Jose Mario dos Santos Felix Mourinho, medyada bilinen adıyla: “The Special One”, kısa bir süre önce tatsız geçen Tottenham macerasının ardından Roma’yla sallantıda olan kariyerine yeni bir soluk kattı. Roma'nın ona, onun da Roma'ya ihtiyacı var. Peki süreç nasıl işledi?
Futbolseverlerin bildiği üzere Jose Mourinho, tercümanlıktan teknik direktörlüğün “bir numarası” seviyesine kısa sürede, agresif başarılarla tırmanmıştı. 2000’li yılların kuşkusuz en iyisiydi. Bu yıllarda elde ettiği tüm başarılara da dizginleri elinde tutarak ulaştı. Porto’da tamamen kendi emeğiyle oluşturduğu takımı rüyasında göremeyeceği Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaştırdı, yeni yapılanan ve 50 yıldır şampiyon olamayan Chelsea’yi Premier Lig şampiyonu yaptı. Chelsea günlerinde Abramovich gibi bir karaktere rağmen egosunu korudu ve işine kimseyi karıştırmadı. Ardından Inter’le tekrar kazandığı Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu sonrası artık en büyük takımı çalıştırmanın vakti gelmişti.
Hikayenin devamında Mourinho aynı agresiflikte başarı gösteremedi. Sebebi malum: yüksek egoların çarpışması. Real Madrid günleri de Manchester United günleri de ego savaşlarıyla geçti. Iker Casillas, Paul Pogba, Zlatan Ibrahimovic, Sergio Ramos… Özgür ruhun bir bedeli de bu; gittiği her yerde neredeyse kavga etmediği alfa oyuncu kalmadı. Jose, her takımda onun bir sözünden bile çıkmayan oyuncuları seviyor. Bütün başarılarını da bu tip kadrolarla yakaladı.
Manchester United’dan sonra Tottenham’a gidişini de ara geçiş formu olarak değerlendirebiliriz. Ne Real Madrid, Manchester United, Chelsea gibi kupa doygunu bir kulüptü Tottenham Spurs, ne de Porto gibi tamamen Mourinho’nun tek yönetici olabileceği bir kulüptü. Bir önceki yıl Şampiyonlar Ligi finaline çıkmış, uzun süredir kupa yüzü görmemiş, başarıya aç Tottenham’la da dikişi tutmadı. Kısa süreli umutlar vaat etse de Premier Lig’in girdabında boğulup gittiler. Bu süreç Jose Mourinho için “Artık elit kategoride bir teknik adam değil, onun devri bitti.” tartışmalarına sıkça sebep oldu.
Mourinho’yu bilirsiniz. Dilinin kemiği yoktur. Kendini başarısız gören, devrinin ve futbol bakışını sona erdiğini söyleyen gazetecilere savunmayla cevap verdi. Onlara Manchester United’a kazandırdığı kupaları saydı, Tottenham’la ligi altıncı sırada bitirmesine rağmen başarılı sezon geçirdiğinden bahsetti, geçmişte futbola kattıklarından bahsetti… Bildiğimiz Mourinho cevabıydı. Fakat gün sonunda o da biliyor ki, kariyerini tekrar çıkışa geçirmek için gerçek bir başarıya ihtiyacı var.
Temmuz ayında Jose Mourinho İtalya’ya 11 yıl aradan sonra geri döndü. Önümüzdeki sezondan itibaren kendini başkent ekibi Roma’ya bağlayacak üç yıllık sözleşmeye imza attı. Biraz talihsiz olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü geçtiğimiz yıl Juventus hegemonyasını deviren Inter ve yıllar sonra tekrar ayağa kalkan Milan da bu yıl Serie A’nın favori adaylarından. Juventus’tan bahsetmiyorum bile…
Jose Mourinho istediği gibi az entrikalı, az egolu, çok askerli bir takımın başına geçti fakat rakipleri son yıllarda olmadığı kadar güçlü. İşi eskisinden çok daha zor ama imkansız değil. Mourinho da zoru sever. Roma'nın da devlerle girişeceği rekabet için Mourinho gibi İtalya'yı bilen kıvrak bir zekaya ihtiyacı var. Önümüzdeki sezon Serie A çok hareketli geçecek.