Efe Çetiz ile bir alışveriş merkezinin buz pistinde yaptığı gösterinin ardından buluştuk. Ben röportajımızdan önce gösterisini izlerken, ayağı pistteki küçük bir pürüze takıldı ve düştü. Fakat kendisi en az üzerinde artistik figürler sergilediği buzlar kadar ‘cool’ bir çocuk olduğundan serinkanlılıkla ayağa kalkıp, kaymaya devam etti. “Düşmek bu sporun doğasında var, ne yapacaktı, ağlayacak mıydı” diye düşünüyor olabilirsiniz. Bu yüzden hemen bana destek olması için röportajımız sırasında yanımızda olan antrenörü Gamze Güner’in sözlerini buraya bırakıyorum: “Efe’nin başarılı olmasındaki en büyük sebep gözü kara olması. ‘Canım acır mı, bir yerime bir şey olur mu’ diye düşünmüyor. Hatta ben ‘bu hareket olmadı, başka harekete geçelim’ dediğimde bile ‘bir daha deneyelim’ diyor. Bu yüzden de çabuk ilerliyor ve yaşıtlarının yapamadığı hareketleri yapabiliyor.”
Cool’luk sadece buz üzerindeki Efe’ye ait bir tavır değil üstelik. Kendini ifade ederken, karşısındakini dinlerken de çok kibar ve ölçülü. Fakat buradan “büyümüş de küçülmüş” bir hali olduğu anlamı çıkmasın. Evet, üzerinde 26’sı altın olmak üzerinde 31 madalya kazanmış, uluslararası turnuvalarda yarışmış, televizyon programlarına katılmış bir rekortmenin ağırlığı var. Fakat aynı zamanda da en sevdiği bilgisayar oyunu olan League of Legends’ı diğer tüm konulardan daha büyük hevesle anlatan, arkadaşlarıyla yapmayı en sevdiği şeyin sinemaya gitmek ve bir AVM’deki dönen oyuncağa binmek olduğunu, Nickelodeon’a bayıldığını söyleyen 12 yaşında bir çocuk o.
İzmir’de yaşayan Efe hafta içi sabahları yedi buçukta kalkıyor, okula gidiyor, okuldan dönüp, yemek yiyip, antrenman için buz pistine koşuyor. Dokuz buçukta eve dönüş, biraz televizyon ve uyku. Neredeyse spora adadığı hayatı çok yoğun olmasına rağmen okulda da sürekli takdir alan, oldukça başarılı bir öğrenci. Hatta en düşük notu 70. Annesi İngilizce öğretmeni olmasına rağmen İngilizce dersiyle pek arası yok. “Konusuna göre fen ya da matematiği seviyorum” diyor, “26-27 yaşında kaymayı bırakmam gerekecek muhtemelen. O zaman ya buz pateni antrenörü olmak istiyorum ya da pilot.” Buz pateni dışında bir kere yarışma için gittiği Avusturya’da snowboard yapma fırsatı da bulmuş ve hemen alışmış. Arkadaşlarıyla basketbol oynamayı, NBA izlemeyi de seviyor. Söz konusu basketbol olunca LeBron James, buz pateninde ise Nathan Chen hayranı. “Çünkü dünyada dörtlü dönüşler dediğimiz hareketleri en iyi yapanlardan biri o. Çoğu patencinin yapamadığı atlayışları yapabiliyor ve kendi kategorisinde dünya rekoru kırdı.” Bizlerin 80’li ve 90’lı yıllarda TRT’de hayranlıkla izlediği artistik buz pateni yıldızlarının YouTube videoları Efe için biraz sıkıcı. O zamandan bu yana kurallar değiştiği için, nostalji yapmak ona pek çekici gelmiyor. O daha çok yapabileceği, meydan okuyabileceği çağdaş hareketlerin peşinde. Gamze Güner, diğer çocuklara yeni hareketler gösteren hep kendisi olduğu halde, Efe’nin ona gelip “öğretmenim yeni bir şey gördüm, deneyelim mi” dediğini anlatıyor. Yani analiz yeteneği çok kuvvetli. Ve tabii “hazırım” demeye duyduğu istek de.
Arkadaşları Efe’ye en çok “yorulmuyor musun” diye soruyormuş. Düşünün, hemen hemen bütün çocuklar yazın üç ayını tatil yaparak geçirirken o yazlıkta en fazla iki hafta geçiriyor. O sırada da buzu özlüyor! Bazen milli takım kampına ya da yurtdışındaki kamplara gidiyor ama kamplarda sevdiği yemekler olmadığı için bu durumdan çok hoşnut olduğu söylenemez. En sevdiği yemekler ise tabii ki makarna, patates kızartması ve hamburger! Bir de buz pateniyle arası pek iyi olmayan küçük kız kardeşi var. Efe’ye “hobi olarak kayan yaşıtlarını izlerken ne düşünüyorsun” diyorum, “kendi çaplarında bir şeyler yapmaya çalışıyorlar işte” der gibi bakıyor yüzüme. “Çok saçma düşüyorlar, gülüyorum.” Tabii bir de kız hayranlar meselesi var. Altı yıl sonra sorsak ne der bilemeyiz ama şimdi “kız hayranım yok” diye geçiştiriyor. Ta ki antrenörü araya girip “yurtdışında Efe çıkacağı zaman sıraya girip heyecanla pistin etrafında onu bekleyen kızlar var” diyene kadar. Sonrası gülüşmeler…
Efe’nin yurtiçinde ve yurtdışında katılacağı yarışmalar için büyük sponsorluklara ve desteğe ihtiyaç duyduğunu söylemeden geçmeyelim. Büyüme çağında olduğu için yılda iki kez paten değiştirmesi gerekiyor ve çelikleriyle birlikte bir patenin maliyeti yaklaşık 7000 TL. İtalya’da düzenlenen Coppa Europa Yarışması’nda birincilik unvanıyla Golden Book’a (Altın Kitap) giren tek Türk patenci olan ve Ocak ayında Ankara’da düzenlenen Türkiye Şampiyonası’nda dünya rekoru kıran sporcunun bir sonraki hedefi ise 2021 Gençlik Olimpiyatları. “Ne yapıyor olursanız olun, düşmekten korkmayın. Canınız belki biraz acır ama düştükçe alışırsınız. Pes etmek” yok deyişi, hayat dersi gibi, değil mi?