İşte o zaman rutini kırmalısınız.
Tenisin en büyükleri, yeri geldiğinde o rutini kırdı ve adlarını tarihe yazdırdı.
“Ekselansları” lakaplı Roger Federer… Tarihin belki de en estetik ve en cool tenis oyuncusu… Oysa Federer, genç yaşlarında zihinsel bir dönüşüm yaşayıp rutinini kırmasaydı, tenis hayatı kortta geçirdiği öfke krizleriyle de hatırlanabilirdi. Genç Roger çok sinirliydi.
Kortta işler iyi gitmediğinde bağırıyor, ağlıyor, raketini yerden yere fırlatıyordu.
Bazı raketlerini kırdı bile. Ailesinin ondan utandığını söyleyen Federer o günleri “Kaybetmek beni hayalkırıklığına sürüklüyordu. Öfkeyle sakinliği dengelemeyi öğrenememiştim” sözleriyle anlatıyor. İnanması güç ama o günlerde tenis uzmanları, Federer’in sahadaki öfkesini yeteri kadar çalışmamasına bağlıyor. Dönüm noktası, onu 9 yaşından 18 yaşına kadar çalıştıran antrenörü Peter Carter’ın safari yaparken bir kazada hayatını kaybetmesi oldu. Tam anlamıyla dağılan Federer, bir süre sonra bunu bir alarm olarak gördü. Ve o günden itibaren çok daha fazla çalışmaya başladı. Ölümle ilk kez bu denli yakından yüzleşmesi, mükemmel olmayan şeylere nefretini törpüledi. O dönemde bir spor psikoloğuyla çalışmasıyla birlikte aradığı dengeyi buldu. Zayıflığını silaha çevirdi ve 2003 Wimbledon’la birlikte de İsviçreli raketin altın çağı başladı.
Tenis tarihinin en yetenekli sol elli oyuncusu Rafael Nadal hakkında yaygın bilinen yanlış veya efsane… Amcası ve antrenörü Toni’nin, küçük Rafa’yı avantaj elde etmesi için sol elle tenis oynamaya zorlaması. Birinci elden Toni bunu reddediyor: “Başlangıçta iki eliyle de oynuyordu. Ama sol elle oynadığında daha kuvvetli olduğunu fark ettik. Bu kadar basit.” Yani Toni’nin Rafa’ya tavsiyesi iki elle forehand kullanmaması olmuş. Ona “Kuvvetli elini kullanmalısın” demiş. Yemeğini sağ eliyle yiyen ama futbolu sol ayağıyla oynayan Rafa kararını vermiş. Daha kaslı ve güçlü sol elini geliştirerek adım adım dünyanın en iyi tenis oyuncularından birine dönüşmüş. Toni, sol el kullanmak bu kadar avantajlı olsa, dünyanın en iyi oyuncuları arasında çok daha fazla sol elli olması gerektiğini söylüyor. Hikâyenin bildiğimiz ayrıntıları böyle. Bilmediğimiz şey ise, ‘Rafa sağ elini kullansa yine aynı kariyere sahip olur muydu?’
37. yaşını geride bırakmaya hazırlanırken, Sırp raket, 22-23 yaşındaki rakiplerine kafa tutuyor. Neredeyse onlar kadar fit. Peki bu nasıl olabildi? 2010’un öncesi... 23 yaşındaki Djokoviç, Federer-Nadal rekabetinin gölgesinde, sadece tek bir Grand Slam kazanmıştı. Maç içinde dayanıklılığı zaman zaman problem yaratıyordu. O Yıl Davis Kupası'nda Dr. Igor Četojević'le tanıştı. Sırp doktorun bulduğu çözüm, Djokovic’in tüm beslenme rutinini değiştirmekti. Önce makarna, peynir ve ekmeği hayatından çıkardı. Ailesinin pizza restoranı olduğunu söylesem, bunun ne kadar zor olabileceğini aklınıza getirebilirsiniz… Gluteni hayatından çıkardığı iki haftada sonuçlar inanılmazdı. Uykusuna daha fazla dikkat etti. Enerjisi tüm vücuduna yayılıyordu. 2011 yılında dört grand slam'in üçünü kazandı.
"Bir anda X faktörüne sahip oldum. Diyetimdeki değişiklik, vücudumun istediğim performansı vermesine yol açtı" diyor. Peki, gluteni hayatından çıkaran Djokovic ne yiyor?
Bol bol sebze, fasulye, beyaz et, balık, meyve, sağlıklı yağlar, kuruyemiş, müsli, yoğurt… Eksiksiz sayılabilecek bu beslenmeye ek olarak hayat rutinine yoga ve meditasyonu da ekledi. Zihnen ve fiziksel olarak tüm rutinlerini yenileyen Djokovic; Federer ve Nadal'dan bile daha fazla sayıda şampiyonluk kazanacağı yolu açtı.
Son söz Sırp raketin diyetisyeni Četojević’ten gelsin: "Hayatında farklı bir şey olmasını istiyorsan, değişiklikler yapmalısın. Birlikte çalıştığım sporculardan tek isteğim, hedeflerimizi belirlediğimizde ilerleyeceğimize ve her şeyin mümkün olduğuna inanmaları.”
BU İÇERİK KURALSIZ ZAFERLER BAŞLIĞIYLA GQ TÜRKİYE MOTY 2024 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.