Kendinizi suçlamayın. Eğer kanepenize yayılıp kahve içmek size saatlerce dans etmekten daha cazip geliyorsa, öyle yapın. Ancak günümüz koşullarında sosyalleşmenin en önemli yollarından birinin gece hayatı olduğunu ve bu işe kalkışmanın sağlam bir bünye gerektiğini de kabul etmek gerek. Ve tabii saat 22.00 oldu mu uykunuz geliyorsa, bu durumun da sosyal hayata bir engel olabileceğini…
İlk adım elbette kaliteli ve yeterli bir uyku oluyor. Bu kuralı zaten artık ezberledik ve düzenli uyusanız dahi erken gelen bitkinlikten kurtulamıyor olabilirsiniz. Fakat uykuya ek olarak bir önerimiz daha var: Kestirmek. Uzmanların önerdiği haliyle, kestirmenin dikkat edilmesi gereken iki hususu var, hatta buna “Üçler Kuralı” bile deniyor: En fazla 30 dakika ve en geç 15.00’e kadar. Yani eğer akşam bir planınız varsa ve güneşi batırıp yeniden doğurana kadar ayakta kalmanız gerekiyorsa, o gün içinde 30 dakikayı geçmeyecek şekilde ve mutlaka 15.00’ten önceki bir saat diliminde kendinize zaman ayırıp kestirin. Daha azı veya fazlası, size faydadan çok zarar getirecektir.
Atlamamamız gereken bir problem de esnemek. Yıllardır esnemenin sebeplerinin yorgunluk ve sıkkınlık olduğunu duysak da aslında bilim, bu hadiseye net bir cevap vermiş değil. Günümüzde esnemenin bir refleks olduğu kabul görüyor. Tıpkı hıçkırık gibi. Ancak bu onu biraz da olsa kontrol edemeyeceğimizi göstermiyor. Yapılacak şey basit. Esneyeceğinizi hissettiğiniz an öksürüyormuş numarası yapın ve birkaç derin nefes alın. Elbette bunu yaparken ağzınızı da kapayın.
Son önerimiz de alkolle ilgili. Alkol tüketiminin başlardaki uyarıcı etkisiyle farkındalığı ve konuşkanlığı artırdığı doğru. Ancak hepimiz için bir eşik var ki o noktadan sonra eğri hızla aşağı inmeye başlıyor ve alkolün vücuda tek etkisi bitkinlik ve yorgunluk oluyor. Dolayısıyla kendi eşiğinizi fark edin ve idareli ilerleyin.
Hepsi bir yana, tekrarlıyoruz, eğer kanepe ve kahve hala daha cazipse, dediklerimizi unutun ve tadını çıkarın.