Ertan Balaban'la Challenge
Fitness

Ertan Balaban'la Challenge

GQ Fitness Danışmanı Ertan Balaban bu ay İTÜ Hornets Amerikan futbolu takımının yıldızı Faruk Acar'ın antrenmanına konuk oldu.

Üniversite eğitimi için bu ülkeye gittiğim senelerde tanışmıştım Amerikan futboluyla. Futbolla büyümüş bir Türk genci olarak Amerikalıların neden bu spora futbol dediklerini anlamamıştım. Her seferinde “Futbol oynar mısın?” diye sorduklarında heyecanlanıp sahaya gelince hayal kırıklığı yaşadım. Ülkede açık ara en popüler spor buydu. Sonunda bir arkadaşımdan beni kampüsünde bulunan stada götürüp kuralları öğretmesini rica ettim. Oyun devamlı duruyor, birileri düşüyor ve herkes bağırıyordu, yani kuralları anlamak epey zordu. PlayStation’da oynamaya başlayınca daha rahat öğrendim sanırım. Şunu söyleyebilirim ki, kuralları bilmiyorsan Amerikan futbolu dünyanın en zevksiz sporu, ama iyi biliyorsan kendini izlemekten alıkoyamayabilirsin.

Oyunda amaç, sahada rakibin bulunduğu bölüme topla beraber gitmek ve touchdown adı verilen son çizgiye topla girmek. Puan, touchdown çizgisine topla girerek ya da kaleye şut çekerek alınıyor. Her takımın bir atak, bir defans ve topa vuruş yapmak için sahaya giren özel takımları bulunuyor. Bu takımların başında bir koç, bir de bütün takımı yöneten bir baş koç var. Türkiye’de bu sporun gelişimi 1990’lı yıllarda Boğaziçi Üniversitesi’nin Sultans adını verdiği takımını kurmasıyla başlamış. Daha sonra Türkiye’deki üniversiteler aynı ABD’de olduğu gibi kendilerini temsil eden birer simge ve adla takımlar kurmaya başlamışlar. Şu an Türkiye’de 36 takım var; sayı artınca lig, Pro Lig ve Üniversite Takımları diye ikiye ayrılmış.

Ben Türkiye’nin en kuvvetli takımlarından İTÜ Hornets’in sahasına misafir oldum. Beni karşılayan Faruk Acar, RB diye adlandırılan, sayı almaya çalışan ve hızlı koşular yapan takımın yıldız oyuncularından biri. Takımdaki arkadaşlığı ve maçlardaki dayanışmayı o kadar içten anlatıyor ki, bu sporu ne kadar sevdiği hemen belli oluyor. ABD’de oyuncular bu spordan milyon dolarlar kazanırken, Türkiye’dekiler için böyle bir durum söz konusu bile değil. Faruk, “Bu spordan Türkiye’de de para kazanılacak ama biz görür müyüz, onu bilemem” diye gülüyor. Son yıllarda hızla büyüyen bu dalın biraz ilgiye ve sponsora ihtiyacı olduğunu da anlatıyor.

Faruk’tan biraz bu oyunu anlatmasını istiyorum. Bu oyunda güç-kuvvet önemli olsa da, oyuncuların 60’tan fazla taktiksel hazır oyunu ezberlemek zorunda olduklarını söyleyerek başlıyor. Maçta dayanıklılık ve özellikle kararlılık, çok önemli faktörler. Üç saate kadar uzayan karşılaşmalarda 1 dakikalık bir hatanın tüm oyunun rengini değiştirebildiğini anlatıyor Faruk. Sahada arkadaşlığın öneminden bahsederken, “Kulağa toplu halde kavga etmek gibi geliyor ama biri tereddüt ederse hepimiz kaybederiz” diyor. Bu yüzden takım arkadaşlarıyla birbirlerine çok bağlılar. Bize yardımcı olmak için gelen birkaç arkadaşıyla konuşurken bunu iyice hissediyorum.


Yazının tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Nisan sayısında ve GQ Türkiye Dijital edisyonunda...

İZLE
#BenimAntrenörüm: 2. Hafta
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası