Kolaj: British GQ
Kimse flört uygulamalarını sevmiyor. Özellikle de onları kullananlar. Ghosting, bitmeyen yazışmalar, belirsiz ilişkiler ve yorucu konuşma evreleri derken kullanıcıların ilgisi giderek azaldı. İngiltere’nin en popüler dört flört uygulaması son yıllarda ülkedeki kullanıcı sayısında yüzde 9 ila 26 arasında düşüş yaşadı.
Bunun yerine insanlar internette sıkça karşılaştığımız bir söze kulak veriyor: “Yeterince uğraşırsan her şey bir flört uygulamasıdır.” Şimdi ise LinkedIn üzerinden tanışıp buluşan ya da Strava’da flörtleşen insanların hikâyeleri yayılıyor. Tahmin edileceği gibi, bu girişimler saygılı ve başarılı mesajlardan umutsuz ve kimi zaman rahatsız edici denemelere kadar uzanıyor.
Bu durum şu soruyu gündeme getiriyor: Madem çevrim içi flört artık daha az belirgin platformlara taşınıyor, peki hangi uygulamalar insanları birbirine yakınlaştırmakta en başarılı? Instagram ve Snapchat gibi zaten yarı flört mecralarını bir kenara bırakırsak, işte sürpriz adaylar ve onların “romantik potansiyel” sıralaması. Araya yeni dijital flört dünyasından birkaç gerçek hikâye de serpiştirdik.
Pinterest’i hatırlıyor musunuz? İnsanların beğendikleri fotoğrafları sabitlediği, çoğunlukla da düğün temalı panolar yaptığı o yer. Ne aşkla ne arzuyla ilgisi var. Mesaj atılabiliyor ama ne hakkında? Domates fideleri mi? Nakış ipleri mi? Geçiniz.
Burası da pek uygun değil. Twitch’in genel havası, internet ünlülerinin — Hasan Piker veya Anthony Fantano gibi — oyun oynayıp müzik dinlediği, yemek yaptığı ya da politika konuştuğu bir canlı yayın ortamı. Yorum yazabilirsiniz ama flört etmek zor. Bazı yayıncılar flört uygulamalarını canlı yayında açıp eşleşmelerine bakıyor, bu da pek hoş sayılmaz.
Teorik olarak bir oda ararken tatlı bir tesadüf yaşanabilir. Ancak kiralık ev stresi romantizmin en büyük düşmanıdır. Londra’da yaşayan Annie, SpareRoom’da odasını devrederken işteyken gelen bir adaydan sonra şöyle bir mesaj almış: “Ev bana pek uygun değil ama bir akşam içki içmek ister misin?” Profilinde sadece arkadaşıyla bir fotoğrafı vardı. Adam, hangisinin Annie olduğunu bile bilmeden şansını denemişti. Annie’nin yanıtı kısa oldu: “Oda kiralayıp flörtle uğraşacak hâlim yok.”
Burada flört etmek, olası bir HR kabusunu davet etmek demektir. Slack, birçok modern işyeri ilişkisinde dolaylı rol oynasa da, kasıtlı olarak flört aramak risklidir. 2017’de Feeld isimli uygulama, kullanıcıların iş arkadaşlarına gizli beğeni göndermesine izin veren bir Slack botu çıkardı. Karşılıklı eşleşme olunca taraflar bilgilendiriliyordu. Sonuç: Tam bir kaos. Slack, “iş ortamına uygun olmayan” uygulamaları kaldırma politikası gereği bu botu hızla sildi.
TikTok, aslında sosyal medyayı “asosyal” hâle getiren platform. Kullanıcılar sohbet etmek yerine sonsuz bir video akışında kayboluyor. Yine de flört mümkün. İnsanlar yorumlardan ya da mesajlardan iletişime geçebiliyor. Hatta bazı kullanıcılar kendileri veya arkadaşları için “sevgili başvuru” videoları bile paylaşıyor. Ama bunlar gerçekten aşk için mi, yoksa etkileşim için mi? Orası muamma.
Ortak ilgi alanları insanları yakınlaştırabilir. Goodreads bu açıdan potansiyele sahip. Kullanıcılar birbirine mesaj atabiliyor ve kitap yorumları sohbetin bahanesi olabiliyor. “Annie Ernaux’nun o kitabını beğenmişsin, benim de birkaç Fransız otobiyografik roman önerim var” gibi. Ancak bugüne kadar bu platformda başlamış ciddi bir ilişki hikayesine rastlanmadı. Kitapseverler biraz daha çabalayabilir.
