Röportaja hazırlanırken içimi bir karanlık bürüyor, Teoman hakkında okuduğum dinlediğim her şey, bende seçilmiş bir karanlık duygusu uyandırıyor. Aklıma ansızın Tim Burton’ın 1982 yapımı kısası Vincent geliyor.
“Vincent Malloy’un yaşı yedi.
her zaman kibardır ve yapar söyleneni, yaşına göre hiç bencil değil ve oldukça iyidir,
ama kendisini Vincent Price zannetmeye başlar.
‘Koş Jane Koş’ gibi kitaplar okurken diğer yaşıtları, Vincent’ın en sevdiği yazar Edgar Allen Poe’dur.”
Vincent kitapların içinde kaybolur, kendisini şiirsel karanlık bir dünyada bulur. Annesi onu sokağa çıkıp diğer çocuklarla oynaması için zorlarken, Vincent kaybettiğini okuduğu kitaptan öğrendiği eşinin yasını tutmaktadır. Vincent melankolik hayal dünyasında kaybolmuştur ve bu melankolik hayat tarzını özel bir zevk haline getirir.
Vincent kendini yedi yaşında yaşlı bir adam gibi hissederken, Teoman’ın, kendi sözleriyle “yaşlı bir ergenin hikayelerini anlattığı” kitabı Fasa Fiso’yu okurken tam olarak böyle bir çocukluk geçirmiştir gibi hissediyorum.
2021’de kitabı okumadan önce Teoman gözümde tüm Türkiye’nin karşısında çizdiği imajla paralel: uslanmaz, şımarık, serseri. On yaşında bir gün kovboy, bir gün kızılderili, ne olacağına okuduğu kitaplardan, dinlediği müziklerden karar vermeye çalışan bir çocuk. Oldukça entelektüel. Edebiyattan ve müzikten beslenmekten müthiş bir zevk duyuyor. Sürekli bir kimlik kavgası içinde. Hımm! diyorum, kendiyle savaşır gibi, tamam gece oldu mu kayboluyor, kızlar, partiler. Çok da eğleniyor kimseye zararı yok. Ama huzursuz.
Kitaptan büyük bir keyif alıyorum, kitabı okuduğum aynı yıl (2021) Gecenin Sonuna Yolculuk çıkıyor. Teoman yeni bir şey deniyor, kitaptan tanıdığım kadarıyla Leonard Cohen era’sına geçtiği, müziğinin ve sözlerinin daha da koyulaştığı, şiirselleştiği hikayelerde kayboluyoruz. Viski ve Lazanya’ya bayılıyorum.
Ben Zargana Deus Ex Machina, tam olarak karanlık bir otobiyografi. Kendisiyle olan kavgasını, ne olduğunu neden olduğunu oldukça grafik bir şekilde ondan dinliyoruz. İçim iyice sıkılıyor. Hiçbir şeyden habersiz, bu artistik albümün sessiz sedasız bırakılmış diskografisinin son albümü olduğunu öğreniyorum.
Her şey anlamlanıyor, Teoman’ın bize hiç de ani olmayan bir veda ettiğini o an anlıyorum.
Kar Aslan: Ben Zargana Deus Ex Machina’nın son stüdyo albümünüz olacağını ve diskografinin böylece tamamlanacağını açıkladınız. Bu veda çok önceden planlanmış gibi, bu kararı ne zaman ve nasıl verdiniz? Albüm süreci nasıl gelişti?
Teoman: Önce Koyu Antoloji albümümü yaptım. Ama beni kesmedi. Eski şarkılardan oluşuyordu ve o anki kişiliğimi anlatmıyordu. Bir antolojiydi sadece. Sonrasında, hep içimi kurcalayan, beni karanlıklardan karanlıklara sürükleyen duygularımı anlattığım, Gecenin Sonuna Yolculuk’u çıkardım. Bir konsept albüm olarak. O albümle sadece birazcık rahatlayabildim. Tam değil. Eksikliğini hissettiğim bir son duygusunu alamadım. Halbuki, bir veda, bir son duygusu, bir kendinden bile ayrılış anlatmak istiyordum ve istediğim o “veda”yı almak üzere sonuçta; Ben, Zargana, Deus Ex Machina albümümü yaptım. Ve o albümle içim rahatladı. Nihayet, kendimi en dipten deştim ve anlattım, dedim. Artık başka bir albüm yapmak için kendimi daha fazla didiklememe gerek yok. Bu albüm iyi bir kapanış albümü. Bir rüyanın, bir kendine söz verişin, bir rüyanın kapanışı. İçimde; bana haydi, çok artistik, sadece seni andıran bir son albüm yap, diyen sesi susturdum. O ses bana; kendini tam olarak ifade edemedin, diyordu yıllardır. Şimdi sustu.
Kar Aslan: Ben Zargana Deus Ex Machina kendine karşı oldukça sert, pişman değilim diyor ama kendisine ve geçmişine herkesten daha acımasız konuşuyor. Kendisiyle olan kavgasının hiç bitmeyeceğini söylüyor, bir yandan çok fazla empati ve kabullenme duygularını da içinde saklıyor. Bu kavga sizce neden bu kadar umutsuz?
