HBO dizileri, televizyonun geri kalanından farklı; bu yapımlar, daha ilk dakikadan itibaren sizi içine çeken, büyüleyen hikâyelere, unutulmaz oyunculuklara, görsel olarak etkileyici sahnelere ve akıllardan çıkmayan müziklere sahip. Üstelik sahip oldukları dev bütçeler, diğer tüm yapımları gölgede bırakır.
1997’deki ilk orijinal dizisi “Oz”dan bu yana HBO, alışılmış kalıpları yıkıyor, kuralları yeniden yazıyor, “yasak”la oynuyor ve bize televizyonun doğru şekilde nasıl yapılabileceğini gösteriyor. HBO için yalnızca iyi bir hikâyeye sahip olmak yeterli değil; izleyicide bir takıntı yaratmak, beklentilerin ötesine geçerek bizleri dizi bittikten sonra bile etkisi altında tutan evrenler yaratmak da önemli.
Game of Thrones’un final sezonu, stüdyonun neler yapabileceğini yansıtmıyor olabilir; ancak geri kalan tüm sezonlar, bu “küçük” hatayı unutturacak kadar ikonik, başarılı, devrimci ve yenilikçi yapımlardı. Bu sezonlar, ödül dönemlerini kasıp kavurdu ve milyonlarca tutkulu hayranın özel koleksiyonlarında yerini aldı.
Söz konusu sinema ve televizyon olduğunda önemli olan bir miras yaratmak – bir başarıdan sonra durmak değil. Ve HBO, biz daha Netflix’i, dijital platformları ya da dizi maratonlarını hayal bile etmezken bunu yapıyordu.
Bugün herkesin konuştuğu Game of Thrones, Chernobyl, Euphoria ya da Big Little Lies gibi diziler, zamanında bizleri “HBO” yazısını gördüğümüzde o yapımı izlememiz gerektiğine ikna eden öncüller olmadan var olamazdı.
HBO’da kesinlikle izlemeye değer çok sayıda dizi var, ancak bizce bu 18 yapım, en iyilerin en iyisi:
HBO’ya Göre En Popüler Diziler...
True Detective, tüm zamanların en iyi suç ve gerilim dizilerinden biri ve 4. sezon olan “Night Country”, 1. sezonla birlikte dizinin en iyi sezonları arasında yer alıyor. Sezonun yönetmenliğini Meksikalı Issa López üstleniyor ve başrolde Jodie Foster yer alıyor. Foster, neredeyse tüm yıl boyunca tamamen karanlıkta yaşayan küçük bir Alaska kasabasında görevli bir dedektifi canlandırıyor. Liz adlı bu dedektif, kasabadaki bir araştırma üssünden gizemli şekilde kaybolan bir grup bilim insanını araştırmakla görevlendiriliyor. Bu soruşturma, başka bir cinayet ve bilim insanlarının yürüttüğü araştırmayla bağlantılı sırların ortaya çıkmasına neden oluyor.
The White Lotus, günümüzdeki en başarılı kara mizah dizilerinden biri. Mike White tarafından yaratılan dizi, tropik cennetlerdeki lüks otellere tatile giden zengin ve ayrıcalıklı insanları konu alıyor. Bu karakterler, tatil boyunca kendi hayatlarındaki kaosla yüzleşmek zorunda kalıyor ve bu durum, zamanla beklenmedik olaylara –genellikle ölümle sonuçlananlara– yol açıyor. Her sezon farklı bir otelde geçiyor, farklı karakterler ve giderek büyüyen suçlarla karşılaşıyoruz.
Jean Smart’ın başrolde olduğu ve Emmy ödüllü bu komedi dizisi, kariyerinin son dönemlerinde olan bir Las Vegas komedyenini konu alıyor. Artık eskisi kadar popüler olmayan bu komedyen, genç nesil tarafından tahtından edilme tehdidiyle karşı karşıya. Bu durum onu, iş bulmakta zorlanan genç bir yazarla birlikte çalışmaya zorlar. Farklı dünyalara ait bu iki kadın, istemeyerek başladıkları işbirliğinde zamanla güçlü bir bağ kurar ve aslında kendi yollarını kendilerinin tıkadığını keşfeder.
