Ben Tolga. Grubun yapımcı aynı zamanda menajeriyim. Bir GQ yazarı olarak da röportajı yapmak bana düştü. Şimdi biraz benim, biraz sizin, biraz da onların gözünden KÖFN hikayesine tanık olacağız.
Belki klasik olacak ama isminden başlayalım. Ne demek diye sormayacağım. İsteyen Google’a sorabilir. Benim merak ettiğim bu ismi koyarken hiç “Bunu zor okurlar, daha kolay bir şey olsun millete eziyet olmayalım” demediniz mi? Herkes bir telaffuz sınavından geçiyor, stresteyiz. Ben KÖFÜN diyorum mesela.
SALMAN: Aslında evet, kendimize çok riskli bir isim bulmuş olabiliriz ama baktığımızda bizim adımız da, tarzımız da, müziğimiz de; sonuç olarak ya da en baştan ismimiz de riskli bence.
BİLGE: Hayır demedik. Tek derdimiz güzel olsun, farklı olsun gibi bir şeydi.
Bana göre KÖFN’ün formülü aşina olduğumuz bir şeyi aşina olmadığımız şekilde servis etmek. Aşina olduğumuz kısmı Sezen’lerden tanıdığımız burnumuzun direğini sızlatan sözler, eski Türk dizilerinden beynimize kazınan melodiler. Kulağımıza yeni gelense bunu elektronik bir alt yapı ile neredeyse dans ederek dinliyor olmamız. Bana katılıyor musunuz?
SALMAN: Sanırım evet, katılırım buna. Hatta bence “alıştığımız” dediğimizi de yine yaparken kendimizce yapıyoruz gibi.
BİLGE: Nokta atışı bir tespit diyebiliriz. İkimiz de masaya çok şey koyuyoruz; gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz şeylerden.
Bir oda ilanı ve ev arkadaşlığı ile başlıyor hikaye. Ufak ufak birlikte üretme denemeleri hızla şarkılara dönüşüyor. Ne kadar süre ev arkadaşı oldunuz? Birlikte yaşamak kolay mıydı?
SALMAN: Bence kolaydı. Kendi alanını evde birileri bile olsa yaratabilen ikiliyiz. İçerde ben arkadaşlarımla otururken Bilge’nin odasında takıldığı çok olmuştur.
BİLGE: Yaklaşık dört sene sürdü ev arkadaşlığımız. Ciddi üretme süreçlerimiz, bolca keşfetme üzerine düşünme gibi eylemleri yaptığımız bir dönem olduğu için iyi geçti. Bu günlerin temelini atmış olduk.
Sarkastik klipler, ilk dinlediğinde tam adını koyamadığın iç coşkuya sebep olan şarkılar birbirini izliyor. Bu dönemdeki şarkılardan favorileriniz hangileri? Benim “El” ve “Tenine Alıştım Ben”.
SALMAN: Ben “Olan Olmuş” ve “Uzun Gece”yi çok severim.
BİLGE: “El” ve “Olan Olmuş” diyebilirim ben de.
Arkasından bizim yollarımız kesişiyor. Biraz alıştırma turları atıyoruz sonra o şarkı geliyor: “Bir Tek Ben Anlarım”. Şarkı üstüne kata kata büyüyor ve bu dönemin pop klasiğine dönüşüyor. Ne düşünüyorsunuz bu süreci düşündükçe?
SALMAN: Üçümüzün olduğu WhatsApp grubundan biliyorsun maç gibi takip ettik. Ama benim gözlemim şu oldu; bu şarkı her ay yeniden çıkmış gibi toplumun bir kanadına doğal yollarla servis oldu. Ama en komiği de kokteyl festte senin (Tolga) bana ‘ulan bu şarkı niye tutuyor’ demendi! :)
BİLGE: Çok acayip geliyor çünkü hızlı, yoğun bir süreç oldu. Aslına bakarsan ne ara oldu demekteyim hala :)
Sonra tüm temposuyla sahne koşturması başlıyor. Sahnede de 2 kişilik dev kadrosunuz. Salman gitarıyla şarkıları seslendirirken, Bilge Kağan aynı anda kullandığı birçok müzik aletiyle KÖFN’ün özgün sound’unu sahneye yansıtıyor. Bazen ikisi de işi gücü bırakıp sadece dans ediyor. Gece nasıl geçerse geçsin kan ter eğlenmeden bitmiyor. Sahne KÖFN’ü başka bir şey değil mi?
