Telefon çaldığında irkildi, saat gece yarısına yaklaşıyordu, kötü bir haber mi diye düşünerek endişeyle açtı telefonu. Telaş içindeki ses hızlı hızlı bir şeyler anlatıyordu, “Bir at, bacağı kırılmış, günlerdir...” Bölük pörçük kelimeler yavaş yavaş zihninde yerine oturdu. Edirne’nin Enez ilçesinde, Yunanistan sınırına yakın bir noktada bacağı kırılmış bir at günlerdir sokakta kıvranıyordu. Okan Oflaz’a bu haberi veren arkadaşı Ege Sakin’di. Oflaz “Seni birazdan arayacağım” deyip kapadı telefonu, kafasını toplamaya çalıştı önce. Hızla köpeklerini bahçeye çıkardı, onları uzun uzun dolaştıracak vakti yoktu. Sonra hemen arabasına atladı, yarım saat içinde arkadaşının kapısındaydı.
Arabayı ilaçla doldurup tanıdık bir veteriner hekimi de gece vakti yanlarına katıp yola çıktılar. Sabaha karşı, hava iyice soğumuşken vardılar atın yanına.
Zavallı hayvan acıdan yerinde zıplıyordu. O anı hatırlarken Okan Oflaz’ın içinin hâlâ sızladığını, yüzünün sarsılan çizgilerinde görebiliyorsunuz:
“Dört gündür yatıyormuş hayvan, bir at günlerce üstelik de tek tarafına yatmamalı. İlk yaptığım şey bagajdaki tüm montlarımı, çarşafları çıkarıp üstüne örtmek oldu. Hekim elinden geleni yaptı ama elimizdeki ilaçlar yetmedi ağrısını kesmeye. Sabahın altısında oradaki sağlık ocağının nöbetçi doktoruna yalvarıyordum atın acısını dindirecek bir ilaç versin diye. Tabii veremeyeceğini söyledi. Sonra sabahın o saatinde veteriner kliniği bul, hekimi ikna et, yatağından kaldır getir... Hayvan hâlâ orada acı çekiyor ve benim tek istediğim bir ümit varsa onu kurtarmak. Bunca emeğe rağmen onu kurtaramadık.”
Türkiye’de bir ilk
Okan Oflaz’ın hayatının dönüm noktalarından biri bu hikâye. O atı, o sabah kaybetti Oflaz ama kendi deyişiyle ‘bir aydınlanma’ yaşadı. Yaklaşık dokuz yıl uğraştı ve sonunda Türkiye’deki ilk ve tek ‘Yük Hayvanlarını Koruma ve Kurtarma Derneği’ni 2018’de kurdu. 20 kişilik bir ekipler, derneğin başkan yardımcısı da atı kaybettikleri gece Oflaz’ı arayan Ege Sakin. Hepsi kendi alanında başarılı isimler. Aralarında veteriner hekimler, medya dünyasından isimler var. 15 yıldır hayvan hakları aktivisti olan Oflaz bir halkla ilişkiler uzmanı ve aynı zamanda proje danışmanlığı yapıyor. Bu başarılı isimlerin hepsinin amacı ortak: Kimsenin umursamadığı yük hayvanlarına sahip çıkmak.
Zira onlar sakatlandığında ya da hastalık geçirdiğinde tedavileri çok masraflı olduğu için bir kenara bırakılıyor. Sahipleri çoğunlukla bir atın ya da eşeğin ayağı kırıldı mı kurtarılamayacağına, Oflaz ve yanındakiler ise tam tersine inanıyor.
Resmi bir kuruluş olmadan önce de gönüllü kurdukları istasyon çiftliklerinde, yine gönüllü veteriner hekimlerle bakmışlar bu hayvanlara. Şimdi engelli, yaşlı ve sahiplenilmeyen hayvanların rahat ve huzurlu yaşadığı kurtarma çiftliklerinde inekler, atlar, eşekler hatta bir de deve yaşıyor. Toplamda 400 kişiler. Çoğu iri cüsseli hayvanlar olduğu için giderleri de epey fazla.