Sam Levinson tarafından yaratılan ve Zendaya’nın başrolünde yer aldığı Euphoria, modern gençliğin ve yeni neslin karşılaştığı zorlukların etkileyici bir portresini çiziyor. Dizi; cinsellik, uyuşturucu, şiddet ve istismar gibi temaları işliyor. Hikâyenin merkezinde, aşırı dozdan sonra hayata geri dönen Rue adlı genç bir kız yer alıyor. Rue, tekrar bu karanlığa düşmemek için mücadele ederken, yeni bir ilişki, aile sorunları ve temiz kalmak için bir sebep arayışıyla baş etmeye çalışıyor.
Michaela Coel’in yaratıcısı ve başrolü olduğu bu dizi, 2020'nin en güçlü yapımlarından biri olarak öne çıktı. I May Destroy You; rıza, şiddet kültürü ve mağdurlara yönelik toplumsal damgalama gibi hassas temaları işliyor. Hikâye, arkadaşlarıyla dışarı çıktığı bir gecenin ardından evinde ne olduğunu hatırlamadan uyanan bir kadını konu alıyor. Zamanla, tanımadığı bir adam tarafından cinsel saldırıya uğradığını fark ediyor ve ona ne olduğunu anlamak, cevaplar bulmak için yola çıkıyor.
Shakespeare bile böylesine etkileyici bir aile dramasını hayal edemeyebilirdi. Succession, hayatı boyunca kurduğu imparatorluğun başında kalmak isteyen modern bir “kralı” karşımıza çıkarıyor. Ancak çocukları, bu imparatorluğu kendi arzularına göre şekillendirmek için onun yerini almak istemekte. Bu da beraberinde aldatma, ihanet ve beklenmedik entrikalarla dolu bir savaşın başlamasına neden olur.
Bu bir film olsaydı, sinematografisi, senaryosu, görsel efektleri ve oyunculuklarıyla Oscar’a aday olurdu. Steven Spielberg ve Tom Hanks’in yapımcılığını üstlendiği Band of Brothers, 2. Dünya Savaşı’nda 101. Hava Tümeni askerlerinin yaşadıklarını gerçekçi biçimde anlatan bir yapım. Her bölüm, Operation Overlord’dan başlayarak savaşın önemli olaylarını işliyor ve askerlerin karşılaştığı korkunç manzaraları gözler önüne seriyor.
Bu dizi, eleştirmenler tarafından tüm zamanların en iyi dizisi ilan edildi (Breaking Bad ve Game of Thrones'u geride bırakarak). Chernobyl, nükleer santraldeki reaktör patlamasından sonra yaşanan olayların derinliklerine inen samimi bir anlatıya sahip. Başarısı; kurbanları, politikacıları ve sorunu çözmeye çalışan bilim insanlarını farklı açılardan göstermesinden geliyor. Görsel olarak bir sanat eseri olan yapım, tüyler ürperten oyunculuklarla destekleniyor.
Büyük komedilerden söz ederken Curb Your Enthusiasm’ı anmamak olmaz. Bu dizi, popüler kültürün bir simgesi hâline geldi ve 10 sezon boyunca temposunu ve ilgiyi korumayı başardı. Hikâye, nevrotik bir televizyon yazarı (daha iyi bir Woody Allen yorumu gibi) ve onun çevresindekiler üzerindeki etkisini konu alıyor. "Hiçbir şey hakkında olan" dizilerin en iyisi diyebiliriz. Başrol oyuncusu Larry David, aynı zamanda Seinfeld’in yaratıcılarından biri.
Sex and the City’den sıkılanlar için bu dizi tam bir panzehirdi. Hatta erkek versiyonu bile denebilir. Hafif alaycı bir tonla ilerleyen dizi, ünlü bir oyuncu olan Vince Chase ve onun Los Angeles’taki hayatını en yakın arkadaşlarıyla birlikte keşfetmesini konu alıyor. Ünlü bir arkadaşınız olsaydı hayat nasıl olurdu sorusunun eğlenceli cevabı.