SALMAN: Bizim Köfn kuruluşunda hep konuştuğumuz (ki ben iyi bir hatırlayıcı değilim); sahnede olmamız lazım gibi bir fikrimiz ortaktı. Cidden bir de eğlenmek istiyoruz ya, dans etmek için sahne istiyoruz gibi bir şey. En azından kendi tarafımda.
BİLGE: Kesinlikle! Gün geçtikçe daha da geliştirmek istiyoruz sahne performansımızı. İnsanlara eğlence vadeden bir grup olmak amaçlarımız arasında.
Yeni albümünüz POPSTAR Haziran ayında yayınlanacak. Albümün ilk single’ı “Al Aramızdan” ise Nisan ayında yayınlandı. Ben gitgide tarzı ikonikleşen bir KÖFN görüyorum. Çok sevdiğimden mi?
SALMAN: Valla senin sevgini durduramıyoruz. :) Ama biz de içimizde hep bunu düşünüyoruz. “Köfn ne yapardı?” diye başlıyoruz genelde.
BİLGE: Bu albüme ben de kalbimi bırakırım net!
Geleceği henüz yaşamamış olduğumuzdan geçmişten beslenmek kadar doğal bir şey yok aslında. Bununla barışınca geçmişle daha sağlıklı bir yaratıcılık bağı kuruluyor bence. Albümde bir Zeki Müren ve 80’ler ilhamı var. Sizin müziğinizin geçmişle ilişkisi ne sizce?
SALMAN: Sanırım biz sonradan eskiyi düşünüyoruz. İlk olarak yeni şeylerden etkilenip bir şeyler yapalım diyoruz, sonra şuna benziyor gibi bir şeye dönüyor.
BİLGE: Bence etkileşimi çok büyük. Salman da ben de öyleyiz. Hepsinden besleniyoruz; tamamı ile anlamaya, onlarla pişmeye çalışıyoruz diyelim.
Siz bir “duo” iken, kliplerinizi ve şarkıların görsel dilini tasarlayan da başka bir “duo” var. Üretim sürecini onlarla birlikte dört kişi yaşıyorsunuz. Bu herkesin hayal edip sahip olmakta zorlandığı bir katkı aslında. Yani sen müziğini yap, seni çok iyi tanıyan ve kendi tarzları da olan başka birileri de o müziğin görsel karşılığını yaratsın. Buraya kadar harika. Ama egoların ciddi yüksek olduğu bir ortamda sakin kalıp takım oyuncusu olmayı da gerektiriyor bir yandan. Siz ne düşünüyorsunuz? Samet ve Ümit ne katıyor tüm sürece?
SALMAN: Sanırım herkesin bir rolü var ve diğerleri sadece beğendim ya da beğenmedim diyor. En çok ben “beğenmedim” diyen tarafım. Onda da oturup beni ikna ediyorlar, sağ olsunlar.
BİLGE: Sadece görsel dünyamızı oluşturmaları değil genel olarak müziğimize bile yorum yaparak katkıda bulunuyorlar! Ekip olarak çalışmak harika! Birbirimizi destekliyor ve birlikte üretmenin keyfini yaşıyoruz. Çok şanslıyız!
Sizin de yollarınız mühendis olarak çalışan Ümit’in bir gün sektör değiştirmek istemesi ve “Benim hiç yönetmen arkadaşım var mıydı ya” diyerek Instagram’ı karıştırmasıyla kesişiyor. Çok alışılmış bir işbirliği yolu değil aslında ama sonuçtan memnunsunuz herhalde?
ÜMİT: Kesinlikle. Sosyal medyayı o kadar iyi kullanan biri değilim aslında ama o gün şansım yaver gitmiş. Astroloğumun da dediği gibi doğru zamanda doğru kişiye yazmışım.