Sezen Aksu’nun Boza’sı
Derneğin temel amaçlarından biri yük hayvanlarıyla ilgili farkındalık yaratmak.
Hayvanların tedavilerini yaptırmaya ve tedaviden sonra sahiplendirilebilecek olanları doğru ailelerle buluşturmaya çabalıyorlar.
“Hırpalanan canların sığındığı bir huzurevi” diye tanımlıyor burayı Oflaz, yüzüne yumuşak çizgiler yayılıyor bu kez.
Hayat boyu hiç sevgi görmeyen, sakatlanıp hastalanınca da ölüme terk edilen hayvanların artık doyasıya sevildiğini anlatıyor. Adalar’dan yaralı gelen çok sayıda atı kurtardıklarını söylüyor gururla.
Bu süreçte Sezen Aksu, Özge Özpirinçci gibi ünlü isimlerden büyük destek görmüşler. Sezen Aksu’nun dernek aracılığıyla sahiplendiği Boza isimli bir sıpası var.
Boza, Kayseri'nin Tomarza ilçesinde, bir tarlada prematüre doğmuş. O dünyaya geldiği an annesi hayata veda etmiş. Ölen annesini emmeye çalışırken bulunan küçük sıpa önce Kayseri Hayvanları Koruma Derneği’ne teslim edilmiş ama onlar bu prematüre bebeğe bakmakta zorlanmışlar.
Devreye önce Oflaz’ın derneği sonra da Sezen Aksu girmiş ve Boza’yı sahiplenmiş. Her saat başı yurt dışından getirilen özel bir karışımla beslenmesi gereken Boza’yı hayata bağlamışlar.
Oyuncu Özge Özpirinçci de Diyarbakır'da küçük yaşta üzerine çok fazla yük bindirildiği için derisi yara olup kurtlanan altı aylık Zilli’yi ailesinin Gebze'deki çiftliğine almış. Gördüğü sevgi ve ilgiyle kısa sürede toparlanmış.
Çiftliktekiler dışında Oflaz’ın evinde de yanından ayrılmayan iki köpeği var. Birinin adı Lucky. “Benim için dünya demek. Dünyanın en zor ama bir o kadar da muhteşem köpeği. Onun için sanki sadece ben varım dünyada. Odadan odaya geçtiğimde bile ağlar arkamdan’’ diye anlatıyor Lucky’le aralarındaki bağı. Diğerinin adı Fıtıt. Eşine doğum günü hediyesi olarak gelmiş. Biraz sıkıntı çekmiş bir köpek. İdrar kesesinde taş olduğu için önceki sahipleri terk etmiş, masrafa girmek istememişler. O da gölge gibi peşinden hiç ayrılmıyor.
Yazının tamamı GQ MOTY 2020 Özel Sayısında...
Yazı: Yasemin Yapanar
Fotoğraf: @emredogru
Styling: @gunesguners
_______
Genel Yayın Yönetmeni: @alitufankoc
Projeler Koordinatörü: @alarakap
Moda Direktörü: @gunesguners
Moda Editörü: @erkanaltunay
Prodüktör: @ahmedcayli
Fotoğraf Asistanları: @mratkahya @omerserifkuru İbrahim Erdal, Murat Demir
Moda Asistanı: @can.busenurz @hackanyildirim
Sanat Yönetmeni: @ovapu
Sanat Ekibi: Abdül Kerim Taşcı, @ttdamla
Prodüksiyon: @ppristanbul Melis Özçelik, Zeynep Altunkut
Prodüksiyon Asistanları: Demirhan Sander, Gökhan Özkan, Tayfun Keskin
Set Gripim: @setgripim
Makyaj: @samaraji
Saç: @aliyilanci
Saç Asistanı: @hamzasaraa