Neredeyse on yıl öncesine kadar beynimizin bir noktadan sonra gelişmeyi durdurduğu ve var olan sistemleri üzerinden işletimine devam ettiğine inanılıyordu. Nöronlar arasındaki bağlantıların sabit kaldığı ve hatta beyinde yeni sinir hücrelerinin üretilmediği herkes tarafından kabul ediliyordu. Fakat son yıllardaki araştırmalar beynimizin kendini durmadan yenileyen, geliştiren ve yeni bağlantılar kuran yapısını ortaya çıkardı.
Yaşadığımız çağda her günümüzün tıpatıp birbirine benzemesi kolektif bir sorun haline geldi. Çoğumuz sabah yataktan kalkıp her gün aynı eylemleri aynı sırayla tekrarlıyoruz. Aynı yoldan işe gidiyoruz, aynı muhabbetleri tekrarlıyoruz, işimizde aynı insanlara benzer tepkileri veriyoruz... Bu aynılık beynimizin her gün kurduğu bağlantıların kuvvetlenmesine neden olmakla birlikte, yeni bağlantılar kurmasını da bir o kadar zorlaştırıyor. Çünkü kurduğumuz bağlantılar ne kadar kuvvetliyse beyin o eylemi kendiliğinden gerçekleştirmeye bir o kadar yatkın oluyor. Bu nedenle günümüzün çoğunu otopilot halinde geçiriyor, bazen işten çıkıp eve nasıl döndüğümüzü bile fark edemeyecek kadar robotlaşmış oluyoruz. Sahip olduğumuz huy ve davranışlarımızı düşündüğümüzde, her şey çok katı ve değişmez geliyor.
Düşüncelerimiz ve inançlarımız, içinde yaşadığımız dünyayı ve dünyayı algılama biçimimizi etkiliyor. Beynimizdeki bağlantılar ise zamanla üst üste verilmiş tepkiler ve alınan benzer kararların sonucunda çizgilerimizi netleştiriyor. Bir konu özelinde önceden kurulmuş bağlantılarımız ne kadar kuvvetliyse,
o noktada esnek davranabilmemiz giderek zorlaşıyor. Fakat bu bağlantılar güçlenebildiği gibi aynı zamanda gevşetilebilir.Nöroplastisite ile bir değişim elde etmek pratikte oldukça kolay; uygulamada ise bir o kadar zor olabilir. Bir gerçek var ki alışkın olduğumuz şeyleri kolayca yapabilirken, yeni bir eylemi gerçekleştirmek bize rahatsızlık verir. Beyne yeni yapılan bir bilgi girişi, beyin ona aşina olmadığından daha fazla enerji harcatacaktır. Bu da bizde rahatsızlık yaratır. Konfor alanının çok tatlı gelmesi, yeni deneyimlerin ise huzursuzluk getirmesi bu yüzdendir.
Kendimizi iyi tanımak ve gözlemlemek değişimin ilk adımını oluşturuyor.
Hangi tepkiyi neden verdiğinizi bilmiyorsanız, o noktayı araştırmalısınız. Otopilot halinden çıkabilmenin kilit noktası yüksek farkındalıktır. Özellikle meditasyon pratiği ile geliştirebileceğiniz bilinçli farkındalık sayesinde her an düşüncelerinizdeki eğilimleri ve içinizden yükselen tepkiyi görmeye başlayacaksınız. Kendinizi o anda yakaladıktan sonra ise işin zevkli kısmı başlıyor; nasıl bir tutum sergileyeceğinize ya da ne düşünmek istediğinize karar verin. Alışkanlığınızın ve doğal eğiliminizin ne yönde olmasını istiyorsunuz?
Kendimizi ve zihnimizi değiştirebileceğimizi bilmek içimizi rahatlatsa da geçilmesi gereken yol hiç de kolay değil. Kişisel gelişimin beyin kimyamız ile harmanlandığı nöroplastisitenin mucizelerine kucak açabilmek ancak daimi bir farkındalık ve içsel araştırma ile konfor alanımızdan çıkarak yeni bir benliğe cesaret edebildiğimiz sürece mümkün oluyor.