“Ecocide” veya ekokırım, belirli bir doğal çevrenin tehlikeli insan faaliyetleriyle yok edilmesi anlamına geliyor. Tam anlamıyla doğayı katletmek anlamına gelen kavram için Papa'dan Greta Thunberg'e kadar “çevreye kıyım” suçunun uluslararası ceza hukukunda tanınması için artan çağrılar mevcut. Geçen kış Avustralya yangınları, bu yıl ülkemizde, İtalya'da ve Yunanistan’da yaşanan orman yangınları ekokırımı düşmemesi gereken gündeme tekrar getiriyor.
Sözcük yeni olmasa da, geçen yıllar içinde popülaritesi daha da arttı. Süper model Cara Delevingne'den Papa Francis'e ve Meghan Markle'a kadar birçok figür bunu mevcut iklim krizini tanımlamak için kullandı ve aktivistler çevre katliamının uluslararası bir suç olarak tanınması için elinden geleni yapıyor.
Aşırı sıcaklardan dolayı dünyanın birçok yerinde maalesef orman yangınları çıkıyor ama önemli olan sorumluların hesap vermesi ve yangınların kontrol altına alınması. İşte burada ekokırım kavramı karşımıza çıkıyor. Büyüyen bir küresel kampanya, iklim değişikliğine karşı mücadelede bir dönüm noktasına işaret ediyor: kitlesel çevresel zarardan bireyleri sorumlu tutmak.
Çevreye herhangi bir zarar verildiğinde, şirketler veya hükümetler maddi olarak o zararı telafi etmekle hükümlü ancak çevre kampanyacıları cezai kovuşturmaya geçiş istiyor. Bunun temelleri ise 1972’ye kadar uzanıyor. İsveç başbakanı Olof Palme’nin o zamanki ABD hükümetini Vietnam’da Agent Orange yani bitkilerde yaprak dökücü olarak kullanılan kimyasal maddeyi kullandığı için suçlamasıyla ecocide kelimesi siyasi literatüre girdi. Ülkeler her ne kadar bu tür kitlesel çevre zararlarını önlemek için kurallara ve düzenlemelere sahip olsa da çevre katliamı kampanyacıları küresel bir yasa yürürlüğe girene kadar kitlesel çevre tahribatının devam edeceğini düşünüyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma statüsü dört suçu listeliyor: soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçları ve saldırganlık suçları. Listeye beşinci suç olarak ekokırımın eklenmesi hedefleniyor. Liverpool Üniversitesi profesörlerinden Ecocide adlı kitabın yazarı David Whyte, uluslararası bir yasanın çevresel yıkımı ortadan kaldıran sihirli bir değnek olmayacağı konusunda uyarıyor.
Peki ekokırım ICC, yani Uluslararası Ceza Mahkemesi, tarafından kabul edilirse nasıl yürüyecek?
Yasa geçmişe dönük olarak kullanılamayacak. Örneğin 1986’daki Çernobil Faciası için bir soruşturma başlatılması mümkün değil. Bazı ülkeler –ABD, Rusya ve Türkiye gibi- ICC üyesi olmamasına rağmen düzenlemeden etkilenecekler. Ecocide kampanyasının en tanınan ismi Jojo Mehta ise durumu şöyle özetliyor. “Diyelim ki bir Amerikan şirketi Venezuela'da ekokırım suçunu işledi ama Belçika’da ofisleri var. Belçika’nın bunu teyit etmesi durumunda eğer Amerikan şirketin CEO’su Belçika’ya adımını atarsa tutuklanabilir.” Bireylerin hesap verme mecburiyeti güçlü bir caydırıcı olabilir.
Herhangi bir yerde yaşanan çevresel felaketler kilometrelerce uzakta olsa da hepimizi etkiliyor. Aynı atmosferde yaşıyoruz, aynı su döngüsünü kullanıyoruz. Yaşanan en ufak bir tahribat şimdi ya da yüzyıllar sonra bir şekilde etkisini gösterecek.
BİZ DEĞİLSEK KİM? ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?