Dergi Konuları

Maksut Aşkar: Özgür İrade Gezegeninde Bir Şef

Perdenin açılmasına gerek yok, girişi yeterince etkileyici olacaktır. Huzurlarınızda, Maksut Aşkar...

21-01/16/moty_ig_fotolar62.jpg

 

Pandeminin ne başı ne sonu, tam ortaları. Mayısın bir perşembesi, eve Neolokal’in evdeneolokal’lerinden söylemişim, sürpriz olsun diye menüye dahi bakmıyorum, kendimce ve kendimle keyif yapıyorum. Siparişimin sisteme düştüğünü görünce Maksut şef arıyor, adresi teyit etmek için, ekibe iletecek. Biraz konuşuyoruz, ‘yorumlarını ilet’ diyor, kapatıyoruz.

Yemekler birkaç gün sonra bana ulaştığında “Hafta sonuna kadar bekleyeyim” diyorum. Aylardır evde dahi olsam beynim, ödül ve iş yapılmayan günler arasında otomatik bir korelasyon kuruyor. Enfes bir ziyafet çekmek için tatil sayılan cumartesi gününü uygun görüyorum. Kendimi ikna ediyorum da, bekleyeceğim.

Malzemelerle dolu çanta elime ulaşıyor. Ekmeği ve tereyağını sabah kahvaltısına saklarım diye düşünüyorum. ‘Ekmek ve tereyağı’ deyip geçtiğime bakmayın, aman diyeyim. Ekmek 22 Haziran 2014 doğumlu bir mayanın evladı, ismiyse Neylan Ekşi. Tereyağı ve mantarsa Karadeniz bölgesinden kol kola gelen Trabzon tereyağı ve Bolet, namı-diğer ayı mantarı. 

 21-01/16/moty_ig_fotolar65.jpg

Evdeneolokal kutusunu, daha doğrusu çantasını karıştırmaya devam ediyorum. Ayrı ayrı poşetlenmiş dört renkte sos buluyorum; pembe, daha koyu pembe, yeşil ve kırık beyaz.

Sonrasında ‘tirit’ dedikleri tiftik etini, babaannemin çok güzel yaptığı katmeri, az biraz toz Antep fıstığını görüyorum. Çantanın en altlarında tahminen tüm hikâyeyi bağlayacak turuncu bir kremaya rastlıyorum, tarhanadan olduğunu tahmin ediyorum. Ancak az önce söylediğim gibi, kendime mükemmel çalışacağını umduğum bir ödül sistemi koyduğum için yemekleri hafta sonuna kadar bekletmeyi hedefliyorum.

Aradan birkaç uzun dakika geçiyor. Rengarenk soslara bir kez daha kaçamak bakışlar atıyorum. 

Yılbaşından bir gün önce hediyeleri açmak için yalvarma derecesine gelen çocuklar gibiyim. Beklemek falan hikâye oluyor, dayanamıyorum.

Bir an önce düz, geniş, açık renk bir tabak bulup Alfie’deki Sienna Miller ya da Vicky Cristina Barcelona’daki Penelope Cruz gibi ağzıma yarım bir sigara tutuşturup gömleğime boyalar bulaşana dek boyamak istiyorum.

Tabağımı.

Yemeğimi.

İçimdekileri.

Belki de o an anlıyorum. Ya da anlamış bulunuyorum Maksut’un sadece bir şef olmadığını. 

Özgün hissediyorum. Özgün hissettiriyor. Özgür hissediyorum.

 

21-01/16/gq_man_of_the_year_day4_27_10_20_1867-1610785793.jpg

“Beni ben yapan seçimlerim”

Maksut Aşkar, Aralık 2020’de iki elinin arasına ‘MOTY 2020 Özgünlük’ ödülünü aldığında şaşırmıyorum. Onu bir süredir tanırım, enerjisine de aşinayım. Zira bir insanın nevi şahsına münhasır yani özgün oluşunu önce rahatlamış duran yüz kaslarından, sonra kendiyle barışık ses tonundan anlayabiliyorum. O güler yüzlü, güzel sözlü, kendini ölçen tartan özgün bir şef, daha doğrusu bir insan.

Bir seferinde “Beni ben yapan şeyler hayatım boyunca zannettiklerimin, zannetmekten ibaret olduğunu fark etmemi sağlayan, bu zan yolculuğunun beni törpüleyen deneyimler olduğunu anlatanlardı”  dediğini hatırlıyorum. Ve cümlesine devam etmişti: “Bu özgür irade gezegeninde, seçimlerimdi beni ben yaptığını zannettiğim şeyler. Önce zannettim, sonra da deneyimleyerek fark ettim ve bildim.”

Aklım yemekten, gastronomiden, topraktan, tabaktan tamamen çıkmıştı. Saniyenin binde birinde korkulardan, kafa karışıklığından, evimde hissetme duygusundan, ‘sufizm’den ve diğer tüm felsefelerden, evrimden, yabancılaşma hissinden, kök ve taç çakra senkronizasyonlarından geçivermiştim. Karşımda bir şef değil, bir insan vardı. Sanırım bir şefi, bir müzisyeni, bir gazeteciyi, ebeyi, mühendisi ya da bir milletvekilini özel kılan bir şey varsa şayet, bu önce onun yolculuğuydu.

Özgün olmak meslekten önce insana mahsustu.

Mesela Aşkar’ın aslında elektronik/bilgisayar bölümlerinden birini okuyacağını, lezzet tasarlayarak 2005’te Lüksemburg’da bir sergiye katıldığını, Alchemist - yani simyacı - adında bir tat tasarım şirketi olduğunu, ailesinin ona “İyi insan ol Maksut, karıncayı bile incitme, koşulsuz sev” diye nasihat verdiğini, Karaköy’deki şarap barı Foxy’i açarken tereddüt edip sonradan binlerce kez şükrettiğini biliyor muydunuz?

Şimdi biliyorsunuz.

Bunları bildiğiniz için de, onu daha iyi anlıyor, özgün olma yolcuğunda bir bilet alıyor ve bir sonraki adımda ne olacağını bilmeden koltuklardan birine oturuyorsunuz. Ve Maksut Aşkar kendini her gerçekleştirdiğinde, siz de onun özgünlüğün bir tadına bakmış oluyorsunuz. Tıpkı benim katmer ve tirit yiyecekken dört beş farklı renkte sosla dünyamı boyamak istemem gibi. 

 

Yazının tamamı GQ MOTY 2020 Özel Sayısında...

 

Yazı: Ceylin Atay
Fotoğraf: @emredogru
Styling: @gunesguners
_______

Genel Yayın Yönetmeni: @alitufankoc
Projeler Koordinatörü: @alarakap
Moda Direktörü: @gunesguners
Moda Editörü: @erkanaltunay
Prodüktör: @ahmedcayli
Fotoğraf Asistanları: @mratkahya @omerserifkuru İbrahim Erdal, Murat Demir
Moda Asistanı: @can.busenurz @hackanyildirim
Sanat Yönetmeni: @ovapu
Sanat Ekibi: Abdül Kerim Taşcı, @ttdamla
Prodüksiyon: @ppristanbul Melis Özçelik, Zeynep Altunkut
Prodüksiyon Asistanları: Demirhan Sander, Gökhan Özkan, Tayfun Keskin
Set Gripim: @setgripim
Makyaj: @samaraji
Saç: @aliyilanci
Saç Asistanı: @hamzasaraa

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası