu yıllardan itibaren kokteyllerin tekrar popülerleşmeye başlamasıyla birlikte, etrafımızda her yer kokteyl bar oldu desek abartmış sayılmayız. New York’un ikonik kokteyl barları, Milk and Honey ya da PDT bizim en sevdiğimiz sadece iki örnek. Londra’dan Singapur’a dünyanın her yanına sıçrayan bu akım, haliyle İstanbul’da etkili olmuştu; son on yılda iddialı kokteyl barlar kapılarını açtı. Gizli şifreleri olan barlar, sadece mum ışığıyla aydınlatılan mekanlar; telaffuzu zor, havalı kokteyller… Bir mekana girmek ne kadar güçse, o kadar çok insan oranın kokteyllerini tüketmek istiyordu. Derken, pandemiyle gelen karantina ve kısıtlamalar müşteri davranışını o kadar hızlı bir şekilde değiştirdi ki, kokteyl endüstrisindeki son on yıllık büyümeyi gören hiç kimse sektörün sonunun bu kadar hızlı gelebileceğini tahmin edemezdi. Bunun iki temel nedeni var. İlki; her şeyden önce, pandemi birçok insanı gerçekten sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemeye itti; kokteylleri kombucha ile, iş sonrası happy hour’ları yoga dersleriyle değiştirdik. İnsanlar sağlıklarına daha fazla önem vermeye ve vücutlarına neler girdiğiyle ilgili daha bilinçli davranmaya başladı. Tabii ki, herkes kokteylleri tamamen bıraktı diyemeyiz ama pandemi, hayatı dengede yaşamak, zinde olmak, vücudumuza iyi davranmakla ilgili genel olarak farkındalığımızın artmasını sağladı. İkincisi ise, pandemi finansal olarak çok sayıda insanı etkiledi, insanlar işlerini kaybetti. Kokteyllerin aşırı popülerleşmesiyle artan fiyatlar, insanların eskisi gibi kokteyl tüketmesine engel oldu ya da zaten en sevdikleri kokteyl barlar pandemiden sağ çıkamadı.
Değişim ve dönüşüm
Kokteyl barlar, genelde karanlık ve gizemli mekanlar. Şu an ise insanlar çoğunlukla bunun tam tersini istiyor. Aylarca evde kapalı kaldıktan sonra hepimiz temiz havanın olduğu açık, ferah, aydınlık ve en önemlisi neşeli mekanları tercih eder hale geldik. Kokteyl barlar artık önceki hayatımızdan hatırladığımız eski birer tanıdık sadece… Pandemi iyi ya da kötü her şeyi değiştirdi.
Peki kokteyl barların sonu geldiyse, yerini ne alacak? Sonuçta insanların hala kokteyl içmeye, sosyalleşmeye ve iyi bir “first date” mekanına ihtiyacı var. Bu süreçte, kokteyllerin artan popülaritesi restoranlara da sıçramış durumda. Kaliteli kokteyller artık her yerde bir beklenti haline geldi. Kafelerden otellere, çoğu mekan artık menüsünde kokteyl seçenekleri bulundurmaya başladı. Otellerin dış mekanları kokteyl içmek için ideal yerler oldu, kafeler gelirlerini artırmak için menülerine kokteyl ve şarapları ekledi. Dolayısıyla kokteyl barlar hayatımızdan çıksa bile, iyi bir kokteyl bulmanın çok zor olmayacağından emin olabilirsiniz. Bu kültür hayatımızdan kesinlikle tamamen çıkmıyor. Pandeminin hayatımıza kattığı diğer şeylerden biri olan şişelenmiş kokteyller veya genel olarak hazır içecekler bir süre daha ortalarda dolaşacak gibi görünüyor. Barmenlerin yerini alan hazır, şişelenmiş, klasik kokteyl karışımları insanların evlerinin balkonuna, bir parka ya da uygun gördükleri herhangi bir yere götürmelerine olanak tanıyor. Bu doğrultuda, yakında açık havada yemek yenen, kokteyl içilen mekanların daha fazla popülerleşeceğini düşünüyorum.
Bir tabure alıp barda oturmayı, bütün gece bir barmenle sohbet etmeyi çok sevsem de, üzülerek söylemeliyim ki, kokteyl dünyasının gizli cemiyeti için sonun başlangıcı geliyor olabilir. Kokteyller daha yaygın olarak tüketildikçe, insanlar onları daha rahat ettikleri yerlerde tüketmeye başlayacak; kokteyllerini ister koltuklarında yudumlayacaklar, ister havada 10.000 fit uçarken… Bildiğimiz kokteyl barların sonu geliyor olabilir ancak sektörün pandemi sonrasında tüketicinin taleplerini karşılamak için nereye doğru evrileceğini de merak içerisinde izliyoruz.