Teoman: Bu kavga hiç bitmeyecek gibi geliyor bana. Tabiatım, kişiliğim böyle benim. Şikayetçi olsam da ben böyleyim. Yapacak bir şey yok. Ben, içime, düşündüklerime, yaptıklarıma dair insanlardan onay almam. Onayı kendimden almalıyım. Benim kendimle kavgam sadece üretkenlikle sınırlı değil. Kendimi değiştirmeye, ruhumu her zaman istediğim ama gerçekleştiremediğim bir huzur yoluna sokmaya çalışıyorum. Çok uzun yıllardır. Şu anda her zamankinden daha yoğun olarak yine onunla uğraşıyorum. Artık hedefim kendimi sadeleştirmek, rafine etmek ve eskilerin deyimiyle su gibi olmak. Çok arıza biri oldum hayatım boyunca. Kendim için ve çevremdekiler için. Öyle devam etmek istemiyorum geri kalan ömrümde. Hep beraber göreceğiz, olacak mı, olmayacak mı? Şu anda insanlarla mesafemi ayarlamaya, yalnızlığımı perçinlemeye çalışıyorum. Rahatlıyorum yalnızlıkla.
Ben hep tek tabancaydım. Şimdi huzurlu tek tabanca olma peşindeyim.
Kar Aslan: Artık Aşık Olamayan: “Ben yalnız bir adam
Artık genç olmayan
Artık aşık da olamayan”
Artık genç olmamak ve eskiden olduğunuz şeyden başka bir şeye dönüşmekle ilgili kendinizle barışık mısınız? Sanki bu olgunluk halinin tadını müziğinizde çıkarıyorsunuz, ama durum günlük hayatınızda da böyle mi?
Teoman: Bende kendimi bildim bileli bir gelecek korkusu ve ölüm korkusu vardır. O korkulardan uzaklaşmak için denemediğim şey kalmadı. Artık genç olmadığımın uzun zamandır farkındayım. Çocukluktan sonra en zor dönemimi 40-50 yaşlarım arasında geçirdim. Şu anda o yıllara göre birazcık daha rahatım. 40’lı yaşlarımda, hayatın bütün sihrinin yok olduğunu hissettim. Çok korktum bu hislerden. Şimdi hayatın sihrinin yok olduğunu, ama onun yerine daha makul ve küçük mutlulukların olabileceğini hissettiğim bir yaştayım. Günlük hayatımda yeni şeyler deniyorum. Bazıları tatmin ediyor, çoğunluğu ise etmiyor. Deniyorum yine de.
Kar Aslan: Ben çocukluğumdan beri eğer üzgünsem kendimi daha da dramatik sahnelerin içine sokarak üzüntümü öyle yaşamaktan keyif alırdım. Melankolinin başka bir tadı olduğunu düşünüyorum. Bazıları karanlık tarafta kalmayı bir karakteristik olarak benimsiyor. Sizde de bunu gözlemliyorum. Melankoliyle olan ilişkiniz nasıl?
Teoman: Melankolik bir kişiliğim var. O kişiliği sevmiyorum ama onunla yaşamaya mecburum. Ondan kurtulmanın, negatifliğini azaltmanın yollarından en güçlüsü, kreatif süreçler benim için. Ben üretim süreçleriyle anksiyetemi azaltıyorum, korkularımı unutuyorum. Melankolimin üzerimdeki negatif etkileriyle ilgili bir yol daha izliyorum. Onunla dalga geçmek ve mizaha başvurmak. Dalga geçerek, kendimi kendime anlatmak. Ve duygularımı, düşüncelerimi ve başıma gelen saçma sapan şeyleri mizahla yumuşatmak.
Kar Aslan: Biz, izleyiciler çoğunlukla hayatına şahitlik ettiğimiz kişilerin gerçek insanlar olabileceğini unutuyoruz. Hayatını kameraların önünde yaşamış biri olarak, hep umursamaz olarak lanse edildiniz. Akıl sağlığı bugün en önemli tartışma konularından biriyken sizin huzursuz melankoliniz bugün hala karikatürize ediliyor. Belki bu cevapları hep gülümseyerek verdiğiniz için. Herkesin size ve olduğunuz umursamaz serseri çocuğa olan sevgisi size ve akıl sağlığınıza nasıl zararlar verdi?
Teoman: Ünün etkisi her şeyi fazla büyük yaşamaya itiyor. Ben ünün bir illüzyon olduğunu bildiğim halde şöhret bana çok fazla rahatsızlık verdi. Yaptığım iş, benden çok şey talep eden bir şey haline geldi. Bir sürü farklı karakter, bir sürü persona yaratmak ve onların taleplerini karşılamak zorunda kaldım. Evde tek başına düşünen, kendinden ibaret, üreten bir adam, herkesin her yerde hakkında konuştuğu, ahkam kestiği bir adam oldu. Zaten huzursuz biri olduğum için çok fazla geldi bütün bunlar bana. Şu sıralarda biraz daha iyi hissediyorum kendimi. Ruhumu sürekli teskin etmeye çalışıyorum hayat oyununda. Sakin ol, derin düşünme diyorum kendime. Yalnızlığıma sığınıyorum bunun için. İnsanlar yorucu.