SAMET: Benim de terapistim ‘herkesle iyi anlaşmak zorunda değilsin, gerçekten iyi anlaşabildiğin ve beraber iş yapabileceğin insanlar karşına çıkacak’ demişti. Tam olarak da böyle oldu. Terapistimden ve Ümit’in astrologundan yeni bir haber gelene kadar sonuçtan gayet memnunuz.
Sektör değiştirmek süreçte nasıl hissettirdi, mesleğinin izlerini taşıyor mu çalışma şeklin?
ÜMİT: Mühendisler odası beni linçlemeyecek ise çok doğru bir karar verdiğimi söylemeliyim. Mesleğimin bana kazandırdığı analitik düşünme ve planlı programlı olmak kesinlikle yönetmenlik yaparken işime yarıyor. Yaratıcılık kısmında gül gibi travmalarımdan faydalanırken, projenin ön hazırlık kısmında mühendis olmam kesinlikle çalışma şeklime etki ediyor. Gruptaki herkesin içi rahat çünkü sıkıcı detayları düşünen biri var.
Sen okullusun ve öteden beri bu iştesin. Senin serüvenin nasıl gelişti?
SAMET: Marmara’da sinema okumaya başlamamla sürekli bir şeyler çekmeye başladım zaten. Birçok alanda çalıştım görsel dünya ile ilgili bu da beni geliştirdi. Ümit’le ve onun aracılığıyla Köfn ile tanıştıktan sonra süreç yönetmenlik olarak yerini buldu diyebilirim.
Aranızda nasıl bir iş bölümü var?
ÜMİT: Biz bu süreçte Samet ile ev arkadaşı olduk. O yüzden zamanımızın çoğu birlikte geçiyor. Yaratıcı süreçteki fikirlerimiz bu zamanda ortaya çıkıyor ve notlar alıyoruz. Yani fikir ve yaratıcı süreçte birlikteyiz aslında. Onun dışında teknik konularla daha çok Samet ilgilenirken, ön hazırlık ve reji işleriyle de ben ilgileniyorum. Ama her iki kısımda da son kararı birlikte alıyoruz. Her şeyi söyledim, Samet ne cevap verecek acaba.
SAMET: Ümit’in söylediklerine ilave olarak; Ümit çekim planı hazırlarken ben internetten yemek söylüyorum. Ben referans videolar araştırırken o da Uslu’yu dışarı çıkarıyor. Sette de uyumlu biçimde iki koldan işin işleyişini yönetiyor oluyoruz. Bu da bize hız ve kolaylık kazandırıyor.
KÖFN’ün yaratıcı sürecinin ve başarısının yönetmen olarak bir parçası olmak nasıl hissettiriyor?
ÜMİT: Yaptığımız işin karşılığını böyle almak çok güzel. Köfn’le birlikte olmak, dört yakın arkadaşın arasındaki saçma muhabbetlerden çıkan işleri, fikirleri insanların sevmesi çok güzel. Aksi olsaydı belki de şu an mühendistim ve kimse saçma fikirlerime gülmüyordu.
SAMET: Herkesin sevdiği şarkıyı dinlerken kafasında canlanan bir klip var. Biz de Köfn’ün şarkılarını çok severek dinliyoruz ve dinlerken kafamızın içinde dönen klibi gerçeğe dönüştürme şansı buluyoruz. Bu da milyonlara ulaşıyor. Bu çok kıymetli bir his.
KÖFN ile en büyük hayaliniz ne?
ÜMİT: İyi bir Köfn belgeseli çekip sırf o belgesel farklı ülkelerde gösterime giriyor bahanesiyle birlikte o ülkeleri gezmek. Ya da sadece iyi bir belgesel, bazen hiç evden çıkmak istemiyorum...
SAMET: Klibinin yönetmenliğini Salman ve Bilge’nin yaptığı, klipte Ümit’in dansçı olduğu benim de solist olduğum bir şarkı çıkaralım isterdim.