Film tutkunlarının buluştuğu bu platform, aynı zamanda sinema salonunda el ele tutuşmak için de fırsat sunabilir mi? Görünüşe göre evet. Mesajlaşma özelliği olmasa da, kullanıcılar yorumlarda flörtleşebiliyor. Bir çiftin, David Fincher’ın Mank filmi hakkındaki beş yıldızlı yorumları sayesinde tanışıp sevgili olduğu hikaye yıllar önce viral olmuştu. New Yorklu Sarah da benzer bir deneyim yaşamış. Aynı filmleri seven bir kullanıcıyla yorumlaşarak başlayan etkileşim, altı ay sonra e-posta paylaşımıyla devam etmiş ve ikili sonunda MOMA’daki bir film gösteriminde buluşmuş. O an için aşk başlamamış ama Sarah hâlâ “ileride bir şey olabilir” diyor.
Entel sohbetlerin, uzun denemelerin ve bol alıntılı paylaşımların merkezi. Substack kullanıcıları arasında entelektüel flörtler yaygın. Kimin hangi bültenlere abone olduğunu görmek, politik ve kültürel eğilimleri anlamayı kolaylaştırıyor. Bu platformun “yeni flört uygulaması” olup olmadığı üzerine sayısız Substack yazısı yazılmış durumda. Düşünceye çekicilik atfedenler için gayet uygun bir alan.
Forumlar üzerinden ilişki kurmak internetin ilk dönemlerinden beri var. Reddit ve Discord bu geleneğin modern versiyonları. Anonimlik ilk başta zorlayıcı olsa da, ortak ilgi alanları bağ kurmayı kolaylaştırıyor. r/cheese veya r/guitarpedals gibi niş topluluklarda uzun tartışmalardan doğan dostluklar zamanla flörte dönüşebiliyor. Ayrıca doğrudan flört amaçlı “r4r” alt başlıkları da mevcut.
Eski adıyla Twitter, hâlâ flört için popüler. “Twitter bir flört uygulamasıdır” yazarsanız yüzlerce örnek görebilirsiniz. Elon Musk sonrası platformda spam hesaplar artmış olsa da, yan platform Bluesky biraz daha sade bir alternatif sunuyor. Yine de iki platformda da DM’den başlayan hikayelerin evlilikle sonuçlandığı örnekler var.
Egzersiz sonrası dopamin mi bilinmez, Strava son yıllarda beklenmedik bir flört alanına dönüştü. Koşu ya da bisiklet gruplarında tanışan kullanıcılar sıkça mesajlaşıyor. Colorado’lu Manny, Paris’te tanıştığı Kanadalı bir kızı sadece Strava üzerinden eklemiş. Üç hafta sonra mesaj atmış, kız onu Ottawa’ya davet etmiş. Birlikte triatlona katılmışlar ve sonrasında da harika vakit geçirmişler. Manny, “Ortak bir ilgi üzerinden ilerlemek işleri çok kolaylaştırdı” diyor.
Ve sıra geldi en şaşırtıcı olana: LinkedIn. Kurumsal havası yüzünden çoğu insanı şaşırtsa da, burada başlayan flört hikayeleri az değil. Belki ofis romantizmine benzer bir cazibesi vardır. Belki de herkesin orada olması, tanışmayı kolaylaştırıyordur. Tabii bu durum rahatsız edici mesajların da önünü açıyor.
Yine de bazı hikayeler umut verici. Mared, bir festivalde sabaha karşı tanıştığı biriyle LinkedIn’de tekrar karşılaşmış. Adam, “Eğer ismini hatırlarsam seni bulurum” demiş ve gerçekten de bulmuş. Buluşmaları sürmemiş ama Mared pişman değil. Emily ise kısa bir tanışıklığın ardından LinkedIn bağlantısı olarak eklenen birinden mesaj almış. Hikaye birkaç güzel buluşmayla devam etmiş, eski sevgilinin geri dönmesiyle yarım kalmış. Sonrasında bile adam birkaç ayda bir mesaj atmaya devam etmiş. Görünen o ki, tıpkı flört uygulamalarında olduğu gibi burada da sabrın bir sınırı var.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.