Dergi Konuları

Özgür Tetik: Cesaretin Vücut Bulmuş Hali

Zorluklardan kaçmak yerine, mıknatıs gibi yapışanlar vardır. Kimilerine göre ‘deli’dirler. Fakat insanları basmakalıp düşüncelerden kurtarıp, “İstediğin her şeyi yapabilirsin” motivasyonunu da onlar verir. Alev alev yanan çölleri koşarak geçen ultra maraton koşucusu Özgür Tetik, cesaretiyle bize güç veriyor.

21-01/16/moty_ig_fotolar22.jpg

 

Ultra maraton koşucusu olma serüvenin nasıl başladı ve gelişti?

Ultra maraton ve doğada koşma fikri oluşmadan önce çok uzun süre yol maratonları koştum (10 sene kadar). Daha sonra dünyada uzun mesafe koşuları yavaş yavaş popüler olmaya başladı ve 130 kilometrelim bir ultra maraton yarışının Türkiye'de yapılmaya karar verildi. ‘Bu mesafeler nasıl koşulur’ diye düşünürken bir anda kendimi bu yarışın startında buldum. Ve 2011 yılından itibaren Türkiye'de ve başka ülkelerde 100-250 kilometre arası birçok yarış koştum.

 

Sahra Çölü’nü senin için neden çok özel? Çöldeki hislerin nasıldı?

Sahra ile alakalı söylemek istediğim iki şey var: 1. Rüya gibiydi 2. Tadı damağımda kaldı.Aksilik olmazsa 2022’de tekrar koşma fırsatım olacak.Sahra, çok özel bir macera ve hayat tecrübesi… Ultra maratondaki bazı yarışların yeri bu branşı yapan sporcular için çok ayrıdır. Sahra Çölü de yıldızlar geçidinin olduğu, kumdan bir okyanus güzelliğini sundu bana. Sanırım her güzelliğin bazı bedelleri oluyor hayatta. Sahra tam bir ‘Survivor’ ortamı, insanın kendine yeterliliğinin bir sınavı resmen. Ruhen-fiziken güçlü ve inanmış değilseniz en ufak bir şansınız yok. 250 kilometre, 30 saat, 45-50 derece sıcak ve bitmek bilmeyen kumların zorluğu… İşte Sahra Çölü’nü özel yapan bunlar. Ne yazık ki tüm bu zorluklar benim gibileri her zaman çekiyor.

 

Bu yarışlar boyunca fiziksel ve duygusal olarak en zorlandığın anlar neydi? Nasıl atlatabildin?

Çoğu zaman farklı iklimlerle ve zorluklarla mücadele ediyorum. Kimi zaman 3 bin metre yükseklikteki bir dağda, kimi zaman çölde ya da çok zor ormanlık arazilerde, yağmurda, karda, çamurda, sıcakta, karanlıkta geçiyor tüm mücadeleler. Bunun üzerine bir de benim farklı fiziğim eklenince zorluk katsayısı artıyor tabii ki. Ultra maratoncular bana göre fizik olarak daha küçük, daha az kaslı ve zayıf insanlardır. Ben boy, kilo ve kas oranı olarak branşıma göre sıra dışı bir büyüklükteyim. Bu yüzden lakabım da ‘Big Guy’ (gülüyor).

Aslında ultra maratonda çetin doğa ve fiziki şartların yanında mental zorluklarla mücadele edersiniz, en önemlisi de budur. Saatlerce, hatta bazen günlerce doğada ilerlerken yıpranan, bazen de tükenen bedenin yerini inanmışlık, azim, kararlılık, kabullenmek alır. Bu iş, fiziğin ve mentalin bütünleşmesidir. Bunu geliştirmek içinde her işte olduğu gibi yapılması gereken tek şey, sevmek ve pratik yapmaktan geçer.

 

 

21-01/16/moty_ig_fotolar23.jpg

 

Başarıya ulaştığın o anda neler hissediyorsun? 