Son sezon sizi hayal kırıklığına uğratmış olabilir, ama gerçek şu ki Game of Thrones bir kültürel fenomen. Taht için savaşan aileleri konu alan bu dizi, sadece bir TV yapımı olmakla kalmadı; hayranlar çekim yerlerini aradı, dizinin sırlarını çözmek için topluluklar kurdu ve her bölümü dini bir ritüel gibi izledi. Tüm bunları; muazzam görsel efektler, büyüleyici manzaralar ve tarihin en epik jeneriğiyle başardı.
Hiçbir yapım, ölüm kavramını bu kadar sorgulatmadı. Six Feet Under, ölüm işinden para kazanan bir ailenin karanlık ama bir o kadar da etkileyici hikâyesini anlatıyor. Los Angeles’taki bir cenaze evinde geçen dizide, disfonksiyonel bir aile hem kendi yas süreçleriyle hem de işin getirdiği zorluklarla baş etmeye çalışıyor. Mizahi unsurlar da içerdiğinden, izleyeni depresyona sürüklemiyor. Ayrıca dizi, televizyon tarihinin en iyi finallerinden birine sahip.
Çok popüler olmasa da, The Leftovers kesinlikle en iyiler arasında. Dizi, dünya nüfusunun %2’sinin gizemli bir şekilde ortadan kaybolduğu bir dünyayı konu alıyor. Kimse neler olduğunu bilmiyor ve geride kalanlar bu belirsizlikle, kayıpların acısıyla başa çıkmaya çalışıyor. Dizi; kışkırtıcı, gizemli ve dramatik bir anlatı sunuyor. Kanlı ya da saldırgan olmadan da şiddetli olabileceğini gösteriyor. Cesur, sınırları zorlayan bir yapım ve muhteşem oyunculuklar sayesinde etkileyici bir deneyim sunuyor.
Nasıl ki Friends komedi türünde asla geçilemeyecekse, The Sopranos da mafya dizileri arasında tahtını kimseye bırakmıyor. Bu dizi, HBO’nun yapımlarında bir dönüm noktası oldu: hem şiddetli, hem eğlenceli hem de duygusal. Bir mafya babasının “işi” ile ailesi arasında kurmaya çalıştığı dengeyi konu alan dizi, 90’lar ve 2000’lerin başındaki en ikonik televizyon karakterlerini yarattı.
Zihninizi kurcalayan ve sınırlarınızı test eden bir yapım arıyorsanız, Westworld tam size göre. Dizi, tüm dürtülerinizi, arzularınızı ve isteklerinizi cezasızca yaşayabileceğiniz bir dünya hayal ediyor. Ama sonunda her şeyin bir bedeli olduğunu ve yaptıklarımızın bizi yok edebileceğini gösteriyor. Hikâye her bölümde evrilerek yepyeni anlamlar kazanıyor. Görsel olarak büyüleyici ve rahatsız edici sahneleriyle, telefonu elinize almayı bile unutturabilecek nadir dizilerden biri.
Issa Rae’in yaratıcısı olduğu bu komedi dizisi 2016 yılında başladı ve epik hikâyeleriyle ünlü bir stüdyonun en iyi komedilerinden biri hâline geldi. Insecure, günümüz Afro-Amerikalı bir kadının rahatsız edici deneyimlerini, günlük sorunlarını ve maceralarını modern bir bakışla anlatıyor.
Aynı adlı çizgi romanlardan uyarlanan ve başrolde Regina King’in yer aldığı Watchmen, tüm zamanların en iyi süper kahraman dizilerinden biri. Dizi, kahramanların suçlu gibi muamele gördüğü alternatif bir gerçeklikte geçiyor. Orijinal filmdeki olayların çok sonrasında geçen hikâyede, rollerde büyük değişimler oluyor ve her köşeden yeni sürprizler çıkıyor.
HBO, hâli hazırda en çok izlenen dizileri içeren bir liste yayınladı. Bu listede klasikleşmiş bazı yapımların yanı sıra, Euphoria ve The Flight Attendant gibi güncel diziler de bulunuyor.
Ayrıca Dune ve İspanyol yapımı El verano que vivimos gibi filmlerin yanında en çok izlenen diziler şunlar:
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ MÉXICO Y LATINOAMÉRICA WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.