Ünlü büyük dalga sörfçüsü ve her daim inanılmaz formda gözüken sporcu Laird Hamilton’a kaç yaşında hissettiği sorulduğunda, “Benim yaşım yok. Kendimi nasıl daha iyi hissedebilirim bilmiyorum,” diyor. İkinci cümlenin kanıtı olmasa da ilkinin var. Şu anda 53 yaşında, en azından “yıl” olarak kullanılan geleneksel ölçü birimiyle. Dünyanın en büyük dalgalarında sörf yapmış olmasına (o kadar büyük dalgalar ki, bazılarında tow-in surfing tekniği kullanması gerekmiş) rağmen, Hamilton “60, 70 ve 80” yaşına kadar bu sporu yapmaya devam etmek istiyor. (90 için bir şey dememiş.)
“Benim yaşım yok. Kendimi nasıl daha iyi hissedebilirim bilmiyorum.”
Hamilton, antrenmanın yerini hiçbir şeyin tutamayacağını söylüyor: “Hepimiz sihirli bir hap arıyoruz. ‘Bana kestirme yolu göster.’ diyoruz. Sağlığınızı, antrenmanınızı ve yaşamınızı desteklemek için kestirme yollar inanılmaz. Ama yine de çalışmanız gerek.” Ayrıca yaşlandıkça vücudunuzdan en iyi şekilde yararlanmanızı sağlayacak egzersizlerle ilgili birkaç tüyosu var. Ve bu tüyolardan bazıları işe yaramış olmalı ki, bilim diploması olsun ya da olmasın, kendisini kaç yaşında ya da kaç yaşında olmadığına inandığı fark etmeksizin, olağanüstü görünüyor.
“Kahveyi, insanların enerji içeceği tükettiği gibi tüketiyorum,” diyor Hamilton. “Peki kahvenizden en iyi şekilde yararlanıyor musunuz? Muhtemelen hayır.” Hamilton’a göre kahvenin gerçek sırrı, onu yağlarla birleştirmekte yatıyor. Bu şekilde kafein yavaş yavaş salınıyor ve enerjiniz zirve yapıp sonra düşmek yerine sabit kalıyor. Ayrıca sizi daha zinde hale getiriyor: “Kahve içersiniz, kendinizi aşırı enerjik hissedersiniz ama yine de kafanız bulanık kalır, bu hissi bilirsiniz. Kafein vücudu uyarır. Beyni uyarmaz. Yağ ise beyni besler. Odaklanma ve zihinsel berraklık da buradan gelir.” İster 15 metrelik bir dalgadan kaçıyor olun ister 50 yaşındaki patronunuzun aradığı gecikmiş raporlardan…
“Suyunuza çok az Himalaya tuzu eklemelisiniz. Aksi takdirde su emilmez. Su, doğrudan vücudunuzdan geçer. ‘Hidrasyon sağlıyorum’ diye düşünürsünüz, bolca su içersiniz ama sonra hepsini dışarı atarsınız. Vücudunuz suyu emmez.” Egzersiz sırasında nefes nefese kalmak, oksijen alımınızı en üst düzeye çıkarmaz. Bunun yerine, vücudunuzu oksijeni hücrelerinize salmaya teşvik etmek için dışarı verdiğiniz karbondioksit miktarını sınırlamanız gerekir. Bu da, vücudun CO2 seviyelerinin yükselmesiyle oksijen salınımını tetikler. Bunu yapmanın kolay yolu burnunuzdan nefes almaktır; zor yolu ise egzersiz yaparken nefesinizi aralıklarla tutmaktır. (Burnunuzdan nefes alarak başlamak daha iyi bir seçenek olabilir.)
Elli üç yaşındaki Laird Hamilton, 22 yaşındaki Laird Hamilton'a herhangi bir tavsiye verebilecek olsaydı, bunun kesinlikle “nefesin bilinçli farkındalığı” olacağını söylüyor. Bu kulağınıza saçma geliyorsa, bir de şunu düşünün: iç çekmek nefesinizin düzenini bozmak anlamına geliyor. “Nefesinizi 7 saniyeden fazla uzatmaya başladığınız anda, her şeyi aşağı çekersiniz.” (Deneyin, bakalım kendinizi daha iyi hissedecek misiniz?) Serbest dalgıçlar bunu metabolizmalarını düşürmek ve böylece oksijen tasarrufu sağlamak için yapıyor. Bunun tam tersi olan çok hızlı ve kısa nefes alıp vermeler ise sizi hızlandırıyor. Fiziksel aktivitenin dışında, kontrollü nefes almak sizi meditatif bir duruma da sokabiliyor. Hamilton, kendisinin genç versiyonunun buna muhtemelen sizin verdiğiniz tepkiyi vereceğini kabul ediyor ama aynı zamanda “İnanmanıza gerek bile yok. Çünkü zaten nefesiniz sizi o noktaya götürecek.” diyor.
Hamilton, “Tek bir bio-hack yapma hakkınız olsaydı, buz banyosu en iyi seçenek olurdu.” diyor. Çünkü testosteronu artırıyor ve enflamasyonu azaltıyor. Peki en iyi tarafı ne? Buz kullanmanıza bile gerek yok! Soğuk bir duş veya soğuk bir banyo yeterli. Ve eğer kendinizi geliştirmek uğruna gerçekten ama gerçekten kendinizi zorlamak istemiyorsanız, herhangi bir banyo da yapabilirsiniz. Su, vücudu sıkıştırır ve kan dolaşımını iyileştirir. (Eğer bir sörfçüyseniz, bu özellikle uygun bir tavsiye çünkü sürekli dünyanın en büyük küvetindesiniz!)
“Bence yeterince esneme yapmıyorum diye kendimizi gereğinden fazla strese sokuyoruz. Ama doğru şekilde hareket ederek daha esnek olacağınızı düşünüyorum. Omurganız esnek olmalı. Eğer omurganız esnek değilse, bana kalçalarınızdan ve omuzlarınızdan hiç bahsetmeyin bile. Her şey omurgadan başlar. Yoga dersine gitmekten ve lastik gibi esnemektense, hareket edebilmeyi, yerden kalkabilmeyi ve bir şeyler yapabilmeyi daha çok önemsiyorum.”
Doğal olarak, dalgaların yüzeyinde, büyük bir güçle süzülen bir adam için adrenalinin oldukça önemli olduğunu düşünüyor. Korkup daha hızlı koştuğumuz ya da bir şeye çarpmadan hemen önce hissettiğimiz yoğun ve gergin anların, vücudumuzun ihtiyacı olan şey olduğunu söylüyor: “Eğer adrenalini kahve içerek ya da yavaş bir şekilde artırıyorsanız, bu sadece sizi içeriden tüketir. Bu noktada onu serbest bırakmadığınız için sağlığınızı tehdit etmeye başlarsınız. Yani, adrenalini serbest bırakmak için bir şey yapmanız gerekir. Çok fazla bir şeye gerek yok. Lunaparka gidin, dönen bir alete binin; bungee jumping yapın; su kayağı teknesinin arkasına geçin ve onlara gazı köklemelerini söyleyin… Bu, hayatın kırılganlığı ile bağlantılı ve bence bu perspektifle hayata bakmak önemli.” Sadece nefes almayı unutmayın.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.