Başarı hissi tabii ki çok tatminkâr. Zorlu doğa şartlarıyla savaşıp, 20 saat sonra bir yarışı bitirmenin hazzı çok büyük. Ama ben her zaman yolun sonuna değil, yolun kendisine kıymet verdim. Çünkü yolda verdiğin savaş sayesinde yolun sonunu görebiliyorsun. Bu sebeple başarı kadar başarısızlıklarımı da her zaman sahiplenirim.

 

Kafanda kaydettiğin bazı anlardan bahsediyorsun, asla unutamadığın üç ânı paylaşabilir misin?

Benim işim doğayla ve bu yüzden unutamadıklarım, hep doğanın bana yaşattığı zorlu anlar oluyor:

  1. Fransa, İsviçre ve İtalya’dan geçen 18 saatlik uzun ve zor bir dağlık yarışın son dokuz saatinde midem bozulmuştu. Ne yediysem kusuyordum, suyu bile zor içiyordum. Beslenemediğimden, tırmanırken iki–üç adım bile atamaz hale gelmiştim. Çok zor anlar yaşadım ama vücudumun beni bıraktığı her an inancımla ayağa kalktım. Yarışı bitirmeyi çok istiyordum çünkü. İşte bazı özel anlarda bacaklarımızın yerine inancımız koşabiliyor.
  2. Çöl yarışına benzer zorluktaki 250 kilometrelik bir yarışta Faslı rakibimle rekabeti bırakıp, büyük bir dostluk kurarak tüm zorlukların üstesinden beraber geldiğimizi hiç unutamam. Yarış sonunda o ikinci oldu, ben de üçüncü ama gerçekten uzun yolculuğumuzda yaşadıklarımızın kıymeti derecelerimizin önüne geçmişti.
  3. “24 saat boyunca bir koşu bandı üzerinde koştum” diyorum, başka da bir şey demiyorum (gülüyor).

 

Doğanın tüm zorluklarıyla karşı karşıya gelmiş biri olarak şu soruya nasıl cevap verirsin: Doğadan neler öğrenmeliyiz?

Doğadan bir şey öğrenmek isteyen her kimse, önce gidip onunla tanışmalı ve biraz vakit geçirmeli. Doğayı tanıdıkça ondan çok şey öğrenirsin. Herkesin öğretisi farklı olabilir, gidip onu almak gerekir. “Sen ne öğrendin” derseniz, doğanın ta kendisi olduğumu öğrendim.

 

Başkalarına seni rol model görüyor, hayatını tamamen değiştirdiğin insanlar oldu mu?

Çok oldu tabii ki, ben insanlara iletmeyi, öğretmeyi seviyorum. Çünkü paylaştıkça daha kıymetli hissediyorum.Mesela eşimin hayatı benimle tamamen değişti. Biz evlenmeden önce koşan biri değildi. Ama şimdi 100 kilometreden uzun mesafeler koşuyor ve o da en az benim kadar doğa aşığı. 

 

 

Yazı: Barkın Özdemir
Fotoğraf: @emredogru
Styling: @gunesguners
_______

Genel Yayın Yönetmeni: @alitufankoc
Projeler Koordinatörü: @alarakap
Moda Direktörü: @gunesguners
Moda Editörü: @erkanaltunay
Prodüktör: @ahmedcayli
Fotoğraf Asistanları: @mratkahya @omerserifkuru İbrahim Erdal, Murat Demir
Moda Asistanı: @can.busenurz @hackanyildirim
Sanat Yönetmeni: @ovapu
Sanat Ekibi: Abdül Kerim Taşcı, @ttdamla
Prodüksiyon: @ppristanbul Melis Özçelik, Zeynep Altunkut
Prodüksiyon Asistanları: Demirhan Sander, Gökhan Özkan, Tayfun Keskin
Set Gripim: @setgripim
Makyaj: @samaraji
Saç: @aliyilanci
Saç Asistanı: @hamzasaraa

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası