Yeni Jenerasyon
Daha önceki yazılarda da bahsettiğim gibi, Chelsea yaptığı transferlerin uyum sürecini en az yaşayanlardan. Daha önce yaşadıkları transfer yasağı onları akıllı bir planlama yapmaya itti. Yasak sürecinin en önemli ürünü Mason Mount, Chelsea’nin ve İngiltere milli takımının en önemli ayaklarından biri oldu ve dün akşamki finalde de golü getiren pası atan isimdi. Rennes’den transfer edilen Edouard Mendy, PSG’den Thiago Silva, Leicester City’den Ben Chilwell, RB Leipzig’den Timo Werner, Bayer Leverkusen’den Kai Havertz, Ajax’tan Hakim Ziyech, 2020 yaz transfer döneminde takıma katılan çiçeği burnunda isimlerdi. Hiçbir otorite Chelsea’den bu denli büyük bir başarı beklemiyordu. Yeni kurulan takımın geleceğinin olduğunu, alışma sürecinden sonra bir başarının gelebileceği iddia ediliyordu fakat Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmaları itibariyle 2020/21 sezonunun bir numarası oldular.
Thomas Tuchel
Zamanı bir yıl geriye saralım, 2020 yazı, pandemi tüm dünyayı kapatmış, Şampiyonlar Ligi ertelenmiş. PSG’nin başındaki Alman teknik adam Thomas Tuchel de dört gözle Şampiyonlar Ligi’nin finaline hazırlanıyor. Peki ne oldu? Geçtiğimiz sezonun sonunda Bayern Münih, PSG’yi finalde etkisiz kılarak kupaya erişti ve Frank Lampard’ın Chelsea’den ayrılışı sonrası Tuchel’e Londra yolu gözüktü. 2020 yılında kendine Şampiyonlar Ligi kupası sözü vermiş olacak ki, Chelsea’nin başına geçtikten sonra gözünü bu kupaya dikti. Öyle ki Manchester City Premier Lig’de açık ara şampiyon olurken bir üstündeki Liverpool’dan iki puan arkada, bir altındaki Leicester City’den bir puan üstte, sıkı geçen Avrupa potası mücadelesi sonucu ligi dördüncü sırada tamamladı.
Tuchel bu yıl üç kez karşılaştığı Pep Guardiola’yı iki kez taktik oyunlarıyla egale etmeyi başardı. Özellikle 8 Mayıs’ta, Etihad Stadium’da oynadıkları maçta Tuchel, bu satrancı finalde de kazanacağının sinyallerini vermişti. Bu kadar yeni oyuncuyu harmanlayıp ortaya Avrupa’nın şampiyonu bir takım çıkarmak alkışlanası elbette alkışlanası bir iş.
N'Golo Kante
Tartışmasız herkesin saygı duyduğu gerçek bir savaşçı: N’Golo Kante. 2015/16 sezonunda Premier Lig’de şampiyonluk rüyası gören Leicester City kadrosunun en önemli parçasıydı belki de. O dönemin ardından katıldığı Chelsea’de hem oyununu geliştirdi, hem de çevresindeki Jorginho, Kai Havertz, Mason Mount gibi isimlerin gelişimine doğrudan etki yaptı. Araya bir de Fransa’yla 2018 Dünya Kupası sıkıştırdı. Mütevazı kişiliğinin arkasında büyük acılar yatan bir karakter Kante. Çöp toplayıcılığı yaparken azmi ve iş disiplini sonucu dünyanın en büyük iki kupasını kazandı. Dün akşam final maçında da sahada ayak basmadık yer bırakmadı ve maçın adamı seçildi. Manchester City orta sahasına adeta kene gibi yapışıp aynı bölgedeki diğer takım arkadaşlarına alanlar açtı. Elbette ki Chelsea takımında birçok isim bu kupa için çok çaba sarf etti fakat N’golo Kante bu hikayenin sahadaki en önemli parçasıydı diyebiliriz.
Marina Granovskaia
Londra ekibi Chelsea, 2003 yılında Roman Abramovich tarafından 160 milyon €’ya satın alınmadan önce müzesinde bir Premir Lig şampiyonluğu kupası (1955’ten kalma), üç de FA Cup vardı. Diğerlerini saymıyorum bile. Son on sekiz yılda bir Şampiyonlar Ligi kupası, iki UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğu beş Premier Lig şampiyonluğu kupalarına dün itibariyle 2020/21 Şampiyonlar Ligi kupası eklendi. İşin saha boyutunu, teknik boyutunu konuştuk ama yönetim boyutunu unutmamak lazım. Chelsea’de yönetim de futbolün en güçlü kadını Marina’dan soruluyor. İdari yönetim becerileri korkunç boyutlarda olan direktör Marina Granovskaia’nın hamlelerinin bu kupada ve Chelsea’nin geldiği bu düzeyde payı çok büyük. Transfer yasağına rağmen kulübün bugünlerini planlaması, Hazard’ın Real Madrid’e rekor transferi, yeni yüzlerin, yeni teknik direktörün kulübe kazandırılması, kaynaştırılması, kulüp içi dengelerin sağlanması ve son olarak da dün akşam kazandıkları kupa Granovskaia’nın da başarı hanesine yazdı.
Fransa'nın Amatör Ruhlu Şampiyonu: Lille