Bu akşam İngiltere 2014 Dünya Kupası'ndaki son maçında Kosta Rika karşısına çıkıyor. 1966'da kupayı kaldırdıklarında, ilerleyen yıllarda bu başarıyı tekrarlayacaklarını düşünüyorladı ama bir daha o mutluluğu yaşayamadılar. Bugün, Brezilya'ya veda maçı öncesinde biraz Brit nostaljisi yapalım istedik…
Öncesi: İngiliz futbolunun tarihindeki o en önemli an yaşandığında, bu yazıyı okuyanların büyük çoğunluğu muhtemelen hayatta değildi. Takvimler 30 Temmuz 1966’yı gösteriyordu. Ülkedeki tüm sokaklar bomboş, Wembley’in tribünleri ağzına kadar doluydu. Futbolun beşiği olmakla övünen İngiltere, dünya futbolunun zirvesine çıkma fırsatını değerlendirmek istiyordu. Finale kadar oynadıkları maçlarda sadece bir gol yemişlerdi. Yani kağıt üzerinde favoriydiler, ilerleyen yıllarda da olacağı gibi.
Ne oldu? Maçın ilk yarısı İngiltere’nin 2-1 üstünlüğüyle geçildi. İkinci yarı da bu skorla devam ediyordu ve İngilizler kupaya uzanacaklarına iyiden iyiye inanmaya başlamıştı. Ta ki son dakikada, Wolfgang Weber beraberlik golünü atana kadar. Alman savunmacı, kariyeri boyunca milli formayı 52 kez giymiş ve iki gol atmıştı. Bu ilkiydi ve kesinlikle ikincisinden çok daha değerliydi. Maç uzatmaya gitmiş, İngiltere menajeri Alf Ramsey soyunma odasında oyuncularına “Oynadığınız oyunla bana göre kupayı bir kez kazandınız, şimdi çıkın ikinci kez kazanın” demişti. Uzatmada 11 dakika oynanmıştı. Geoff Hurst, Alan Ball’dan gelen ortayı ceza sahası içinde kontrol etmiş ve sert bir vuruşla üst direği bulmuştu. Oradan seken top çizgiye düşmüş ya da o anda orada olan herkes öyle düşünmüştü. Orta hakem Herr Dienst, Azeri yan hakem Tevfik Bakhramov’un uyarısıyla gol kararını vermişti. Bu karar maçın kaderini değiştirmiş ve o günün, tarihe İngiliz futbolunun zirvesi olarak geçmesini sağlamıştı. Hurst son dakikalara doğru Alman kaleciyi bir kez daha avlamış ve maç 4-2 bitmişti.
Peki neden oldu? O dönemlerde orta hakem ve yan hakemler iş tanımı olarak birbirinden ayrılmış değildi. Bu ayrıma 1994 yılında gidildi. Ondan önce, kupaya belli sayıda hakem çağrılır ve maça göre orta hakem veya yan hakem olarak görevlendirilirlerdi. Bu durum, uzmanlaşmayı zorlaştırıyordu. Bakhramov ülkesinin bir numaralı hakemiydi ama yan hakem değildi. Bu yüzden pozisyonu okumakta zorlanmış olabilirdi. Yine o dönem, maçı yönetecek hakemlerin aynı ülkeden olma zorunluluğu yoktu. Bu durumun da iki hakem arasında iletişim kopukluğu yaşatmış olma ihtimali yüksek. Dienst, Bakhramov’un yanına geldiğinde hangi dili konuştukları, nasıl anlaştıkları bugün de muamma. Bu ikisi teknik açıklama. İşin bir de komplo teorisi boyutu var. Bazı kesimler Bakhramov’un Almanlardan, İkinci Dünya Savaşı’nın intikamını böyle aldığını düşünüyor. Hatta bizzat kendisinin arkadaş arasında, “Stalingrad’ın intikamını yıllar sonra aldım” dediğine bile inanıyorlar. Pek mantıklı görünmese de bu ihtimalden de haberdar olmanızda fayda var. Öyle veya böyle; Wembley’deki şutun çizgiyi geçip geçmediği futbol dünyasının en çok tartışılan pozisyonlarından biri oldu.