Kar Aslan: Faso Fiso bambaşka bir Teoman’la yüzleşmeme sebep oldu. Kitabı bana en yakın arkadaşım hediye etti, birbirimize aynı kitabı hediye etmek gibi bir adetimiz var, böylece aynı anda okuyup ilerledikçe üzerine konuşabiliyoruz. Kahkahalar içinde keyifle okuduğumuz kitaba birkaç hafta sonra bir sabah annemin gözleri kapalı göğsüne koyarak sarıldığını gördüm. Bir şeyler ona çok dokunmuş, biraz anne yüreği, ailenizle ve ailenin kadınlarıyla olan ilişkiniz çok dokunaklı. Bir anne okuyunca biraz da ailenin yaramaz çocuğu olduğunuzdan olsa gerek size kimse kıyamıyor! Faso Fiso’yu yazmak çok keyifli gelmiş olsa gerek, şimdi bir roman yazmaya başladığınızı okudum. Bizi nasıl bir serüven bekliyor?
Teoman: Bana benzeyen ama on yıl önceki bana benzeyen bir kişinin ağzından yazıyorum romanı. Kurgunun otobiyografiden farkı, bir sürü palavra sıkma avantajı. Hayat benim için komedi-drama’dır. Romanım da öyle oluyor. Aynı benim hayatı algılayış biçimim gibi. Roman, otobiyografim gibi değil tabii, hayal gücümün de yardım ettiği bir kurgusu var. Ama aynı terzinin elinden çıkıyor o da. Fasa Fiso’yu sevdiğinize sevindim. Romanı da seveceksiniz o zaman. Çünkü aynı dertler, aynı hüzün, aynı şapşallıklar, absürd olaylar, aynı drama, aynı komedi, aynı dünyayı algılayış, aynı bakış açısı var ikisinde de.
Kar Aslan: Kitapta gençlik yıllarında Dior kemeriniz bavulunuzdan çıkmayınca aşırı mutsuz olduğunuz bir anınızdan bahsediyorsunuz. Modayla olan ilişkiniz son zamanlarda nasıl değişti?
Teoman: Gençlik yılları diye düşünmeyin o hikayeyi. Ben hala o kişiyim. Her zaman öyle görünmese de, kıyafetlerime, aksesuarlarıma düşkünümdür. Paspal giyinme bile bir karar neticesinde olur benim için. Bugün paspal olacağım, derim. Modayla ilgiliyim, enternasyonal ve yerel moda dergilerine çok bakarım, neler oluyor moda dünyasında diye. Gözümü alıştırmaya da çalışırım. Zamanın moda dünyasına gözünü alıştırmayanlar, komik olurlar. Kendi zevklerini mutlak zannederler. Ve en azından revize etmelidir insan gözünü diye düşünürüm. Modaya uymak zorunda değiliz. Ama modanın ve zamanın ruhu beni ve gözümü değiştiriyor.
Kar Aslan: Bu yıl GQ Men of the Year - Zamansızlık ödülüne layık görüldünüz, hayatınız boyunca birçok ödül ve başarılarla dolu bir kariyeriniz oldu, hayatınızın bu döneminde zamansız olarak anılmak sizin için bir şey ifade ediyor mu?
Teoman: Hoşuma gitti bu ödül. Tam anlamıyla kendimi revize ettiğim, köklü kararlar aldığım bir döneme denk gelmesi de güzel oldu. Ayrıca da ödülün yaptığım bu son albümün arkasına denk gelmesi... Kariyerimin üretim bölümünü bitiriyorum ben çünkü. Üretimim ilk ve son romanımla bitecek.
Bunların dışında, zamansızlık meselesini de kendi kendime düşünüyordum zaten. Kariyerimin ilk yıllarında yazdığım şarkılar hala gençler tarafından dinleniyor. Hatta büyük çoğunlukla gençler dinliyor beni. Dijital verilerden beni dinleyen yaş gruplarına bakıyorum. Bu kesim açık ara 18-24 yaş arası. Kendimle ilgili tereddütlerimin olduğu, başka bir bakış açısına geçmeye çalıştığım bu dönemde kalıcı şarkılar yapmış olmak ve konserlerimin hayatımda hiç görmediğim kadar ilgi görmesi çok hoşuma gidiyor. GQ “zamansızlık ödülü” kendi içimdeki hisleri tescillemiş oldu.
Kar Aslan: Hayattan zevk almak deyince aklımıza ilk gelen isimlerden birisiniz. Peki, sizin Guilty Pleasure’ınız ne?
Teoman: Başkalarına “guilty” gelen şeyler bir rock yıldızı için gündelik hayat. Çekinecek kimsem olmadığından, canımın istediği gibi yaşıyorum ben. . Hayatta iki kişiye karşı sorumluyum; kızım ve annem. O sorumlulukları yerine getirdiğim için, “pleasure” faslında kendimi pek sınırlamıyorum.